Beni ben yapan Diyarbekir yine burnumda tüttü. Hiç kimseden habersiz geliverdim; o kutsal, kadim, her şeye rağmen vefalı; her şeye rağmen dimdik ayakta duran, kötüye, vefasıza, zalıma, şapka çıkarmayan Diyarbekir, Diyarbakır, Amed, Amida, Amid, Dikeanagerd’a.

Hele bir bakayım doğru mu kalmış aklımda diyerek;

Mardin Kapı’da arabadan indim. Mardin Kapısının içinden geçip yeni kurulmuş olan Ben u Sen Mahallesine sapmadan yüzümü Hewsel Bağçalarına çevirip; Şemsilere, Şeyh Maheme düzlüğüne geldim. Başta babam olmak üzere orada yatanların ruhuna bir Fatiha okudum. Oradan da Hatun Kastalına, Agulu Dereye doğru yürümeye başladım. Sağda ilk gözüme çarpan Gazi Köşkü oldu. Ve solda rantçı müteahhitlerin elinden zor bela kurtulan Kırklar Dağı belirdi.

O an, büyük yorumcu Ahmet Kaya’nın “Bütün semte meydan okurken, “Tek kişiye esir düşmektir aşk…” sözleri aklıma geldi. Dudaklarımdan Kırklar Dağının Düzi türküsü dökülmeye başladı. Nefesim yettiğince söyleyerek yürürken; Diyarbekirle yaşıt kutsal nehir Dicle, bir yol daha sakin akışı ile gözlerimin önüne geldi.

Bu kez de Usta Romancı Mehmet Uzun’un, “Dicle’nin sesi geliyor kulağıma. Uyuyabilene aşk olsun…” sözleri dudaklarımdan dökülmeye başladı. Gözyaşlarım yanaklarımdan sakalıma doğru akmaya indi.

Yüreğim dayanmadı azıcık soluklanayım dedim. Biraz oturdum On Gözlü Köprü’nün üzerinde sırtımı dayadım duvarlarına.

Hayat devam ediyordu. Bu arada bembeyaz, tertemiz gelinlikli bir güzel kızımız ve koluna girmiş, gelecekten bi haber delikanlı köprünün üzerinde belirmeye başladı. Bir anda davulcu davulunu tokmaklamaya başlarken, zurnacı da zurnasına delilo türküsünü üflemeye başladı.  Davul zurna eşliğinde gelin ve damat oynamaya başladılar, o güzelim “Delilo” türküsünü söyleyerek. Çokça katılan oldu halaya. Dayanamadım gözyaşlarımı sildim ve oynayanların arasına girerek müziğe ayak uydurdum.

Ee yaş 74 baş çıkılır mı gençlerle. Üç beş dakika sonra govendi gençlere bırakarak ayrılıp seyretmeye başladım, o kadim köprünün duvarlarına yaslanarak.

Dinlenmiştim. Yolcu yolunda gerek diyerek kafamı kaldırdığımda Kuş Dili Köşkü, Erdebil Köşkü gözlerimin önündeydi.

Onlara bakadururken, Büyük üstat Yaşar Kemal’in “Bu şehri sevmek, emek istiyor, ter istiyor,” sözlerini haykırasım geldi, rant elde etmenin dışında Diyarbekir’e hiçbir hayrı dokunmamış, sahte Diyarbekir severlerin yüzüne.

Niye mi söyledim bu sözü, bunu tam bilemiyorum. Ancak Diyarbekir’i düşündükçe bir yerlerim acıyor. Ama yaramın nerede olduğunu da bilmiyorum. Ve gerçekten çok acıyor.

Yani Diyarbekir bu kadar sahipsiz olmamalı, bizi biz yapan Diyarbekir… Bir şeyi Diyarbekir için yapmıyorsa o benim için adam değil ve de rotatifler onun için çalışsa da yaptıklarının, yazdıklarının hiç de bir kıymeti harbiyesi yoktur.

Buğday pazarının içindeki kahvede oturan yaşlı bir dedenin dediği gibi yediler yediler bitiremediler,  bu kadim kenti…

Şimdi de sıra haftanın öğüdünde;

Kirveme öğütler;

Yüzde ısrar etme kirvem doksan da olur. İnsan dediğin noksan da olur. Bir ben varım deme, yoksan da olur. Hatasız dost arayan dosttan da olur.

Gene Diyarbekir ataşı düştü yüreğime.

Ve şu dizeler döküldü dudaklarımdan.

SICAKLIĞIN

Karda, kışta

Soğukta, ayazda.

Bardaktan boşalırcasına

Yağan yağmurda,

Seni anımsarım.

Zozanda

Dişler birbirine vuranda,

Vücuda elektrik çarpmış gibi olur

Titrer durur.

Ben Seni anımsarım.

Mangal ısıtmaz,

Yorgan kar etmez,

Sobaya odun yetmez,

Isınmak bir hayal gibidir.

O zaman seni hatırlarım.

Ne yapayım

Ancak sıcaklığın ısıtabiliyor beni… R.Y

Güzel bir hafta dileğiyle,

Dostça kalın…

Geleceğimizi çalmayın.

Anzele, büyük bir Balıklıgöl haline getirilip, turizme kazandırılsın.

Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi MÜZEYE dönüştürülsün.

Suriçi DÜNYANIN EN BÜYÜK AÇIK HAVA MÜZESİ haline getirilsin.

Şehrin eski stadı, ŞEHRİN, ÖZGÜRLÜK MEYDANI olsun.

Daha da önemlisi,

Sur içinde, yakılıp yıkılan bölgelerde evler, aslına uygun ve Diyarbekir evlerine yakışır bir biçimde yapılsın.

 Ve sevgili meslektaşlarım, dernek yöneticileri, STK Yöneticileri; Zerzevan Kalesi, Çayönü, Mitras Tapınağı, Kortik Tepe, Hilar Mağaralarını ve Bırkleyn Mağaralarını koruyalım, gün yüzüne çıkaranları sahiplenelim.