Geçtiğimiz hafta yürekler yakan kazalardan dolayı yaşamını kaybedenlere Allahtan rahmet, yaralılara şifalar ve ölü ve yaralı sahiplarine sabırlar diliyorum. Acılarını yürekten paylaşıyorum.

Bu nedenle bir şeyler yazmak yerine yürekleri biraz olsun serinleten değişik şeyler yazmayı yeğledim. Dilerim acıların dinmesine bir nebze olsun katkısı olur.

Burada yazın

Başbakan, Amerikalı gazetecileri kabul edip ‘Uygar bir memlekette uygulanması gereken ileri demokrasi kriterlerini tartışıyormuş.

Amerikalı gazetecilerden biri:

- Bizde başkan hakkında ne tür espri yapılırsa yapılsın asla tutuklama olmaz, sizde ise bütün gazeteciler, roman yazarları, karikatüristler muhalif siyasetçiler içeride, demiş.

Başbakan:

- Tamam, biz de sizin gibiyiz, diye yanıtlamış,

- Burada da sizin başkan hakkında ne isterseniz yazıp çizebilirler.

Yüzme Bilmiyor

Bir ülkede bir bakan, kendisini gazetecilere hiç sevdirememişti. Ne yapsa makbule geçmiyor, basın her gün kendisiyle uğraşıyordu. Nihayet:

- Öyle bir şey yapayım ki, gazeteciler mat olsun, diye düşündü ve ilan etti:

- Pazar günü saat 10'00’da bakan denizin üzerinden yürüyerek geçecek.

Pazar sabahı saat 10'00’da tüm basın mensupları toplandılar orada. Bakan geldi ve elinde bastonuyla denizin üzerinde yürümeye başladı. Karşı kıyıya kadar da yürüdü geçti. Herkesin gözleri dehşetle açılmıştı.

Fakat ertesi günü tüm gazetelerde su başlık okundu:

- Bakan yüzme bilmiyor! 

Mezar Soyguncusu

Köyün birinde bir mezar soyguncusu varmış. Cenaze gömüldükten bir gün sonra mezara bir gidilirmiş ki, mezar soyulmuş, bütün ziynet eşyaları çalınmış. Köylü bu mezar soyguncusunu bilirmiş bilmesine de bir türlü yakalayamazmış. Gel zaman git zaman bu böyle sürüp giderken mezar soyguncusu ölüm döşeğine düşmüş ve oğlunu çağırarak;

Bak oğlum. Ben bu güne kadar sizin rızkınızı mezar soyarak çıkardım. Şimdi ölüp gidiyorum. Arkamdan tüm köylü bayram yapacak. Bir kişi bile 'Allah rahmet eylesin' demeyecek. 'Oh be öldü de kurtulduk' diyecekler, diye itirafta bulunmuş.

Bu olay oğlanın çok gücüne gitmiş. Babasına;

- Baba sana söz veriyorum herkes arkandan rahmet okuyacak demiş.

Ve derken mezarcı ölmüş.

Bütün köylü bayramda… Birkaç gün sonra köyde gene bir cenaze… Ama köylünün içi rahat. Cenaze tüm ziynetiyle beraber gömülmüş. Bir gün sonra mezarlığa gidildiğinde oda ne!

Mezar gene soyulmuş ve eskisinden farklı olarak cenazenin kıçına koca bir kazık çakılmış. Köylüler bunu görünce;

- Yahu Allah Rahmet eylesin A.. efendide mezar soyardı ama hiç olmadık kazık çakmazdı. Demişler

Şimdiki siyasetçilere duyurulur!   

Bakış açısı

Ünlü sporcu, yine bir turnuvayı kazanmış, ödülünü alıp, kameralara poz vermiş ve kulüp binasına gidip oradan ayrılmak üzere hazırlanmıştı.

Bir süre sonra binadan çıkıp otoparktaki arabasına yürürken yanına bir kadın yaklaştı. Kadın, başarısını kutladıktan sonra ona çocuğunun çok hasta ve ölmek üzere olduğunu anlattı. Zavallı kadının hastane masraflarını ödemesi imkânsızdı.

Kadının anlattığı öykü sporcuyu çok etkilemişti; hemen cebinden bir kalem çıkarttı ve turnuvadan kazandığı paranın bir miktarını yazdı çek defterine. Çeki kadının eline sıkıştırırken de ona; "Umarım bebeğinin iyi günleri için harcarsın" dedi.

Ertesi hafta kulüpte öğle yemeği yerken, kulüpten bir görevli yanına gelerek,

- Otoparktaki görevli çocuklar, geçen hafta turnuvayı kazandıktan sonra yanınıza bir kadının geldiğini ve onunla konuştuğunuzu söylediler bana, dedi.

Sporcu, "evet" anlamında başını salladı.

Görevli,

- Size bir haberim var. O kadın bir sahtekârdır. Üstelik, hasta bir çocuğu da yok. Sizi fena halde kandırmış arkadaşım.

Ünlü sporcu,

- Yani ortada ölümü bekleyen bir bebek yok mu? diye sordu

- Hayır yok! dedi görevli.

"İşte bu, bu hafta duyduğum en iyi haber" dedi, sporcu.

                                   &

Güllük gülistanlık

Sakıp Sabancı'ya bir gün demişler ki:

- Ağa bu dünyada her şey güllük gülistanlık nereye baksak her tarafta senin şirketlerini ve fabrikalarını görüyoruz  -MarSA, YünSa, LasSA, ToyotaSA

- Burada işin iş. Ya diğer tarafta ne olacak, orada ne yapacaksın, nasıl kurtulacaksın zebanilerden?

Sakıp Ağa gülerek cevap vermiş:

- Öte yanda da işimizi sağlama aldık. Bir tarafımızda iSA, diğer tarafımızda muSA

                                      &

Dedem dedi ki…

Sınıfta anket yapmışlar. “Kim, ileride ne olmak istiyor? diye...

Çoğunluk politikacı olmak istiyormuş...

Öğretmen sesini çıkarmayan bir çocuğa sormuş:

- Oğlum, sen ne olmak istiyorsun?”

Çocuk boynunu bükmüş:

- Öğretmenim ben adam olacağım. Dedem, hep sen adam ol, diyor!”

                                         &

Mobilya ticareti

Başbakan sendika toplantısında işçinin birine:

- Geçinebiliyor musun? diye sormuş.

-Ek iş yapıyorum efendim, diye yanıt vermiş işçi,

-Mobilya satıyorum.

Bunun üzerine:

- Peki işler nasıl, diye sormuş başbakan.

- İyi sayılır efendim, demiş işçi,

- Ama evdeki mobilyalar bittikten sonra ailece ne yaparız bilemiyorum.

Kirveme öğütler;

Kirvem bugün senin için çok şey yazdım ayrıca öğüde gerek yok sanırım.

İyi bir hafta geçirmeniz dileğiyle.

Dostça kalın.

2021 yılı  DİYARBEKİR YILI olsun   

Geleceğimizi çalmayın.

Anzele, büyük bir Balıklıgöl haline getirilip, turizme kazandırılsın.

Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi MÜZEYE dönüştürülsün.

Suriçi DÜNYANIN EN BÜYÜK AÇIK HAVA MÜZESİ haline getirilsin.

Şehrin eski stadı, ŞEHRİN, ÖZGÜRLÜK MEYDANI olsun.

Daha da önemlisi,

Sur içinde, yakılıp yıkılan bölgelerde evler, aslına

uygun ve Diyarbekir evlerine yakışır bir biçimde yapılsın.

Ve sevgili meslektaşlarım, dernek yöneticileri, STK Yöneticileri; Zerzevan Kalesi, Çayönü, Mitras Tapınağı, Kortik Tepe, Hilar Mağaralarını ve Bırkleyn Mağaralarını koruyalım, gün yüzüne çıkaranları sahiplenelim.