Güneydoğulu çiftçiler son yıllarda dertli mi dertli. Girdi maliyetinin giderek yükselmesi ve DEDAŞ’ın yüklü miktarlarda gelen elektrik faturaları çiftçinin uykusunu kaçırmaktadır. Çıktının, yani ürettiği ürünün satış fiyatının neredeyse yerinde sayması, çiftçiyi ekemez ve biçemez duruma getirdi. Geçen hafta bölgeden bazı çiftçi temsilcileri, çiftçilerin sorunlarını içeren dosyaları AK Parti Mardin Milletvekili Sayın Cengiz Demirkaya’ya mecliste teslim ettiler. Vekil Demirkaya, dosyalardaki sorunları ilgili bakanlara ileteceğini açıklamıştı.

Güneydoğu’nun iki geçim kaynağı vardır: Biri Tarım diğeri de Habur Gümrük Kapısıdır. Habur Gümrük kapısını şimdilik bir kenara atalım.

Tarım denince akla Mezopotamya Ovası’nın verimi gelir. Güneydoğulu çiftçi binlerce yıldır bu ovada tarım yapmaktadır. Onlarca medeniyetin geçim kaynağı olmuştur bu bölge. Altı yüzyıl dünyaya hüküm eden ve karakteri tarım olan Osmanlı İmparatorluğu’nun başarısında Güneydoğulu çiftçinin salladığı yabanın izleri bulunmaktadır.  Cepheden cepheye zafer kazanan Osmanlı Ordusu’nun neredeyse bütün erzakları Mezopotamya Ovası’nın kaşesini taşımaktadır. Bu noktada Devlet-i Ali’nin yöneticileri de bu tarihi ova ile hep övünmüş, buradaki çiftçinin değerini bilmiştir.

Cumhuriyet döneminde de yeni devletin geçim kaynağı ilk başlarda ziraat olduğu için Mustafa Kemal, “Köylü milletin efendisidir” demiştir. Daha sonra “Toprak işleyenindir” gibi şiarlara uygun tarım politikaları uygulanmıştır.

Cumhuriyet döneminde “Çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak” için elbette sanayinin de gelişmesi, geliştirilmesi gerekiyordu. Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetici kadrosu sınai kalkınma için hamlelere başladı, projeler hayata geçirdi. Bu durum giderek ziraatı zayıflatacaktı elbette; ancak memlekette hala ziraatla uğraşan bir kesim vardı ve bu kesim memleketin erzakını üretmekle yükümlüydü. Devletin bu kesimi desteklemesi gerekiyordu ki zaman zaman bu anlamda hükümetler projeler hazırlamıştır.

Günümüze doğru tarımın giderek zayıfladığını ve çiftçilerin ekin ekemez ve biçemez noktaya geldiğini görüyoruz. Sani çanlar çiftçiler için çalmaya başlandı. Fakat çiftçiler herşeye rağmen direncini sürdürmektedir. Şartların iyileştirilmesi için bütün yasal yolları kullanmayı denemektedir.

Daha küçükken Güneydoğu’ya ‘GAP Gelecek ve Çiftçinin Derdi Bitecek’ deniyordu. Süleyman Demirel, Turgut Özal, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan gibi Türkiye’yi çeşitli dönemlerde yöneten siyasetçilerin tamamı her fırsatta GAP’ı gündemlerine almışlardır. Güneydoğu Anadolu Projesi denilen bu sürece adı geçen siyasetçilerin hiçbirisinin ömrü yetmedi. Ne onlar GAP’ın bittiğini gördü ne de Güneydoğulu çiftçinin derdi bitti.

Günümüzde AK Parti hükümetleri de GAP’ı gündemine aldı ve zaman zaman bütçeden pay ayırdıkları da görüldü. GAP süreci bu dönemlerde hız da kazandı ve barajın göleti de kısmi olarak bir aşamaya getirildi. Ancak mevcut duruma bakıldığı zaman bu proje AK Parti zamanında da bitmeyecek gibi! Zira şu sıralarda bütün çalışmalar durma noktasına gelmiş.

Güneydoğulu çiftçinin bu anlamda hep bir ‘GAP Hayali’ olmuştur. Bu hayalle yaşamaya devam ederken ve hatta GAP'ı beklemeden kendi imkanlarıyla 500 m’ye varan derinlikte su kuyuları kazımaya başladı. 2000’lerde başlanan kuyular şu anda Mezopotamya Ovası’nı sarmış durumda. Çiftçiler bu derinlikten su çıkarıp ektiği ürünü sularken şüphesiz elektriği kullanmaktadır. İlk başlarda elektrik faturaları ‘makul’ geliyordu ki çiftçiyi fazla zorlamıyordu. Zamanla elektriğin pahalı olması ve çiftçinin ‘kaçak elektrik kullanımı’ iddiaları ile yüklü miktarda gelen elektrik faturaları çiftçinin psikolojisini bozma noktasına getirmiştir.

Elbette yasadışı enerji kullanımı doğru değildir ve suçtur. Bu yola tenezzül etmiş çiftçiler varsa tespit edilip gerekli yaptırım neyse uygulanmalıdır.

DEDAŞ ekipleri ile çiftçiler arasında sert tartışmalar ve hatta zaman zaman kavgalar da olunca, bu sefer ekipler jandarma eşliğinde su kuyularına baskın yapmaya başladı. DEDAŞ ekipleri çiftçiden korkar, çiftçiler DEDAŞ ekiplerinden nefret eder hale geldi. Bu ortamda yavrulama döneminde elektrikler kesildi, çiftçilere ödeyemeyecek şekilde cezalar yazıldı, ödeyemeyince icraya verildi.

Çiftçiler rahat bir nefes almak için her yolu deneme pozisyonunda. İktidar milletvekillerine dertlerini hemen her toplantıda anlatıyorlar. Şu anda AK Parti MKYK Üyesi olan Orhan Miroğlu, vekil iken “Elektrik sorunu bölgenin kanayan YARASI’ demişti. Evet çiftçinin bu yarası hala kanamaktadır.

Güneydoğulu çiftçi bugün itibarıyla 2019 faturasını ödeyememiştir. Konuştuğumuz ve dertlerini dinlediğimiz çiftçiler bir ‘DEDAŞ Sendromu’ yaşamaktadır. Hali hazırda yine de çiftçi GAP hayali ile DEDAŞ Sendromu arasında yaşam mücadelesini vermektedir.

Gelinen noktada bu sorun hala çözülebilmiş değildir. Bölgesel sorun haline gelmiş DEDAŞ ile çiftçiler arasındaki bu gerginliğe mutlaka devleti yönetenler bir çözüm bulmalıdır.

Saygıyla…