“Diyarbekir’i terk ettiler, gittiler. Diyarbekir’i dertleriyle baş başa bıraktılar.”

Öyle diyorlarmış, Diyaarbekirde kalıp Diyarbekir’i ihya (!) eden bir takım kendini bilmezler. Adeta tek adam rejimini uyguluyorlarmış. Sevdiğimi seveceksin sevmediklerimi döveceksin, demeye getiriyorlarmış. Bazı insanlar on(un)ların korkusundan sevdiklerinin paylaşımlarını bile beğenmekten çekiniyorlarmış. Eşkıyalığa baksanıza. Desene Neron’u, Hitler’i geçmişler desene…

Hele bazıları; “Diyarbekir’i terk ettiler, gittiler. Diyarbekir’i dertleriyle baş başa bıraktılar.” diyorlarmış.

Siz onu Diyarbekir’den ayrılırken yüreğini Diyarbekir’de bırakmayanlara, beraberinde götürenlere söyleyin.

Ben Diyarbekirimden ayrılırken, yüreğimi doğduğum şehirde, kendimden çok sevdiğim, şehri adeta ikiye bölen o gelin görünümlü nehrinin sularında çimdiğim, havuzlarında yüzdüğüm, bahçelerinde parmak büyüklüğünde dutlarını, şir u şeker karpuzlarını, burma kadayıflarını yediğim memlekette,  Amed’de bıraktım.

Siz onu Diyarbekir’den ayrılırken yüreğini Diyarbekir’de bırakmayanlara, kirli çıkınına koyup geriye nefretle bakanlara söyleyin.

Ben eniyle boyuyla, yüksekliği ile dünya da ilk ve tek olan Surlarının üzerinde yürüğüm, Celal Beyden türküler dinlediğim, memleketimde, Amida’da  yüreğimi bıraktım da ayrıldım.

Siz onu Diyarbekir’den ayrılırken, oh be diyip,  yüreğini Diyarbekir’de bırakmayanlara söyleyin.

Ben, yüreğimi Ali Paşa adlı Melik Ahmet adlı Hançepek adlı mahalleleri olan ve aşkına yüzlerce şiir yazdığım  ilde Diyarbekir’de bıraktım.

Hani o Dıngılava, Merheli, Büyük Küpeli, Küçük Küpeli adında havuzları olan, hani o sabah girip akşam zor çıktığımız Hewsel Bağçaları olan  ve belki yararı olur diye uğruna yüzlerce yazı yazdığım Diyarbekir’de yüreğimi bıraktım.

 Bütün bunlara; tek lafım var…                          

“Ey Diyarbekir’de değil, Diyarbekir’deki bir derneğe üye olamaz.” diyen Diyarbekir yiyicileri Diyarbekir’in hangi yarasına parmak bastınız, Diyarbekir’in, Diyarbekirlinin rantını yemekten gayrı.

Ey “Diyarbekiri terk ettiler, gittiler. Diyarbekiri dertleriyle baş başa bıraktılar.” kaçtılar demeğe getirenler sözüm size; Diyarbekir’de kalıpta Diyarbekir’in rantını yemekten başka, Diyarbekir’in hangi yaralı parmağına işediniz?

Diyarbekir’de bir derneğe üye olmamıza bile tahammül edemeyenler, fuarlarda boy göstermekten başka Diyarbekir’in hangi yarasına parmak bastınız?

Bunca sıkıntıları olan Diyarbekirimin sorunlarına dokunmayıp, aman paşa babalara ters düşmeyeyim, aman sen dümenine bak, göze batan kimse olma, her yerde olmaya çalış, yapabilirsen ağırlığını koy, kendi cepkenin hatırına diyerek orada olmaktansa; Diyarbekir’de olup ya da olmamayı bir tarafa bırakıp, o kadim şehrin, o tarihin kabesi olan şehrin, sorunlarını dile getirmeyi yeğlemişim ben…

Montaigne “Her yerde olmaya çalışmak demek aslında hiçbir yerde olmamak demektir.” diyor, anladınız mı?

Ben bir yerde olmaya çalıştım hayatım boyunca; o da Kara Amit, Diyarbekir’dir.

Hep de öyle kalacağım…

Gerçek Diyarbekir severler gözlerinizden öpüyorum…

                                      &

Küçük bir şiirimle sizlere veda edeyim.

ÇARESİZ

 Söyleye söyleye

Başımda kalmadı saç.

Diyarbekir çaresiz,

Diyarbekir hizmete aç,

Diyarbekir dertli,

Diyarbekir be kes u be ilaç.  R.y.

                                   &                  

Bu arada Kirvemi de öğütsüz bırakmayalım.

Kirveme öğütler;

Kirvem, “Yola çıktıklarını, yolda bulduklarınla değişirsen; hem yolunu kaybedersin, hem dostunu.”

Güzel bir hafta dileğiyle,

Dostça kalın…

Geleceğimizi çalmayın.

Anzele, büyük bir balıklı göl haline getirilip, turizme kazandırılsın.

Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi MÜZEYE dönüştürülsün.

Suriçi DÜNYANIN EN BÜYÜK AÇIK HAVA MÜZESİ haline getirilsin.

Şehrin eski stadı, ŞEHRİN, ÖZGÜRLÜK MEYDANI olsun.

Daha da önemlisi,

Sur içinde, yakılıp yıkılan bölgelerde evler, aslına uygun ve Diyarbekir evlerine yakışır bir biçimde yapılsın.

Ve sevgili meslektaşlarım, dernek yöneticileri, STK Yöneticileri; Zerzevan Kalesi, Çayönü, Mitras Tapınağı, Kortik Tepe, Hilar Mağaralarını ve Bırkleyn Mağaralarını koruyalım, gün yüzüne çıkaranları sahiplenelim.