Siyasal söylemde ve Kürt siyasi düzlemlerde ABD ve Kürtler, iki kavram olsun veya iki güç olsun, hep bir arada kullanıla gelmiştir. Bir zamanlar ufak bir kımıldama ile Rusların Kürtlerin yardımına geleceği hep umut edildi; ancak bu olmayınca son yıllarda Kürtler bütün umutlarını ABD’ye bağlar hale geldi.

Ruslardan umudunu kesen Molla Mustafa Barzani, mücadelesinin son virajlarını ABD ile kurduğu ittifakla geçmeye çalışıyordu. Bu umuda yardımla karşılık veren ABD ise Barzani ile olan ilişkilerini birkaç adım daha ileriye götürmüştü. Niyetini ve ne yapmaya çalıştığını bir türlü anlayamayan Barzani’ye, ABD 1974 hezimetini yaşattı. O gün bugündür Kürtler diyor ki “Emerika em li ser pişte li erde xist”. Bu noktadan sonra Kürt siyasi aktörlerinde “ABD’nin ipiyle kuyuya inilmez” algısı oluşmaya başladı.

ABD ile ittifak oluşturmaya çalışan milliyetçi- muhafazakar Kürtleri, sosyalist Kürt kesimi sıklıkla onu eleştirdi, yetmedi yerden yere vurdu. O söylem üzerine Mustafa Barzani hep “hainlikle” itham edildi.

Yukarıdaki tarihi notu düştükten sonra bugüne gelelim. Şu aralar Türk Ordusu “terör koridoru” gerekçesiyle Fırat’ın Doğusu’nda kendine göre, ABD desteği ile bir statü oluşturmuş olan PKK-YPG güçlerine bir operasyon yapma emrini bekliyor. Tabiri caizse “vur emri”nin eli kulağında. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın deyimiyle “ansızın” bir müdahalenin ilk adımı atılabilir. Herkesin merak ettiği konu, olası Türkiye müdahalesine ABD’nin ne yapacağı idi…

Kürt siyasi tarafına göre amiyane bir tabirle ABD’nin kendilerini bu sefer satmayacağı idi. Kamuoyu olarak bizler, ABD-Türkiye diplomatik temaslarında konu ile ilgili olarak neler konuştuğunu, tarafların birbirlerine ne gibi vaatlerde bulunduğunu bilemiyoruz. Yine ABD-PYD temaslarında tarafların ne gibi sözler verdiklerini de bilemiyoruz. Çünkü bu konuda da her hangi bir açıklama yok.

Kamuoyunun gördüğü aylardır Türkiye, Suriye sınırına ve Fırat’ın Doğusu’nun tam karşısındaki Türkiye topraklarında Türk silahlı Kuvvetleri’nin yığınak yaptığıdır. Yıllardır, binlerce tonla ve tırlarla ABD ise YPG unsurlarını güçlendirdi, eğitti ve donattı. Şimdi yapılan açıklamalara göre ABD, askerlerini Türkiye’nin sınırlarından uzaklaştırmaya başlamış ve olası operasyonda ABD’nin tarafsız kalacağı ilan edilmiştir.

Bütün bunlara bakılırsa daha önce Mustafa Barzani’yi ABD ile kurduğu ilişkiler nedeniyle suçlayan sosyalist Kürtler, bu kez kendileri satılmışlığın daniskasını yaşıyorlar. 1974’e gelene kadar o dönem ABD, Barzani önderliğindeki Kürt silahlı güçlerini de desteklemiş ve o oranda yardım etmişti. Ancak tarih tekerrür ediyor sanki, gülme komşuna gelir başına misali PKK-YPG unsurları da aynı durumu yaşayacaklar gibi.

Amerika adeta “kardeşim buraya kadar, seni eğittim ve donattım artık başının çaresine sen bakacaksın” demektedir. Fakat başlarının çaresine bakabilecekler mi? Anlaşılan bölgede çok zor geçecek sert çatışmalar olacak. Kaç bin insan ölecek ne kadarı göç edecek bilinmez. Ama bilinecek olan bu operasyondan sonra Kürtler açısından ve daha doğrusu PKK açısından hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

PKK’nin tamamen kaybedeceği bir operasyon olma ihtimali yüksek. Bu seçenekle Türkiye’nin Kürt sorunu çözümü tezi güçlü hale gelecek. PKK’yi demokrasiye tehdit olarak gören Türkiye tezi, örgütün bertaraf olabileceği bir süreçte Kürt sorununu demokrasi eksenli çözümü daha netlik kazanacak ve bu tez gerek içte, gerekse dışarıda daha fazla gündeme oturmuş olacak. Daha açık bir ifadeyle Türkiye, Kürt sorununu entegrasyonla çözüme hazır bir noktaya gelecek. Belki de Kürtlerin önemli bir kesimi de buna uygun hissediyor kendini.

Ancak keşke PKK, silahları yıllar önce tamamen gömüp siyasi alanda Kürtlere siyaset yapma fırsatı verseydi ve Türkiye ile çatışmalar bir daha hiç ama hiç olmasaydı…

Saygıyla…