Türk siyasi kültüründe ve literatüründe ‘Dava Arkadaşlığı’ kavramı yer almış, bu kavram AK Parti iktidarlarının bütün dönemlerinde başta Başkan Erdoğan olmak üzere neredeyse bütün teşkilat mensuplarında sıklıkla kullanılmıştır. Özellikle 15 Temmuz darbe sonrası dönemlerde bu kavram, parti mensuplarının birbirine kenetlenmesinde daha yoğun bir şekilde gündeme getirilmiş ve partililere her daim hatırlatılmıştır.

‘Dava Arkadaşlığı’ mevcut cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan ile bir önceki cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’ün birlikteliği sembolleşmiş; hatta bir adım ileride kendilerine ‘İki Arkadaş’ bile deniştir kamuoyu tarafından.

Son bir yıldır ‘Dava Arkadaşlığı’ kavramı başta Abdullah Gül olmak üzere Ahmet Davutoğlu ve arkadaşlarının yeni bir parti kurma girişimlerinin basına yansıması üzerine tekrar gündeme gelmiş ve tartışma konusu olmuştur. Tabi sadece kavram tartışma konusu olmamıştır, bununla beraber Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu, Bülent Arınç, Ali Babacan gibi bir zamanlar AK Partinin ağır topları olarak bilinen şahsiyetleri de her yönüyle tartışılmaya başlanmıştır. Yapmak istedikleri nankörlük hatta ‘İhanet’ olarak nitelendirilmiştir.

Adı geçen isimler, zaman zaman suskun kalmayı tercih etmiş, kimi zaman da medyaya yaptıkları açıklamalarla kendilerini gündeme getirmeyi istemişlerdir.

İşte bugün bu dava arkadaşlarından Ali Babacan, yeni bir parti kurmak üzere kurucusu olduğu AK Parti’den istifa ettiğini açıkladı. Babacan’ın bu adımıyla dava arkadaşlığından ilk kopuşma somut olarak gerçekleşmiş oldu. Bakalım bundan sonra kaç kişi daha AK Parti’den istifa edecek?

Türk Siyaset alanlarında ‘Dava Arkadaşlığı’ kavramı farklı biçimlerde adlandırılır. Türkiye’de siyaset alanlarını üç grupta toplamak mümkündür:

1-Milliyetçi-muhafazakar alan (Bugün bu alanda AK Parti, MHP, BBP gibi partiler siyaset yapmaktadır.

2-Laik-Seküler-Kemalist Alan (Bu alanda başta CHP olmak üzere DSP siyaset yapmaktadır)

3-PKK odaklı, HDP kılıflı partiler bu alanda Kürt siyaseti adına politika yapmaktadır. Ayrıca kendilerine ‘Kürdistanî Partiler’ diyen PAK, PSK, PDK_Bakur gibi partileri de bu alana dahil edebiliriz.

Bu alanlarda siyaset yapan oluşumların mensuplarına göre yapmak istediklerini ve izledikleri yolu ‘Dava’ olarak nitelemektedir. Kendilerini Sosyal-demokratlar olarak tanımlayanlar, ‘Demokrasi Sevdalıları’ biçiminde adlandırılmak isterler. Bunun bir adım ilerisi ‘Yoldaşlık’ kavramı ile açıklanabilir.

Kürtler adına siyaset yapanlar ise davayı ‘Doz’ ile Kürtçe versiyonu olarak gündeme getiriyorlar. Doz’un Türkçe karşılığı kısaca dava ile eşleştirilebilir. Fakat Dava, dozu tam olarak karşılayamamakta ve dar anlamda kalmaktadır.

Bir zamanlar, dava uğruna siyaset yapmak için yola koyulanlar arasında “yıpranma”, “aşınma”, “yorgunluk” gibi gerekçelerle tartışmalar başlar. Neticede ayrılmalar olur ve ayrılanlar yeni bir siyaset tarzı ile tekrar politika yapma isteği hisseder. Burası normal, herkes politika yapma hakkına sahiptir, demokratik anlayış gereği. Ancak ayrılanları hain ve nankör göstermek ve bu şekilde bir politik duruş sergilemek doğru değildir. Gerek sol gerekse sağ cenah ayrılanları, sorgulayanları hainlikle itham etmiştir hep.

Evet, bugün AK Parti’den ayrılanlar bir parti kurmak suretiyle siyasete devam etmek istiyorlar. Geldikleri eksenin ideologları onları en hafif deyimle “nankörlükle” suçlamaktadır. Buna karşın muhalefetin ideologları AK Parti’den ayrılanları karşıt argümanlarla nitelemektedir. Fakat kopmalar sol cenahtan olursa onlar da “ihanet” demektedir. Velhasıl siyaset ahlakı buymuş demek!

Her siyasi partinin hedefi iktidar olmak olduğuna göre, yeni kurulan bir siyasi partinin tek hedefi ayrıldıkları partinin tabanı olursa belki bu “nankörlük” olur. Ancak hedefi iktidar olmak olduğuna göre hedef kitle tüm toplum olmalıdır bir siyasi partinin.

Medyadan çıkan haberlere bakılırsa Ali Babacan ayrı, Ahmet Davutoğlu ayrı bir parti kuracakmış. Eğer bu sadece Erdoğan’a ve Cumhur İttifakı’na “darbe” vurmak amacıyla olursa dolayısıyla iktidardan düşürmek amacıyla yola koyulursa belki nankörlükle itham edilebilir.

Tabi Babacan ve Davutoğlu henüz bir parti kurmadıkları gibi nasıl bir program ile ortaya çıkacaklarını da kamuoyu bir şey bilmiyor. Bu nedenle herhangi bir değerlendirme ve bu bağlamda eleştiri yapmak doğru değildir.

Ama şunu söylemekte yarar var ki, artık dava arkadaşlığı, yoldaşlık gibi kavramların sonu gelmiş gözüküyor, yani Sırat Köprüsünde. Bununla beraber ‘karizmatik lider’ devri de galiba sonlanacak.

Önümüzdeki siyasi süreç bu anlamda gebe… Ne zaman doğum olacak bilinmiyor.

Saygıyla…