Güneydoğu Ekspres- İmamoğlu, Havaalanı çıkışında ilk açıklamasında çok sıcak karşılandığını söyledi. Daha sonra CHP Diyarbakır İl Binası'na geçti. 

İlk olarak CHP Diyarbakır İl Başkanı Mehmet Sayın konuştu. Sayın, İstanbul seçimlerinde yaşananları anlattı. İmamoğlu'nun çok büyük bir umut verdiğini söyledi. 


İmamoğlu, Diyarbakır, Van ve Mardin Büyükşehir belediyelerine atanan kayyumlara ilişkin konuştu. Bu kentlere kayyum atanmasının gaflet ve delalet olduğunu söyledi. 

Devletimizi, milli birliğimizi, siyasal sistemimizi üzerine inşa ettiğimiz çok temel kavramlar var: Cumhuriyet, demokrasi, hukukun üstünlüğü, milli irade... 

Bu kavramların içini boşaltmak, değersiz ve geçersiz hale getirmek devletimize, milli birliğimize, demokrasimize yapılabilecek en büyük kötülüklerden biridir.

Bu kavramların arkasında çok köklü bir tarih yatıyor. Yüzyıl önce, işgal altındaki Anadolu'da, bağımsızlık ve özgürlük arzusuyla başlayıp, cumhuriyet ve demokrasi idealiyle devam eden bir tarihtir bu. 

Hangi siyasi görüşten, hangi inançtan, hangi kökenden olursa olsun, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" diyenlerin yazdığı ve yazmaya devam ettiği, onurlu bir tarihtir bu. 

Bizler; bir kişinin, bir ailenin, bir grubun, bir kesimin değil, milletin iradesine uygun olarak yönetilme kararlılığını ortaya koymuş, bunun için bedeller ödemiş bir ülkenin vatandaşlarıyız. 

Böyle bir ülkede, kendi iradesini milletin iradesinden üstün görme gafletine düşenler, bunun bedelini sandıkta en ağır şekilde öderler. 

Seçilmiş belediye başkanlarının soyut ve hukukta karşılığı bulunmayan, kamu vicdanını ikna etmekten uzak sebeplerle görevden alınıp, yerlerine kayyum atanması da tam bir gaflettir, dalalettir. 

Seçimle gelenin seçimle gitmediği yerde ne demokrasi olur, ne hukukun üstünlüğü kalır.  


Vatandaşın sandıktan çıkan iradesi, bir takım makam sahiplerinin, kendi arzularına göre geçerli ya da geçersiz sayabileceği bir irade değildir. 

Vatandaşın seçme ve seçilme hakkını özgürce kullanmasının önüne engeller çıkarmak, demokrasi dışı arayışlar içindeki kesimleri güçlendirmekten başka hiçbir işe yaramaz. Bu kesimlere karşı hep birlikte mücadele edeceksek, demokrasiye ve milli iradeye sahip çıkmak zorundayız.   

Bu ülkeyi yönetenleri, bu ülkede 82 milyon vatansever yaşadığını kabul etmesi ve bu idrakle ülkeyi yönetmesi şarttır.  

Sandığa atılan bütün oylar, kim tarafından kime verilirse verilsin, eşit ölçüde geçerli ve muteberdir. 

Sandıktan yetki almış bütün seçilmişler, kim olurlarsa olsunlar, eşit ölçüde hak ve yetkilere sahiptir, eşit ölçüde muteberdir.

Bazı seçmen kesimlerini, bazı siyasi partileri, bazı seçilmişleri diğerlerinden ayrı tutmak, farklı ölçütler ve farklı kurallar uygulamaya kalkmak kabul edilemez. 

Bu çok tehlikeli, çok riskli bir ayrımcılıktır. 


Ne yazık ki, Diyarbakır, Van ve Mardin Büyükşehir Belediye Başkanlarına ve onların seçmenlerine yönelik tavır böyle bir ayrımcılık görüntüsü ortaya koymaktadır. 

Siyasi partiler ve onların seçilmiş yöneticileri, milletvekilleri, belediye başkanları ya hukukun içindedirler ya da dışında. 

Buna dair nihai kararı verecek olan da yargıdır! 

Kimi partileri, sivil toplum girişimlerini, kişileri bazen hukukun içinde kabul edip, bazen hukuk dışı yapılar olarak damgalamaya dayalı, yanar döner bir siyaset tarzını adet haline getirenleri hepimiz çok iyi biliyoruz. 


 
Onlar da şunu iyi bilsinler ki, böyle ilkesiz, böyle günü kurtarmak için yapılan siyasetten ne kendilerine bir fayda gelir, ne de ülkeye.    

Elbette, milli iradeye dayanarak sandıktan çıkanların hukukun üstünde olmaları sözkonusu bile olamaz. Hangi göreve gelirlerse gelsinler, seçilmişler de birer vatandaştır ve her vatandaş gibi hukuka tabi olmak mecburiyetindedirler.  

Ancak, seçilmiş milletvekillerinin, belediye başkanlarının hukuk dışına çıktığını iddia edenlerin önünde önemli bir sorumluluk vardır: 

Bu iddialarını yargı organlarına ve toplum vicdanına kabul ettirmek zorundadırlar.  

Toplum vicdanı onay vermediği halde yapılan görevden almalar, seçimi yenilemeler gibi işlere karşı milletin ne cevap verdiğini unutmuş olanlara 31 Mart ve  23 Haziran 2019 günlerini bir kez daha hatırlatmak isterim. 

31 Mart'ta ortaya konulmuş millet iradesini yok saymak için söylenmiş yalanların, atılmış iftiraların sahipleri bugün o sözlerinin utancı içindedirler. Kendileri utanmıyorsa, eşleri dostları, partilileri, seçmenleri onlar adına utanıyor.

İstanbul seçimlerini iptal ettirmek için yalan ve iftiradan medet uman bir avuç azınlığın, asıl niyetlerinin, alabildiğine istismar ettikleri bir israf düzenini sürdürmek olduğu açıkça görüldü. 

Seçilmiş belediye başkanlarının soyut ve hukukta karşılığı bulunmayan  kamu vicdanını rahatsız eden sebeplerle görevden alınmaları yerine kayyım atanması da ne yazık ki gaflettir ve delalettir. Seçimle gelenin seçimle gitmediği yerde ne demokrasi olur ne de hukukun üstünlüğü kalır. Vatandaşın sandıktan çıkan iradesinin bir takım makam sahiplerinin kendi arzularına göre geçerli ya da geçersiz sayabileceği bir irade asla değildir. Vatandaşın seçme ve seçilme hakkının önünde engeller çıkarmak demokrasi dışındaki kesimleri güçlendirmekten başka hiçbir işe yaramaz. Bu demokrasi dışı kesimlere karşı hep birlikte mücadele edeceksek eğer ki öyle yapacağız demorkasiye ve milli iradeye sahip çıkmak zorundayız. 

Ne yazık ki kayyuma devretme uygulamalarının altında da israf düzenini sürdürme niyeti olduğuna dair pek çok emareler ortaya çıkmaktadır. 

İstanbul yahut Diyarbakır; Türkiye'nin neresinde olursa olsun... O parti ya da bu parti; bu ülkenin hangi yasal partisi olursa olsun... O kişi ya da bu kişi; bu milletin görev verdiği hangi kişi olursa olsun... Tavrımızı ve  duruşumuzu değiştiremeyiz. 

Kime yapılırsa yapılsın, haksızlığa, hukuksuzluğa, adaletsizliğe açıkça ve hep birlikte hayır demek mecburiyetindeyiz. 

Çünkü bu bir adalet mücadelesidir, bir demokrasi mücadelesidir. Bu, millet iradesini koruma mücadelesidir. Bu, Cumhuriyete ve demokrasiye sahip çıkma mücadelesidir.

Bu ülkenin, bu toprakların, bu devletin gerçek ve yegane sahipleri Türkiye Cumhuriyeti'nin eşit ve özgür vatandaşlarıdır. 

Aslolan; vatandaşın onuru, saygınlığı, huzuru, mutluluğudur. Siyasi partiler bunu sağlamak için birer araçtırlar. 

Amacı unutturup, araçları kutsallaştırmaya çalışanlara itibar etmeyeceğiz. 

Hiçbir fanatizme kapılmadan, hiçbir ayrımcılık yapmadan, korkmadan, yılmadan Cumhuriyetin ve demokrasinin değerlerini her koşulda, her zeminde savunmaya devam edeceğiz.

Bu ülkenin eşit ve onurlu insanları olarak, barışı, adaleti ve özgürlüğü aramaktan asla vaz geçmeyeceğiz.

Bu ülke insanlarının sağduyusu, birlikte ve huzur içinde yaşama arzusu, her türlü baskıyı, her türlü ayrımcılığı yenecek güçtedir. 

Bizim gönül zenginliğimiz her zenginliğin üstündedir. 

Bizim, güzel günlere olan umudumuz her zorluğun üstesinden gelecek güçtedir. 

Çünkü biz, Anadolu'yuz.

Soru: Bölgede kayyum atamaları, sizin de yerinize kısa da olsa kayyum atanmıştı, burada bugün bize yapılıyor ama tepki gösterilmezse istanbul ve ankaraya da atanır diye ne yorumlar yapılıyor buna ne diyorsunuz

Öncelikle şunu söyleyim hukuk çerçevesinde her türlü mücadeleyi herkesin vermesi gerekir bu bir vatandaşlık görevidir. Bu tek başına kişilerin vereceği bir mücadele değildir. Hukuki yol ve yöntemleri denemeye devam edeceğiz. Çünkü gerçekten anladık ki özgürlük cumhuriyet demokrasi hepimiz için bir nefestir. Biz İstanbul'da çok net gördük başka yerlerde yaşanmasını istenmeyiz. Bu demokrasi eğer bütüncül olarak varolacaksa bu Van'da da Mardin'de de Diyarbakır'da da varolacaktır. Biz bütün olgun tavrımızla buna karşı durmaya devam edeceğiz umarım bu yanlıştan biran önce vazgeçerler. 

Duyacağım tek endişe demokrasi adına olur kendi adıma zerre kadar endişe duymam. Ben demokrasi adına endişe duyuyorum. 

İmamoğlu, Ahmet Türk ve Selçuk Mızraklı'yı ziyaret etti: Size güç olmak için buradayız

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Diyarbakır'da yerlerine kayyum atanan Ahmet Türk ve Selçuk Mızraklı'yı zirayet etti. Kayapınar Belediyesi'nde yapılan görüşmede İmamoğlu görevden alınan belediye başkanlarına destek verdi. "Size yapılan haksızlık ülke demokrasisine yapılmıştır" diyen İmamoğlu şunları söyledi:

Zorluklar var. Ülkemiz hep birlikte zorlukları aşacaktır. Her zorluk bize başka bir fırsat doğurabilir. Bunu yaşadık. 31 Mart ve 23 Haziran sürecinde bizlere, demokrasiye yaşatılanlar, bir nevi darbe, Türkiye’ye başka bir fırsat kapısı açtığını hep birlikte gördük. Birleşme, barışma, hissetme gördük. Ahmet abi bir tecrübe abidesi. Pek çok zorluğu yaşamış biri. 


Her zorluğun önümüze bir fırsatın doğurabileceğini gördük. Bu bir siyasi kaynaşma değil. Bizim bunu hak, hukuk ve adalet buluşmasına dönüştürmemiz gerekiyor. Biz demokrasiye çok inanıyoruz. Hukukun üstünlüğüne inanıyoruz. Bu kavramların varlığını pekşitirmek adına yoğun bir mücadeleyi bir arada vermeliyiz. Manevi anlarımız oluyor. Her anımızı bir arada başarıyoruz. 


Dün İstanbul’da 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarında da söyledim; 1922’de ulusal kurtuluş mücadelesi verdiğimiz sürecin sonrasında, 21 yüzyılda o zafer bize başka bir zaferi işaret ediyor. Barışı, hukukun üstünlüğünü sağlamak. Akıldan bilimden yana insanlar yetiştirmek. Birilerinin aldatıldık dediği günleri yaşadık. 


Kim aldattı bizi? Bir devlet aldatılabilir mi? Hukukun üstünlüğünü, birilerinin eline değilde, devletin varlığının çemberinde güçlendirirseniz, orada aldatma olmaz. O bakımdan bu süreci bir fırsata döndürmeliyiz. 

Günler öncesinde sizi ziyareti planlamamıza eklemiştik. Ama böyle bir ziyaret oldu. Biz ziyareti düşünürken, Ahmet başkanımızla böyle bir tanışma fırsatımız oldu. 


Başka bir fırsata döndürmeliyiz. Biz aslında Diyarbakırlılara değil, demokrasi sesini İstanbullulara duyuyoruz. 82 milyon inanının yaşadığı bu coğrafyada demokrasiyi var etmeliyiz. 

Evrensel değerleri içinde hissetmeyen insanlar, siyasi yapılanmayı araçtan öte amaca çevirenler, hataları ülkeyi bu günlere taşıdı. Biz o yollara girmeyiz. 


Burada olmamızın tek sebebi size güç olmak. Yarın sizin belediyenize diyorlar. Kendi adıma kaygı zerre kadar duymam. Kaygımız ülkenin demokrasisine verilen zarar. Bu zaman başka sorunları çözemeyeyiz. Demokrasi güçlensin, yerel yönetimler yarışsın. İnanın bu coğrafyadaki tüm sorunları aşarız. İstanbul’daki 16 milyon insandan size selam getirdim. Ülkenin her yerinden insanının birleşip buluştuğu size selam getirdim. Umut ederim bu hukuksuzluğa son verirler. Bu sürecin ne kendilerin, ne iktidarlarına zerre kadar faydası yok. Ülkeye milletimize yok. Bir an önce bu yanlıştan dönsünler. Size yapılan haksızlık ülkenin demokrasisine yapılmıştır.

Editör: TE Bilişim