Bekir GÜNEŞ/ÖZEL HABER

GÜNEYDOĞU EKSPRES - DİYARBAKIR - İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçim sonucunu değerlendiren Rawest Araştırma Müdürü Roj Esir Girasun, seçimin kazananlarının sırasıyla CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu ve Kürtler olduğunu söyledi.

Öcalan'ın mektubunun Kürt seçmenin davranışını yönlendirme açısından etkisi olmadığını söyleyen Girasun, "Bu mektup seçime yönelik bir mesaj olarak algılanmadı, daha genel bir siyasetin inşa edilmesi 23 Haziran sonrası bir perspektif olarak görüldü" dedi. Girasun, Cumhur ittifakının bozulması için Kürt siyasetinin biraz kapıyı açması gerektiğini de söyledi.

Kılıçdaroğlu’yla ilgili tartışmalar ortadan kalktı

Ekrem İmamoğlu'nun büyük bir fark ile kazandığı İstanbul seçimleri için İstanbul'da özellikle Kürt seçmenin davranışları üzerinde yaptıkları araştırmaların sonuçları seçim sonucu ile bire bir çıkan Rawest Araştırma'nın Müdürü Roj Esir Girasun, seçim sonucunu değerlendirdi.

Seçimin kazananlarının ilk başta Kemal Kılıçdaroğlu olduğunu söyleyen Girasun, "Bugüne kadar kendisiyle ilgili genel başkanlığıyla ilgili yapılan tartışmaları ortadan kaldıran bir seçim dönemi seçim sonrası yaşattı. Uyguladığı strateji herkese rağmen aday belirlemesi, örgütleri karşısına alması, hatta adayı ilk belirlerken kendi kitlesinden aldığı tepkiye rağmen bundan ısrar etmesi İmamoğlu tercihini Kemal Kılıçdaroğlu yaptı. Bu seçimin ikinci bir kazananı tabi ki Türkiye'de yeni bir lider olarak görülen Ekrem İmamoğlu oldu" dedi.

"Seçimin bir diğer kazananı Gül, Davtoğlu ve Babacan kanadı oldu"

Seçimin 3'üncü kazananının da Kürtler olduğunu söyleyen Girasun, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bu seçimin 3. kazananı ise Kürtler oldu. Kürtler uzun bir süredir siyaset üzerinde etkilerini göstermemeye başlamışlardı. 31 Mart'a da Kürtler etkilerini göstermeye başlamışlardı. Örneğin Adana, Mersin, Antalya gibi yerlerde HDP'nin aday çıkarmaması ile CHP'nin kazanması Cumhur ittifakı açısından tehlike çanlarının çaldığını gösteriyordu. Bugün de gördüğümüz Kürtler Türkiye siyasetinde tekrar etkin bir faktör olmaya başladılar. Parlamenter sistemden vazgeçildiği günden beri Kürt oylarının artık çok etkili olmayacağı yönünde bir kanı vardı. HDP bu stratejisiyle bunu bir şekilde ortadan kaldırdı. Bence seçimin bir diğer kazananı Gül-Davutoğlu ve Babacan kanadı oldu. Biz AK Parti içerisinde çok uzun bir zamandır bir huzursuzluk olduğunu biliyoruz ve AK Parti içindeki muhalefetin de çok uzun bir süredir bir muhalefet hareketi içinde olduğunu biliyoruz. Ancak bu muhaliflerin AK Parti'nin sarsılmaz gücü nedeniyle bir türlü ortaya çıkmadığını baskılandığını biliyoruz. Türkiye'de sağ muhafazakar kesimin de bu İstanbul seçimi ile birlikte bir alan açabileceğini de görüyoruz."

"Milliyetçi seçmenden İmamoğlu'na ciddi kayış oldu"

Girasun, 31 Mart'ta sandığa gitmeyen seçmenlerin önemli bir bölümünü muhafazakar seçmenler oluşturduğunu, önceden AK Parti’nin sandığa gitmeyen muhafazakar seçmenleri ikna ettiği taktirde seçimi kazanacağı şeklinde bir fikri olduğunu ifade ederek, "Ancak sahaya çıktıkça sahadan veriler gelmeye başlayınca çok şaşırtıcı sonuçlar çıkmaya başladı. Fark çok fazla gelmeye başlıyordu hatta zaman zaman seçmenler bizi yanıltıyor mu diye esprili bir diyaloga da girmeye başlıyorduk. Ancak sürekli sahadan gelen verilerle gördük ki 31 Mart'a mazbatanın İmamoğlu'ndan alınması toplum tarafından çok ciddi bir haksızlık olarak görülmüş ve İmamoğlu'na yönelmeye sebep olmuş” dedi.

Tek faktörün bu olmadığını da belirten Girasun, “Görebildiğimiz başka bir önemli faktör ise muhalefetin bir psikolojik sınırı aşmış olması. İmamoğlu'nun o oyu alması da 31 Mart için birçok kişinin beklemediği sonuçtur. Bu oyu aldığını görünce seçmende psikolojik bir sınır aşılmış oldu. Bir diğer önemli faktör ise milliyetçi seçmende bu son seçimde özelikle MHP ve AK Parti içindeki milliyetçi seçmenden İmamoğlu'na ciddi bir kayış olduğunu görüyoruz. İlçe belediye seçimleri olmadığı için MHP seçmeninde bir sandığa gitmeme motivasyonunun olduğunu görüyoruz ve tatilden dönmeme de buna eklenebilir. Bir de milliyetçi seçmende İmamoğlu'na haksızlık yapıldığını algısını çok görüyoruz.  Kürt seçmene geldiğimizde ise, 31 Mart öncesi önemli bir kısmı ikna olmuştu. Bu oran yüzde 75'lerin üzerindeydi. İmamoğlu'nun 31 Mart'a kazanması Kürt seçmenlerde AK Parti'nin yıkılabiliyor algısı oluşturdu. Bu böyle olunca Kürtler daha çok sandığa gitti ve İmamoğlu'na oy verdi. Bir de 31 Mart öncesi CHP'ye oy vermeye eli gitmeyen AK Partili Kürt seçmenler 31 Mart sonrası İmamoğlu'nun haksızlığa uğradığını düşünerek daha rahat sandığa gitti ve CHP'nin 6 okuna oy verdi" diye konuştu.

"Öcalan'ın mektubu seçime yönelik olarak algılanmadı"

İmralı'dan seçime kısa bir süre kala gönderilen Öcalan'ın mektubunun seçmen davranışı üzerindeki etkisini de değerlendiren Girasun, "Mektup, Kürt seçmen içerisinde çok fazla etkili olmadı. Bir seçmen davranışını yönlendirme açısından söylüyorum bunun altını özelikle çiziyorum. Yoksa yeni bir çözüm umudu ve tekrar bir diyalog sürecinin başlatılması adına ya da bir heyecan uyandırması adına tabi ki Kürtler adına büyük bir anlam ifade ediyor. Kürt siyasi hareketinin seçmenleri ve kurumları arasındaki iletişim tarzı belki de seçimden hemen önce olması açısından seçime yönelik bir çağrı olarak algılanmadı seçmen tarafından da bu böyle algılanmadı. Belki seçimden hemen önce olması kaos ortamı doğurması bir anda birçok kişide anlaşılmamaya sebebiyet verdi. Küçük bir kafa karışıklığı yaşandı ancak hemen sonrasında HDP'nin açıklama yapması HDP seçmeninin o kısa sürelik kafa karışıklığını gidermiş oldu.  Bu mektup seçime yönelik bir mesaj olarak algılanmadı daha genel bir siyasetin inşa edilmesi 23 Haziran sonrası bir perspektif olarak görüldü" dedi. Roj Esir Girasun, erken seçim beklentisi ve Cumhur İttifakı’nın bozulup bozulmaması ile ilgili ise şöyle konuştu:

"Kürt siyasetinin kapıyı açması lazım"

"Erken seçim tablosu için meclis gruplarında bir değişiklik olması gerekiyor. AK Parti grubunda bir dağılma olması gerekiyor. Gördüğümüz kadarıyla AK Parti grubunda bir çözülmenin küçük de olsa başladı. Bu 400 vekili oluşturmaya yeterli mi ya da erken seçime götürmeye yeterli mi ona doğrusu inanmıyorum. Ancak Türkiye eğer yargısal reformlara gitmezse, batı ile ilişkilerini düzeltme yoluna gitmezse, içeride bir Kürt barışı arayışına girmezse hakeza Suriye'de Kürtler ile bir barış arayışına girmezse bu hükümet politikalarının devlet politikalarının çok sürdürülebilirliği yok. AK Parti ve Erdoğan dönüp baktığında bürokratik olarak belki eli hala MHP'ye ittifaka mahkum olabilir ama bu tabloya dönüp baktığında MHP ile kazanamadığını görebilir. Birkaç yer dışında hiçbir anlamlı başarı yok. Cumhur İttifakı’nın bozulması için Kürt siyasetinin biraz kapıyı açması lazım. Kürt siyasetinin şu süreçte 7 Haziran sonrasındaki koalisyon arayışlarına kapalı olduğu haliyle yeni dönem bir siyaseti yürütmemesi gerekiyor. 7 Haziran sonrasında yapılamayan koalisyon belki CHP ile yapılabilir ve önemli yapısal sorunlar bu şekilde çözülebilir. Gördüğümüz kadarıyla AK Parti ile MHP arasındaki milliyetçi ittifak toplumun hiçbir kesimine kazandırmıyor. Ben Erdoğan'ın pragmatist bir lider olduğunu düşünüyorum. Erdoğan Kürt politikasını da bir ideolojik inançtan çok doğru ata oynama ve kazanma stratejileri üzerine kurulduğunu düşünüyorum. Bu sebeple Cumhur İttifakı’nın yıkılabileceğini düşünüyorum."

"Seçmen cezayı sandıkta kesebiliyor"

Rawest Araştırma Müdürü Girasun, Kürtler her ne kadar İstanbul'da blok şeklinde CHP'ye oy vermiş olsa dahi, AK Parti'nin Kürt sorununu çözmeye olan inançları büyük oranda kırılmış olsa da, halen de CHP'yi masaya oturacak bir aktör olarak görmediğini söyledi.

İmamoğlu ve CHP'nin İstanbul'da aslında Erdoğan'ı cezalandırmanın bir aracı olarak kullandırıldığını söyleyen Girasun, "Bir sopa olarak kullanıldı. Halen Kürtlerin önemli bir kısmında Kürt siyasetinde, STK çevresinde İş çevresinde halen bu sorunu Erdoğan'ın ve AK Parti'nin çözebileceğine dair inanç var. Erdoğan'ın güçlü liderliği sayesinde tabanı ikna edebileceği düşüncesi burada önemli. Bundan sonra bir çözüm süreci gelişebilir mi gelişebilir. Dünyanın birçok yerinde Kolombiya'da olduğu gibi savaşı en sert şekilde yaptığı anda çözüm sürecine de oturanlar oldu. Eğer AK Parti milliyetçi ittifaktan vazgeçmezse Davutoğlu, Gül ve Babacan'dan gelecek bir akımın Kürt illerinde karşılık bulacağını AK Parti'nin bu yapı tarafından da giderek eritilebileceğini düşünüyorum. Çünkü bir çözülme ve çöküş başladı. Erdoğan Kürt politikasını düzeltmezse ve diğer demokratik çevrelerle de ilişkiler geliştirmese hakikaten ne bu ekonomik süreci atlatabilir ne de bu Asyatik despotizmle bir yere evrilebilir. Çünkü biz Türkiye'nin klasik bir Ortadoğu veya Orta Asya ülkesi olmadığını bu son seçimlerle bir kez daha gördük. 17 yıl da olsa bu ülkede bir tek partilik tek adamlık bir dönem varsa da  seçmen cezayı kesebiliyor gönderebiliyor" diye konuştu.

Editör: TE Bilişim