Sosyal medya, bazılarının kendisini sadece orada ifade edebileceği bir mecra haline geldi. İletişim için çok önemli bir alan olmasına rağmen, özelikle 15-30 yaş aralığındaki bir grup için toplumdan soyutlanma açısından da giderek bir kanser hücresine dönüşüyor.

Uzmanlar bu hastalığı fomo olarak değerlendiriyor. Yapılan birçok araştırmada dünya üzerinde 3 milyardan fazla insanın internet kullandığını ve 2 milyardan fazla insanın da sosyal medya ağlarında hesabı bulunuyor. Sosyal medya ağlarını aşırı bir şekilde kullananların da fomo hastalığına yakalandığı belirtiliyor. Bu konuda çok bilimsel bir araştırma sunmayacağım daha çok gözlemlerimi sizinle paylaşacağım.

Bütün özel hayatlarını sosyal medyadaki takipçileri ile paylaşan ve beğeni ya da etkileşim aldığında da bununla mutlu olan bir kesim türedi. Onların ruh hallerini sosyal medyada yaptıkları paylaşımlar ve geri dönüşümleri belirliyor. Bu insanların bazıları ile tanıştım.

Özelikle gerçek hayatta nasıl bir ruh haline ve sosyal kimliğe sahipler araştırmak istedim. Şunu fark ettim, konuştuklarımızın birçoğunu da yine sosyal medyaya taşıyorlar. Daha doğrusu orada aldıkları beğeni ve teyit onları mutlu ediyor.

Gerçek hayatta mutlu değiller birçoğu. Hepsi özendikleri sosyal medya fenomenleri gibi olmak istiyor. Gerçek hayatta, yakalayamadıkları başarıyı burada yakalamak istiyorlar.

Odalarına kapanmış, kimi bilgisayarda kimi ise telefon başında toplumsal rollerini canlandırıyor. Bazıları anne ve babasına "uykum var odama gidip uyuyacağım" diyip 2 dakika sonra sosyal medyada "Ya çok sıcak hiç uykum yok hadi bana film önerisi gönderin" diye paylaşım yapıyor. Onun gibi odalarına kapanan başkaları da internete hemen "en iyi filmler" diye yazar ve hiç izlemediği bir filmi önerir ve bu arkadaşların hepsi hiç izlemedikleri filmler üzerine geyik yapmaya başlarlar. Hepsinde de kocaman bir ego vardır.

Photo shoplarla makyajlayıp attıkları fotolara bir sürü beğeni gelmiştir. Hepsi çok güzel ve çok yakışıklıdır. Doktora gittiklerinde rahatsızlıklarının ne olduğunu anlatamayan kişiler sosyal medyada bütün ruhsal durumlarını anı anına paylaşır. Yeni bir elbise almışsa anne babasından önce sosyal medyadakilerin görmesini ister. Bir yemek yaptıysa bununla sosyal medyada önce şov yapar sonra yemeğin tadına bakar.

Dudaklarının bütün kıvrımlarını hepimiz ezberlemişizdir. Kimin ne yemek sevdiğini, hangi takımı tutuğunu, hangi siyasi partiye oy verdiğini, kimlerle seviştiğini, vücut bedenlerini, evinin içinde ne olduğunu, hangi hayvanları evde beslediğini biliriz.

Nerden biliriz çünkü kendisi her şeyi gösteriyor.  Bu gözlemlediklerim ne sadece kadınlara ne de erkeklere aittir. Hepsinde aynı özelikler mevcuttur. Aynı evde bulunan aile bireyleri birbirleri ile farklı odalarda sosyal medya aracıyla haberleşebiliyor. Baba ve anneler çoğunlukla çocuklarının hangi ruh hallerinde olduklarını önce onların sosyal paylaşım ağlarından öğrenebiliyor.

Bu sosyal medya bağımlılığı birçok kişiyi gerçek toplumsal ilişkilerden soyutlar. O kişiler sosyal medyada kendisine yeni bir dünya kurar onun ütopyasında her şeyi belirleyen kendisidir. İstediği kişiyi o dünyadan çıkarır istediği kişiyi dahil eder.

Etkileşim içerisinde olduğu kişiler de gerçek hayatta yanlarında olmadığı için kendisini çok rahat hisseder. Bir hastalığı olduğunda hastaneye gitmeden önce ya da hastaneye gidip serum aldığında bir "hastalık selfisi" çekip, bol bol "geçmiş olsun" dileklerini toplar. Özelikle geçmiş olsun demeyenleri sosyal medya hesaplarından engelleyenleri de biliyorum.

Hatta daha da ileri gidip babası ölen bazı kişilerin o anda babasının ölüsü ile selfi çekip "Babam vefat etti, mekanı cennet olsun" diye paylaşanları da gördüm. yanında bulunan iki kişinin hayatını kaybettiği bir kazayı arkadaşlarının ölüsü ile birlikte fotoğraf çekip sosyal medyaya atanları da gördüm.

Eminim bu yazıyı okurken sizlerin de aklına birçok örnek gelecektir. Ya da birçoğunuz kendinizi göreceksiniz. Ama bu sosyal medya ile özgüven tazelemek, ya da toplumsal ihtiyaçlarını gidermeye çalışmak kimi zamanlarda çok vahim ve psikolojik sorunlar doğurabilir. Gelen yoğun takipçi beğenilerinden sonra birçok kişi kendisini, filozof, ikon, hoca olarak görmeye başlıyor.

Sosyal medya hep zararlı bir mecra mıdır? Tabi ki hayır.

Özelikle haberleşme, toplumsal duyarlılık sağlama, bilgi paylaşma anlamında çok faydalıdır. Bir arşiv ve hafıza görevi görme bakımından da faydalıdır. Bizim gibi Ortadoğu toplumlarında olmazsa olmaz haberleşme araçlarındandır. Çünkü, Ortadoğu ülkelerinin neredeyse hepsinde çok ciddi anlamda yasaklar ve sansürler var.

Onlarca basın yayın organı kapatılıyor. İktidarların istemediği hiçbir şeyin yayımlanmasına izin verilmediği bir coğrafyada sosyal medya çok elzemdir.

Ama yukarıda bahsettiğim pratikler ise kişileri toplumdan soyutlar, ütopik bir dünya yaratır ve gün geçtikçe de psikolojik sorunlar ortaya çıkarır.

Çözüm; sosyal medyayı daha bilinçli bir şekilde kullanmaktır.

Her anı sosyal medyada paylaşmak değil her anı yanımızda bulunanlarla paylaşmak güzeldir.