Kamuoyunun hiç beklemediği ve HDP’liler için “Pazartesi Sendromu” anlamına gelebilecek Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir belediye eş başkanlarının İçişleri Bakanlığınca görevden alınmaları, onların yerine kayyum atanması gelişmesi yaşandı. Öyle anlaşılıyor ki, bundan böyle HDP’nin hayatında artık “kayyum” olacak. Tabi bu gelişmelere karşı bazı tepkiler hemen ortaya kondu.

CHP yapılana;  "Belediye başkanları görevden alındı. Ülkemizde belediye başkanı olmanın koşulları bellidir. Hukukun üstünlüğü yok sayılmıştır. Darbe döneminde ne yapıldıysa bugün de aynısı yapılmıştır" şeklinde yaklaşırken, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Daha yeni seçilmiş belediye başkanlarının 'bu şekilde' görevden alınmaları demokrasimiz için doğru olmamıştır" ifadelerini kullandı. Eski Başbakanlardan Ahmet Davutoğlu da, "Kısa süre önce gerçekleşen seçimlerle göreve gelen Mardin, Diyarbakır ve Van Belediye Başkanları'nın idari tasarrufla görevden alınması demokratik sistemin ruhuna aykırıdır" diye konuştu. HDP, kayyumlara ilişkin yaptığı açıklamada, "Bu yeni ve açık bir siyasi darbedir. Bu aynı zamanda Kürt halkının siyasi iradesine dönük düşmanca bir tutumdur" ifadelerini kullandı. MHP Lideri Bahçeli, Diyarbakır, Mardin ve Van'ın HDP'li Belediye Başkanlarının görevden alınmaları hakkında, "Hükümete ve İçişleri Bakanı Soylu'ya desteğimiz tamdır" dedi. Saadet Partisi Lideri Temel Karamollaoğlu ise, "Diyarbakır, Mardin ve Van Belediye Başkanları'nın görevden alınması milli iradeye ipotek koymaktır" ifadesiyle tepkisini dile getirirken,  İYİ Parti’den henüz bir açıklama gelmiş değil.

Öyle anlaşılıyor ki, muhalefet cephesi demokrasiden yana bir tavır ortaya koyacak. Ama nasıl bir tavır? Bu henüz net bir durum değil. Olan biteni bu açıklamalarla geçiştirecekseler önemli bir bileşeni olan HDP’yi yalnız bırakmış olacaklar diye bir kaygı hakim HDP tabanında.

ASIL MERAK EDİLEN CHP’NİN TUTUMU

Durumu “anti demokratik” olarak niteleyen CHP önümüzdeki kısa sürede nasıl bir tutum takınacak?

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Adalet Yürüyüşüne, MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin önerisiyle tahliye edilen Ahmet Türk, hatırlanacağı üzere “cezaevinin tozuyla” katılarak destek olmuş, adalet aramıştı. Bakalım, Sayın Kılıçdaroğlu, Ahmet Türk için adalet arayacak mı yoksa yapacağı bir-iki lafla durumu idare mi edecek?

Öte yandan Gezi Olayları esnasında, “demokrasi sadece sandık değildir” diyen 11. Cumhur Başkanı Sayın Abdullah Gül alanlara inecek cüretini gösterebilecek mi?

Merak edilen bir diğer konu ise, 31 Mart seçimlerinde İstanbul’da firesiz olarak HDP’li Kürt oylarını alan Ekrem İmamoğlu nasıl bir rota izleyecek? İmamoğlu için, yediden yetmişe HDP’li Kürtler yanıp tutuşurken, acaba bu kez bir karşılık görebilecekler mi?

Benim kişisel kanaatime göre yukarıda sorulan soruların hiçbirisi yanıt bulamayacak. Durum, birkaç tepkisel cümlelerle idare edilecek. Zira 31 Mart seçimlerinde “Demokrasi Bloğu” dedikleri blok bileşenlerinden HDP’nin ismi hiçbir zaman anılmadı. “Siz sadece bize oy verin, yeter” anlayışıyla Kürt oylarına yaklaşıldı. Doğrusunu söylemek gerekirse bunu da iyi başardılar.

Seçim sonrasında ise İYİ Partili bir vekil Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türk için bir gensoru bile verdi. İddia: “Ahmet Türk, şehit yakınlarını işten atmıştı.” Hani siz “demokrasi bloğu”nun bileşenleriydiniz?

Bir kez daha anlaşılıyor ki Kürtler ve oyları sadece “kullanılacak.”

Evet, sadece kullanılacak. Dışta Küresel Güçler, Kürtleri “insan hakları” maskesi olarak, içeride ise Erdoğan iktidarını düşürmek için neye hizmet ettikleri bilinmeyen muhalefet aklı tarafından kullanılacak!

Kürt seçmen bu durumu sorgulamazsa hep kullanılacak, hem de biteviye… Asıl tehlike de bu noktadan kaynaklanmaktadır.

Bakalım, CHP’nin kayyum atanmasına bir smaçı olacak mı?

Saygıyla…