Eğitim bir ülkenin her şeyidir. Bireyleri geleceğe hazırlayan eğitim sistemi, aslında ülkenin geleceğini de bir nevi şekillendirmek ve ülkenin geleceğini belirlemek anlamına da gelir. Dolayısıyla eğitim sistemini güçlü temeller üzerine kuran ülkeler, geleceklerine de büyük ölçü de yatırım yapmış oluyorlar.

Ülkemiz de eğitim sistemi ile ilgili tartışmalar hiçbir zaman bitmedi ve sağlam temeller üzerine kurulu bir sisteme sahip olmadığımız sürece de tartışmalar bitmeyecek.

Aslına bakılırsa sorunun temeli belli… Hiç bir iktidar ülke menfaatlerini ön plana çıkaran bir eğitim sistemi oluşturmak istemiyor. Bunun yerine kendi geleceklerine yönelik oluşturdukları sistemle hem bu devasa camiayı kontrolleri altında tutuyor, hem de ülkeyi kendi düşünceleri doğrultusunda şekillendiriyorlar. Ülkemizin eğitim tarihine baktığımızda bunu net olarak görebiliyoruz. Yıllardır iktidarda bulunanlar bile, onca bakan değiştiriyor ve her gelen bakan bir öncekini suçluyor, ama yine de bir arpa boyu yol alınmıyor.

Geçtiğimiz gün okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lisede eğitim gören 18 milyon öğrenci, 1 milyon dolayında öğretmen 3 Şubat’ta başlayacak yarıyıl tatiline başladı. En tepedeki siyasetçiden idarecisine, psikoloğundan sözüm ona eğitim uzmanına kadar, herkes eğitim sistemindeki sorunların dışında neredeyse her konuda görüş belirtti, çeşitli tavsiyelerde bulundu.

Ama her nedense bazı istisnalar hariç kimse kadrolu, ücretli ve sözleşmeli öğretmenlik diye bir sitemin icat edilerek, öğretmenler arasında da kutuplaşma yaratıldığını dile getirmedi.

Ama her nedense kimse 460 bin öğretmenin atama beklemesine rağmen, resmi rakamlara göre 92 bin 165 bin öğretmen açığı bulunduğunu söyleyemedi.

Ama her nedense kimse, Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı yani bilinen adıyla PISA’da, 72 ülke arasında fen bilimlerinde 52, matematikte 49, okumada ise 50'inci sırada yer aldığımızı ve bu tabloyu tersine çevirmenin yollarını göstermedi.

Ama her nedense kimse, soran, sorgulayan, araştıran ve çocukların yeteneklerine göre bir eğitim sisteminden bahsetmeyerek, onun yerine ezbere ve hormonlu nota dayalı bir sistem oluşturulduğunu cesaretle ortaya koymadı.

Ama her nedense kimse, eğitimin parasız ve fırsat eşitliğine dayalı olması gerektiğini üzerine basa basa gündemde tutmadı.

Ama her nedense kimse, dinin eğitim sistemine karıştırılmaması gerektiğini korkmadan, oy kaygısı taşımadan bağıramadı.

Ama her nedense kimse, en zengin, en mutlu ülke sıralamasının tepesinde yer alanların, bunu eğitim sistemleri sayesinde gerçekleştirdiğini ve bu örnekleri inceleme gereği duymadı.

Sonuç itibariyle eğitim sistemimiz sancılı, bu sistemi gericiliğe değil, ilericiliğe yönelik geliştirdiğimiz taktirde, hep birlikte kazanırız, yoksa hep birlikte kaybederiz.

Bu arada Diyarbakır İl Milli Eğitim Müdürü Doç. Dr. Feysel Taşçıer, il genelinde bin 900 okulda, 500 bin dolayında öğrencinin karne aldığını, 25 bin dolayında öğretmenle kısa bir mola verdiklerini ve bu molayı iyi değerlendireceklerini söyledi.

Ha unutmadan DPS Kişisel Veri Koruma Danışmanlığı Yönetim Kurulu Başkanı Sefa Karcıoğlu’dan çocuklarının karnelerini sosyal medyadan paylaşan velilere yönelik çok önemli bir uyarı geldi. Karcıoğlu , ‘Çocuklarımızın adı soyadı, fotoğrafı, TC kimlik numarası, okul bilgisi, sınıf bilgisi, notları aslında her biri kişisel veri. Çocuklar bizim çocuklarımız ama veriler çocukların kişisel verisi. Dolayısıyla biz bunları herkese açık sosyal platformlarda herkese açık bir şekilde paylaşım yapmamalıyız. Çocuklarımızın kişisel verilerine saygı duymalıyız ve onları korumakla yükümlüyüz.’

Son olarak narkotik timleri, Diyarbakır’da uyuşturucu satıcıların okul önlerinde satmak üzere hazırladığı 62 kilogram esrar ele geçirdiği yönünde bir haberi geldi. Zehir tacirleri sabırsızlıkla tatilin bitmesini bekliyor sanırım. Ama narkotik timleri de, buna göre hazırlıklarını aralıksız sürdürüyor.

Sevgiyle kalın.