Haber Bekir Güneş
Güneydoğu Ekspres - Diyarbakır Barosu, Tabip Odası (DTO), İnsan Hakları Derneği (İHD) Şubesi, Hak İnisiyatifi Derneği Temsilciliği ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Temsilciliği, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin Diyarbakır Adliyesi önünde ortak basın açıklaması yaptı. Açıklamaya, Baro Başkanı Cihan Aydın, İHD Şube Başkanı Abdullah Zeytun’un yanı sıra sivil toplum örgütlerinin temsilcileri katıldı.
‘Çok sayıda ihlal yaşanıyor’
Açıklama yapan İHD Cezaevi Komisyonu Üyesi Av. Yusuf Erdoğan konuşmasına, uluslararası sözleşmeler tutuklulara nasıl davranılması gerektiğine ilişkin bazı hususları belirterek başladı.
Sözleşmeler rağmen cezaevlerinin, başta yaşam hakkı ihlalleri olmak üzere birçok insanlık dışı ve onur kırıcı muamelenin gerçekleştirildiği birer “insan hakları ihlal merkezlerine” dönüştürüldüğünü iddia eden Erdoğan, “Sivil toplum örgütlerinin, ihlallerin tespitine dair raporlama çalışmaları ve ihlalleri kamuoyu ile paylaşmasına rağmen, cezaevlerinin bu gerçekliği değişmemiştir. Türkiye cezaevlerinde; mahpuslar hastalık ve diğer nedenlerle yaşamını yitirmeye devam etmekte, sevk ve sürgünler, işkence ve kötü muamele, tecrit ve izolasyon, ailelerle görüş engelleri, haberleşme haklarının engellenmesi, haksız disiplin soruşturmaları gibi çok sayıda hak ihlali yaşanmaktadır” diye belirtti.
‘3 bin çocuk cezaevinde’
743’ü anneleriyle birlikte toplamda 3 bin çocuğun cezaevinde yaşamak zorunda olduğunu kaydeden Erdoğan, sağlık hakkına erişimin engellenmesinin (Kelepçeli muayene, revirde yeterli sayıda hekim bulundurulmaması, hastane sevklerinin ve revir muayenelerinin gecikmeli yapılması) ziyaret edilen cezaevlerinin neredeyse tamamında öncelikli sayılan problem olarak ifade edildiğini öne sürdü. “Cezaevlerinde fiziki yapısına bir de söz konusu sağlık haklarından faydalanamama eklenince; birçok mahpus tedavi olanaklarından mahrum kalmakta ve ne yazık ki bazıları cezaevlerinde yaşamlarını yitirmektedir” iddiasında bulan Erdoğan, Türkiye cezaevlerinde 457’si ağır olmak üzere 1333 hasta mahpus bulunduğunu ve tedavi olanaklarından mahrum bırakıldıklarını öne sürdü.
