İran’ın efsane komutanı olarak nitelendirilen Kasım Süleymani ve İran yanlısı Haşdi Şabi örgütünün Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis ile arkadaşlarının, ABD Başkanı Trump’ın açık bir şekilde emir verdikten sonra öldürülmesi olayının ardından, her iki ülke arasından gerilimi arttıran açıklamalar gelmeye devam ediyor.  Son olarak ABD Başkanı Trump, İran’ı uyararak, 1979’daki 444 gün süren 52 rehine olayına karşılık, 52 İran hedefinin vurulacağını açıklamıştı. Ardından İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani yanıt verdi. Ruhani ABD’nin 290’ı hatırlaması gerekiyor.

Peki, 290 ne anlama geliyor?

3 Temmuz 1988'de Bender Abbas-Dubai seferini yapan İran Havayollarına ait A-300 tipi Airbus yolcu uçağı, ABD savaş gemisinden fırlatılan füzenin isabet etmesi sonucu Hürmüz Boğazı'na düşmüştü. 655 sefer sayılı uçağındaki 16 mürettebat ve 66'sı çocuk 274 yolcu yaşamını yitirmişti.

Dönemin ABD Başkanı Ronald Reagan, uçağın çatışma sırasında ve uyarı ateşine uymadığı için yanlışlıkla düşürüldüğünü öne sürmüştü.

Anlaşılan o ki taraflardan gelecek bu tarz veya birbirlerini açıkça suçlayan açıklamalar gelmeye bir süre devam edecek. 

Son olarak yapılan açıklamalara bakılırsa, özellikle 1979 yılında İran’da meydana gelen İslam Devrimi’nden bu yana iki ülke arasında bir tarihsel hesaplaşmanın da olduğu anlaşılmaktadır.

Dünyanın son süreçte yaşadığı manzaraya bakılırsa, farklı şekillerde akıl almaz savaş tarzlarının geliştirildiği görülecektir. Yaşanılan son asır bunu en iyi açıklayan bir zaman dilimi olarak analiz edilebilir.

Son yüzyıla bakılırsa dünyanın yaşadığı savaş biçimlerinin birbirinden farklı olduğu görülür. Öncelikle dünya genel olarak klasik denilen ‘Cephe Savaşları’ yaşadı. Bu tarz savaşlarının zirve noktaları Birinci ve İkinci Dünya Savaşları olarak verilebilir.

1950’lerden sonra dünya bu kez ‘Soğuk Savaş’ dönemine girdi. Bu tarihlerden itibaren dünyada Emperyalist ülkeler denilen devletler NATO’yu kurarak bir kamp kurdu. Buna cevap olarak Sosyalist ülkeler Sovyetler Birliği önderliğinde Varşova Paktı’nı kurdu. 1990’lara kadar Sovyetler Birliği’nin Mihail Gorbaçov döneminde gerçekleştirilen Glasnost ve Perestroyka ile parçalanmasına kadar dünya Soğuk Savaş dönemini yaşadı. Bu süre zarfında ABD ve Sovyetler Birliği’nin birbirlerini açıkça tehdit eden açıklamalara dünya tanık oldu.

2000’lerden bu yana dünya farklı bir savaş biçimini yaşamaktadır. Süper güçler ve yandaşları anlamış olmalı ki, savaşlar en çok kendilerini sıkıntıya sokmaktadır. Bu kez ‘Vekalet Savaşları’ denilen bir savaş türü yaratıldı. Ne demek oluyordu bu? Süper güçler hangi bölgeyi savaş arenasına sokacaksa orada örgütler kurdurmak suretiyle politikalarını hayata geçirmeyi düşündüler. Bu bağlamda Ortadoğu özellikle seçilen bölge oldu. Bu bölgenin zengin enerji kaynaklarına sahip olması nedeniyle taraflar amaçlarına ulaşmak için askerlerini savaşa sokmadan silahlandırdıkları örgütleri eğitip donattıktan sonra uzun vadeye de yayarak amaçlarına ulaşmayı başarmışlar.

Vekalet Savaşlarına en iyi örnek Taliban, El Kaide gibi örgütlerin yanı sıra son olarak önce IŞİD, sonra DAEŞ olarak evrilen örgütler ve onların destekçileri olarak gösterilebilir. Ne yazık ki son dönemde Suriye üzerinden hesaplaşmak isteyen ve vekalet savaşları yöntemiyle amacına ulaşmak isteyen Süper Güçler bu kapsama PYD-YPG’yi de almış durumda. Vaadedilmiş Topraklar üzerinde kurulacak olan statüyü hayata geçirmek için YPG üzerinden Kürtleri de kullanmaktadırlar.

Tabi Suriye topraklarında hem İran, hem ABD’nin desteklediği örgütler ‘kontrol’ aracı olarak varlıklarını sürdürmektedir.

Aynı durum Irak topraklarında da yaşanmaktadır. Irak’ta meydana gelen son olaylar ülkeyi yaşanmaz hale getirdi. Çıkarları çatışan ABD ve İran burada karşı karşıya geldi. Bağdat’ta ABD elçiliğinin İran yanlısı örgütler tarafından işgal edildikten sonra-1979 rehin krizini unutmayan ABD- Trump iç politika hesaplarının da etkisiyle ‘efsanevi Komutan’ denilen Kasım Süleymani’yi ve beraberindekileri füze ile vurarak öldürdü. Bu olayla iki ülke ilk defa vekalet savaşlarını bir kenara bırakarak resmi ağızlardan yapılan açıklamalarla karşı karşıya geldi.

İki ülkenin fiili olarak savaşıp savaşmayacaklarını zaman gösterecek. Böyle bir durum dünyada felaket olacak! Acaba iki ülkenin yaşadığı bu gerilimlerin ardında dünyada ‘Vekalet Savaşlarının’ sonu olacak mı?

Olan bitenlerin ardından süper güçlerden biri olan Rusya henüz ciddi manada resmi bir tavır ortaya koymuş değil, ama ABD lehine bir pozisyon almayacağı kesin gibi. Irak’tan sonra Pakistan ve Çin Halk Cumhuriyeti ABD karşıtı açıklamalarda bulundular. Türkiye bu konuda ABD karşıtı bir açıklama yapmadı henüz, ancak her iki tarafa itidal çağrısı yaparak diplomatik yöntemlerle krizin aşılması yönünde bir tavır ortaya koydu.

Dünyada kamplaşma mı olacak veya Vekalet Savaşları devam edecek bilinmez ama dünya artık aşırı ve açık açık yapılan yeni-sömürge politikalarını kaldıramamaktadır. Ya bazı ülkelerin sonu olacak ya da bazı politikaların…

Saygıyla…