Yaklaşık 8 ay önce yerel seçim yapıldı. Fakat yarattığı etki halen devam ediyor. Bilindiği üzere AK Parti’yi iktidara taşıyan en önemli unsurların başında Recep Tayyip Erdoğan’ın, yerel iktidarda başarılı bir performans göstermesi ve iktidara gelindikten sonra da, AK Partili yerel yönetimlerin aynı performansı sürdürmesiyle orantılı gelişti.

AK Parti’nin yerel yönetimlerdeki bu başarısı, son yıllarda çeşitli yolsuzluk iddiaları nedeniyle ilk kez tökezlemesine ve yerel yönetimlerdeki en önemli iktidarları kaybetmesine neden oldu. Yani yerel yönetimlerdeki başarılarıyla iktidarını perçinleyen AK Parti, yine yerel yönetimlerdeki başarısızlıkları nedeniyle 31 Mart’ta ağır bir yenilgi aldı.

Yerel seçimin ardından yapılan neredeyse tüm anketler, AK Parti’nin oy oranının büyük ölçüde gerilediğini ortaya koyarken, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan gibi isimlerin parti kuracak olması da, parti içindeki çözülmeyi hızlandırdı ve de partiden istifalar peş peşe geldi.

Bu tabloyu gören Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan, partilileri bir arada tutmak ve çözülmeleri önlemek için, öncelikle yerel yönetimlerdeki iktidar sayısını arttırmak amacıyla Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki belediyelerin birçoğuna kayyum atadı. İstanbul gibi batıdaki büyük şehirler de ise, yerel yönetimlerin yetkilerine tırpanlama yoluna gitti. Bu yolla partililere yeni görevler veren Erdoğan ve yönetimi, istifa ve çözülmeleri büyük ölçüde durdurdu. Suriye’ye gerçekleştirilen operasyonla birlikte de, kaçması muhtemel milliyetçi ve muhafazakar oyları tamamını olmazsa bile, bir bölümünü konsolide etti.

Tüm bunlarla da yetinmeyen AK Partili yöneticiler, bu kez Millet İttifakı ile HDP arasında bir uçurum yaratmayı çalıştı ve bunda da kanımca başarılı oldu. CHP ve İYİ Parti’nin arasını bozmak için de çeşitli politikalar geliştirildi ve zaman zamanda başarılı olundu. Elbet bunda muhalefet partilerinin yerel seçimden sonra ülkede onca sorun varken politika üretememesinin ve gündem oluşturamamasının etkisi büyük oldu.

CHP ve İYİ Parti’nin bu tutukluluk hallerine, HDP’nin ‘erken seçim’ çıkışı, yeni bir politik kapı açtı. HDP yönetimi, seçimden bu yana 24 yerel yönetimlerine kayyum atanmasının ardından gerçekleştirdiği geniş katılımlı toplantıda, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden ve belediyelerden çekilmeme kararı aldı. Ayrıca hazırlanan 12 maddelik deklarasyonla son seçimlerde iktidarın toplumsal meşrutiyet zeminini yitirdiğini, halkın iradesini gasp ederek toplumu daha fazla yönetilemeyeceğini iddia ederek, ‘Türkiye halklarının AKP-MHP sultasından kurtulması için (erken seçim) diyoruz’ çıkış ile bunun bir meydan okuma olduğunu açıkladılar.

Bunun üzerine diğer muhalefet partilerinden arka arkaya açıklamalar geldi. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, erken seçim çağrısıyla ilgili, ‘HDP erken seçim talep etmekte haklı. Erken seçim olacakmış gibi çalışıyoruz. Erken seçim olması için bir kişinin karar vermesi gerekiyor. Erken seçim talebi gelirse, (Hay hay) deriz. Erdoğan ve ekibi ülkeyi yönetemiyor. Milletin anası ağladı’ dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de, ‘Parlamenter sisteme geri dönüş noktasında dikkatle ve özenle üzerinde duran partiyiz. Parlamenter sistem üzerindeki her türlü bakış açısını izliyoruz. Dolayısıyla, biz parlamenter sistemden yanayız ve ısrarımız devam ediyor’ diyerek bunu ön koşul olarak sundu.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ise, ‘Şu anda içinde bulunduğumuz şartlara geldiğimiz zaman da şunu görelim; öyle geliyor ki bana bu Genel İrade Kurulu döneminde Türkiye büyük ihtimalle seçime gidecek. Elbette iktidar bunu sonuna kadar da götürebilir. Yarın da seçim yapabilir. Ama şartlar sanki iki sene civarında seçimin olabileceği kanaatini biz de doğuruyor’ dedi.

Erken seçim ile ilgili bir açıklama da ünlü anketçi Mehmet Ali Kulat’tan geldi. MAK Araştırma Danışmanlık Başkanı Kulat, ‘Ankara siyasetinde ortam ısınmaya başladı. Kulislerde 2020 Kasım'ı için erken seçim konuşuluyor’ diyerek erken seçimin kaçınılmaz olacağını ortaya koyuyordu.

Tam erken seçim söylemi gelişti, gündem oldu ve bundan kaçışın olmadığı bir sürece doğru evrilirken, AK Parti’nin imdadına, Nisan’da kurultaya gidecek CHP yetişti. CHP’ye daha yakın durdukları bilinen Gazeteci Rahmi Turan ve Talat Atilla organizasyonu ile ‘Bir CHP’linin sarayda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile CHP Genel Başkanlığı için görüştüğü’ söylemi bence gündemden çok muhalefete bomba gibi düştü.

Ee bu durum ‘Körün istediği bir göz, Allah verdi iki göz’ misali erken seçimin gündemden düşmesine neden oldu, en azından şimdilik.

Sevgiyle kalın.