Haber/ Fuat BULUT

Güneydoğu Ekspres- DİYARBAKIR'DA 4 yıl önce yaşanan hendek olaylarından sonra sokağa çıkma yasağının uygulandığı 6 mahallede inşa edilen yapılar, tartışma konusu olmaya devam ediyor.

Mimarlar Odası Diyarbakır Şubesi Başkanı Şerefhan Aydın, düzenlediği basın toplantısında, hasarlı ve hasarsız 100'e yakın tescilli, 250 adet de tescile değer tarihi yapının yetkililer tarafından yıkıldığını öne sürdü. UNESCO tarafından "Dünya Mirası Listesi"nde yer alan Sur'da "insanlık suçu" işlendiğini ileri süren Aydın, şöyle dedi:

"Bu suçlara karşı mimarlar odası ve TMMOB daima hukuk mücadelesini sürdürmüştür ancak, cezasızlık durumu adeta bu yıkımı meşrulaştırmış ve bu tarihi suçlara da teşvik etmiştir. Son dört yıllık süreci değerlendirdiğimizde Dengbêj Evi’nin kamulaştırılması kararının iptali dışında hiç bir davadan şu ana kadar olumlu sonuç alabilmiş değiliz. Mimarlar odası olarak yaptığımız incelemelerde açığa çıktı ki, Fatih Paşa, Hasırlı ve Dabanoğlu mahallelerinde yapılan 181 adet bazalt makyajlı yapıların, yapı ruhsatı alım sürecinde usulsüzlük yapıldığı tarafımızca tespit edilmiştir. Projeler, proje çizme ehliyeti olmayan bir mimar tarafından hazırlanmıştır ve bu projeler ilgili kurum tarafından incelenip onaylanmıştır. Yani kurum bu usulsüzlüğe onay vermiştir. Yasal olarak kurumun bu kontrolü yapma sorumluluğu vardır. Kontrolü yapmadığı için de kurumun görevini ihmal ettiği ortadadır" dedi.

"Mimarın tescil belgesi yok"

Şerefhan Aydın, Çevre Şehircilik Müdürlüğü tarafından 2018-2019 tarihlerinde verilen ruhsatların 181 tanesinde proje müellifinin proje çizme ehliyetinin olmadığını da iddia ederek, şöyle devam etti:

"Bu mimarın Büro Tescil Belgesi yoktur. Büro tescil belgesi olmadan Sur Projelerini hazırlayıp onaylamış ve ruhsat için kuruma ibraz etmiştir. Bu durumla ilgili yasalar açıktır; fenni mesuliyet üstlenen mimar ve mühendislerin 27.01.1954 tarihli ve 6235 sayılı TMMOB kanunu uyarınca, ilgili meslek odasına kayıtlı olmaları, büro tescillerini yapmaları gerekmektedir. Ayrıca: Çevre Şehircilik Bakanlığı'nın Ağustos 2013 tarih ve 25 No’lu genelgesinde (Yapı denetim kuruluşları, ilgili meslek odaların büro tescilini yaptırmayan proje müelliflerinin projelerini kabul etmeyecektir. İlgili idareler bu kontrolü yapacaktır) ibaresi yer almaktadır. Aynı zamanda 3194 sayılı imar kanunun 28. Maddesi de ilgili proje müellifleri işlerini bu kanuna ve ilgili mevzuata uygun olarak gerçekleştirmekten sorumlu oldukları belirtilmiştir. Tüm bu yasa ve genelgelerden de anlaşılıyor ki, bu projelerin müellifi mimar suç işlemiştir. Sur’un bu şekilde olmasına sebep olmuştur. Bu durum ile ilgili kurumlarla gerekli yazışmalar yapılmış ve mimar ile ilgili hukuki süreç başlatılmıştır."

"Yeni yapılar cezaevini andırıyor"

Sur'daki yeni yapıları "cezaevine" benzeten Aydın, yargıyı göreve davet etti. Yargıya intikal eden konu ile ilgili keyfilikler yaşandığını öne süren Aydın, şunları kaydetti:

"Davaların uzun bir zamana yayılması bir yana bazı keyfi tutumlar bizleri ciddi anlamda zorlamaktadır. Sur'un yıkım süreci ile birlikte defalarca değiştirilen ve oyun hamuruna dönüştürülen Koruma Amaçlı İmar Planı’nda revize öncesi (yeni yapılacak yapıların sokak cephesinde bazalt taşı kullanılmalıdır) ibaresi varken, 06.03.2018 tarihindeki KAİP revizesinde (Yeni yapımlarda bazalt taş kullanılarak avlu duvarı yapılabilir) yani istenilirse yapılmayabilir olarak değiştirilmişti. Diyarbakır’ın yerel malzemesi bazalt taşıdır. Yapısal olarak Diyarbakır Sur denildi mi bazalt taşı akla gelmektedir. Durum böyleyken, bu değer binlerce yıldan günümüze kadar aktarılmışken, Sur tarihte yerini bu özelliğinden dolayı almışken, plan uygulama hükümleri revize edilip bazalt taşı kullanma zorunluluğunu ortadan kaldırmak geleneksel tarihi ve mimari dokunun giderek tümüyle yok olmasına neden olacaktır. Kimliksiz bir Sur ortaya çıkacaktır diyerek, buna karşı hemen yürütmenin durdurulması ve kararın iptali için dava sürecini başlatmıştık ve kamuoyu ile paylaşmıştık. Bu süreçle birlikte mahkeme bilirkişi heyeti görevlendirmiş ve bilirkişi heyeti de bu uygulamanın yanlış olacağını bilim ve tekniki referanslarla sayfalarca gerekçe ile raporu mahkemeye sunmuştu. Yani bu plan notlarındaki revizenin iptal edilmesi gerektiği tescillenmişti. Ancak bu rapor kendi istedikleri doğrultuda olmadığı için ve raporu beğenmeyen davalı kurum olan çevre şehircilik bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı bilirkişi raporuna itiraz etmiş ve mahkeme de kendi atadığı bilirkişilerin raporunu kabul etmeyip yeniden bilirkişi heyeti tayin etme kararı almıştır. Bu durumun kentsel sit alanı olan Sur içerisinde telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğuracağı açıktır. Telafisi imkansız durumların mevcut olması halinde işlemin yürütmesinin durdurulmasına karar verilmesi yasal zorunluluktur. Bilirkişi heyeti bu değişikliğin Sur'un tarihi niteliğine tamamen aykırı olduğunu raporunda belirtmiştir. Ancak mahkeme yürütmenin durdurulmasına karar vermeyerek, her geçen gün artan yapılar ile ortaya çıkan kimliksiz sur tablosunun oluşmasına ve gelişen kamu zararına yol açmaktadır. Mahkemenin kendi atadığı bilirkişilerin raporunu beğenmeyip yeniden bilirkişi ataması kararı kabul edilebilir değildir."

Editör: TE Bilişim