Türkiye İstatistik Kurumu'nun 2018 yılına ait Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması, ülkemizdeki en yüksek ve en düşük gelir gruplarının toplam gelirden aldığı pay farkının sürekli arttığını bir kez daha bariz bir şekilde ortaya koydu.

Bu araştırmaya göre; en yüksek gelir düzeyine sahip yüzde 20'lik grubun toplam gelirden aldığı pay, bir önceki yıla göre 0,2 puan artarak yüzde 47,6'ya yükseldi. En düşük gelire sahip yüzde 20'lik grubun aldığı pay ise 0,2 puan azalarak yüzde 6,1'e geriledi.

Bu tabloya bakarak kestirmeden söylemek gerekirse, ülkemizin gelirinin yarısını yüzde 20’lik grup alırken, geriye kalan yüzde 80’lik kesim ise yoksul ve kaldıysa orta direk arasında paylaşılıyor. Özellikle bu yüzde 80’lik kesimin büyük bir bölümü, o yüzde 20’liğin yaşadığı hayat standartlarına kestirme yoldan ulaşabilmek için elindekini-avucundakini şans oyunlarına ya da yasa dışı bahislere yatırıyor-kaptırıyor.

Gelir adaletsizliğinin yüksek olduğu, bir başka değişle yoksul sayısının sürekli olarak arttığı ülkelerde şans oyunlarına olan ilginin de arttığı bir realitedir.

Her ne kadar devletin resmi rakamlarına göre büyüsek de, gelişsek de, bu gelir adaletsizliği nedeniyle dünde milyonlarca insan ‘ya çıkarsa’ diyordu, bugünde milyonlarca insan ‘ya çıkarsa’ diyor. Sadece bir farkla; o da bugün yasa dışı bahisçiler ve organize çeteler eliyle de şans oyunları yasa dışı umut olmayı sürdürüyor. Bu organize işlere, tefecileri de dahil etmek gerekiyor. Çünkü tefecilerden alınan paralar, aslında yine bu girdap içinde pay ediliyor. Onlarca kişi, onlarca aile yok olup gidiyor.

Son yıllarda Diyarbakır’dan Şanlıurfa’ya, Van’dan Mardin’e kadar Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin tüm şehirlerinde, bu organize suç örgütü sayısı sürekli olarak artıyor. Artık neredeyse her köşe başında bir tefeci, bir bahisçi, bir köhne kumarhane görmek-işitmek mümkün.

Görünürde birbirinden ayrı mahallelerde, semtlerde olsalar da aslında öylesine bir organizasyon oluşturuyor ki, akıl alır gibi değil. Bu organize suç örgütleri, önce insanlara umut aşılıyorlar. Küçük paralarla önce küçük-küçük kazandırıyorlar. Sonra bağımlı hale geldiklerini düşündükleri insanları büyük büyük oynamaya ve büyük-büyük kazanma arzusunu aşılıyorlar.

Sonra ne mi oluyor? Bu çark öyle bir dönüyor ki, içine düşen bitmeden-tükenmeden kurtulamıyor. Önce elinde olan birkaç kuruşu kaybediyor, sonra varsa birkaç altınını, o da bitince ev eşyalarını satıyor. Bu kadar kayıptan sonra, bu kez kaybettiklerimi kazanırım düşüncesine yenilenler, tefeciye düşüyor. İmzaladığı senet veya çekler, bu organize çarkın diğer bir dişlisi olan mafya tarafından varsa ev ya da arsalarına el konularak süreç devam ediyor.

Sonrası ise facia… Bölünmüş-parçalanmış yok olup tükenmiş aileler. Çoğu zamanda intiharla sonuçlanan dramlar. Hepimiz çevremizde bunun gibi onlarca örnek sayabiliriz.

Geçtiğimiz günlerde Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü Mali Suçlar Büro Amirliği ekipleri, böylesine büyük bir organize şebekeyi başarılı bir operasyonla çökertti. 10 kişilik bu organize şebeke, 7 aylık takibin sonucunda yakalandı. Tefecilikten, şantaja kadar her türlü yasadışı organizasyonun içinde olan şebekenin, 40 milyon lira dolandırdığı ortaya çıktı.

Durum bu ahvalde… Ülkemizde gelir dağılımındaki adaletsizlik sürdüğü ve işimiz şans oyunlarına kaldığı sürece, bu tür vakaları görmeye devam edeceğiz galiba....

Son bir not, yapılan bir araştırmaya göre, ülkemizde erkeklerin yüzde 75’i, kadınların ise yüzde 61’i şans oyunu oynuyor.

Sevgiyle kalın.