Ve çocuklar sevgi dolu yüreklerle, ışıl ışıl yanan umut dolu gözlerle el ele vererek büyüklere ”Dünya iklim grevinde”  isyan etti. “DÜNYAMIZI YOK ETMEYİN” diye yüzümüze yüzümüze haykırdılar.

Ve ilk ses Birleşmiş milletlerden geldi. “Küresel ısınmaya karşı derhal harekete geçilmezse dünya 2030’da yaşanmaz hale gelir.

Dilerim, “İklim Grevine” hiç olmazsa gönülden katıldınız. “Geleceğimizi çalmayın” diye seslenen çocuklarımızın sesine kulak vermeliyiz.

Bizden geçti artık demeyelim. Varsayalım dedik. Ama şunu iyi bilelim ki; yeni dünyayı yüreklerinde umudu taşıyan çocuklar kuracak.

Bildiğiniz gibi 16 yaşındaki İsveçli öğrenci Greta’nın “Geleceğimizi çalıyorsunuz” diye başlattığı iklim grevi dalga dalga bütün dünyaya yayıldı.

İnsanlığın karşı karşıya olduğu iklim felaketini işleyen Yedinci Kıta başlıklı ve Antroposen temalı 16. İstanbul Bienali kapsamında ekolojiyi farklı açılardan ele alan çalışmaların bir kısmını gezdim, içerikleri gördüm. Yüreğim serinledi. Bu eyleme büyük destek veren, katkısı olanlara binlerce teşekkürler.       

Ben çocuklarımızı-(çocukları çok seviyorum oldum olası) dünyayı kurtaracak potansiyel en gerçek güç olarak görmüşümdür her zaman.

Aman ne olur “Bizden geçti artık”, demeyelim. Evet, güzel bir geleceği, güzel bir dünyayı, yüreklerinde umudu, yüreklerinde masumiyeti taşıyan çocuklar kurtaracaklardır. Ama biz de yan gelip yatmayalım. Katkılarımızı bir biçimde esirgemeyelim.

Evet, çocuklarımızın,  beyazı ile siyahı ile bizim çocuklarımızın; ayrı dilde, ayrı dinde ve de ayrı mezhepte ki; onlar bizim çocuklarımız; yarınlarımızı kuracağı inancı bende bir yol daha tavan yaptı.

“Geleceğimi çalmayın” diye yola çıkan 16 yaşındaki İsveçli öğrenci Greta’nın önderliğinde dünya çocukları yarınlarımızı kuracak.

Büyüklerin yani bizlerin, alışıla gelmiş aymazlıklarımız, sorumsuz davranışlarımız, anlamsız bir çaresizlik içinde, sessiz kaldığımız için, bilim insanlarının ise her nedense ve de ne yazık ki seslerini duyurmakta zorlandıkları, hele hele  iklim alarmı konusunda iktidarların birçok konuda olduğu gibi üç maymunu oynamayı yeğledikleri bir dönemde; bir küçük kız çıkıyor, ülkesinin parlamento binasının önünde, "Duyun büyükler! Dünya elden gidiyor!" diyerek ilk işaret fişeğini yakıyor.

Teşekkürler sana 16 yaşındaki İsveçli öğrenci Greta.

Bu işaret fişeği ile birlikte dünyanın dört bucağından çocuklar ellerinde kendi yazdıkları,  kendi boyadıkları pankartlarla sokakları, meydanları dolduruyorlar.

"Bizim kuşağımıza verdiğiniz dünya, bize layık gördüğünüz gelecek bu işte" diyerek isyan ediyorlar.       

"Biz çocuklar umutlarımızı ve düşlerimizi geri almak için, sadece kendimizin değil, herkesin geleceğini kurtarmak için mücadele ediyoruz" diyorlar.

Tek amaçları, iklim uyarısı yapmak… Bizlere; "Bizim geleceğimizi karartmayın, doğayı yok etmeyin, yaşamı koruyun" demek için meydanları doldurdular. Doldurmaya devam da edecekler. Yüzümüze “Siz yapmadınız, bırakın biz yapalım. Kendi ayıbınızı bize destek vererek örtmeye çalışın, diye haykırdılar, haykıracaklar. Haykırmaya devam etmelidirler.

Yeter ki biz gölge olmayalım.

139 ülkede eylemler düzenleniyor.

Haydi büyükler; yarınlarımız için, çocuklarımız için; yahu her şeyden önce kalan ömrümüz için bu eyleme destek verelim.

Bunlar çocuktur demeyelim. Bizler ki biraz da olsa bir şeyler yaptık. Dünün çocukları değil miydik?

Hiç olmazsa, iklim faciasının önünü almak için sokakları doldurduklarında yanlarında olalım. Küresel Sendikalar Konseyi Başkanı Rosa Pavanelli’nin geçenlerde bir makalesinde yazdığı gibi, “İklim eylemi halkları ve gezegeni kâr güdüsünün üstüne çıkarmak için girişilmiş bir kavgadır.”

Bu kavgaya el verelim, bel verelim.

 Henüz çok erken, büyük konuşup acele etmeyelim, ama tarihin en büyük iklim ve ekolojiyi koruma isyanının kapıda olduğunu görmemek de bakar körlük olur. 

Sanırım yazar, aktivist Bill Mckibben’ın ait bir cümle:

“Greve gidin ki torununuzun veya başkasının torununun gözünün içine bakabilesiniz.”

Sıra haftanın öğüdünde…

Kirveme öğütler;

Kirvem,  çok büyüklerimize "Bizim kuşağımıza verdiğiniz dünya, bize layık gördüğünüz gelecek bu işte" demekten korkmamalıyız.

Güzel bir hafta dileğiyle

Dostça kalın.

Geleceğimizi çalmayın.

Anzele, büyük bir Balıklıgöl haline getirilip, turizme kazandırılsın.

Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi MÜZEYE dönüştürülsün.

SURİÇİ DÜNYANIN EN BÜYÜK AÇIK HAVA MÜZESİ HALİNE GETİRİLSİN.

ŞEHRİN ESKİ STADI, ŞEHRİN, ÖZGÜRLÜK MEYDANI OLSUN.

Daha da önemlisi,

SUR İÇİNDE, YAKILIP YIKILAN BÖLGELERDE EVLER, ASLINA UYGUN VE DİYARBEKİR EVLERİNE YAKIŞIR BİR BİÇİMDE YAPILSIN.

Ve sevgili meslektaşlarım, dernek yöneticileri, STK Yöneticileri; Zerzevan Kalesi, Çayönü, Mitras Tapınağı, Kortik Tepe, Hilar Mağaralarını ve Bırkleyn Mağaralarını koruyalım, gün yüzüne çıkaranları sahiplenelim