Haber Celal Kuzu

Güneydoğu Ekspres - Diyarbakır Gazeteci ve Akademisyen Macit Gürbüz’ün tarihe ışık tutacak nitelikteki 3’ncü kitabı ‘Mukatele’, raflardaki yerini aldı. Motto Yayınevi   tarafından yayımlanan kitapta Gürbüz, 1915’de karşılıklı yaşananları yansız ve nesnel yorumlar ve örneklemelerle kaleme aldı.

Tercüman Gazetesi Diyarbakır, Hürriyet Haber Ajansı Van ve Milliyet Haber Ajansı Erzurum büro şefliği yapan Gürbüz, daha sonra uzman olarak Atatürk Üniversitesi’nde göreve başladı. Burada Rektörlük Basın Danışmanlığı ve Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümü’nde öğretim elamanı olarak görev yaptıktan sonra emekli olan Gürbüz, birikimini gelecek nesillere aktarmak amacıyla kitap yazmaya başladı.

Kaç PeKeKeli Ölmüş Abe? ve Kürtleşen Türkler adlı iki kitabı bulunan Gazeteci ve Akademisyen Gürbüz, son olarak 1915’te yaşanan kanlı olayları farklı bir bakış açısıyla kaleme aldığı 250 sayfalık Mukatele kitabı, önemli bir kaynak olarak raflardaki yerini aldı.

Güneydoğu Ekspres’e konuşan Gürbüz, kitabının adının ‘Mukatele’ yani karşılıklı kırım, ya da boğazlaşma olduğunu, 1915 tehcirinin öncesi, sırası ve sonrasında yaşanan olayları içsel ve eleştirel bir gözle kaleme aldığını söyledi. Mukatelenin tüm taraflarının altına imzasını attığı acı ve kanlı olayların yanı sıra zaman, yer ve özne ölçeğinde kitabında yer aldığını belirterek, kitabın içeriğiyle ilgili şu bilgileri verdi:

“Ermenilerin Hınçak ve Taşnak örgütleri, Müslüman kırımında görev alan, acımasız silahlı çete üyelerini HUMBEPETLER diye isimlendirmişti. Bu gurupların bir diğer adı da, CANFEDA ya da CANFİDA idi. Kürtler ise, (padişahtan ferman var) diyerek Ermeni kırımında rol alan kişi ve guruplara BEJİKLER diyordu. Karşılıklı kırımın, yani MUKATELE’NİN aktörleri daha çok bu iki guruptu. Sadece onlar mı? Bazı yetkililer, jandarmalar, öngörüsüz ve cahil idareciler ve Çerkezler de işin içindeydi.

BEJİKLER mi kazanmıştı, HUMBAPETLER mi?

Tehcir kanunla uygulandı. Ermenilerin zorunlu göçe tabi tutulduğu topraklar, tıpkı Türkmen aşiretlerinin gönderildiği yerler gibi Osmanlı İmparatorluğu’na ait topraklardı. Tehcir kanununda her şey inceden inceye planlanmış, Osmanlı yurttaşı Ermenilerin gidecekleri yerlere salimen varmaları için tedbirler düşünülmüş, mülki âmirlere yükümlülükler yüklenmişti.

Ortada bir soykırım kastı ve amacı yoktu

Tehcir edilen Ermeniler, tehcir kanunu ardından yayımlanan talimatnamelere uygun şekilde gönderilmiş midir? Hayır. Olması gerektiği gibi salimen yerlerine varmış mıdır? Ne yazık ki hayır! Tehcir; yer yer katliama, talana, zulme dönüşmüştür. Kimler tarafından? Bazı yetkililer, jandarmalar, öngörüsüz ve cahil idareciler, bazı Kürt aşiretleri ve Çerkes guruplar tarafından. O zaman bu kadar hassas ve insancıl kararlar neden gerektiği gibi uygulanmamış ya da uygulanamamıştı?

Örneğin Ermenilerin tamamının trenlerle sevki emredilmesine rağmen, büyük çoğunluğu sarp dağlardan zor doğa şartları altında yürüyerek gönderilmiştir. Bu kitapta bunların sebeplerini ve sonuçlarını uzun uzadıya yazdık, sıraladık.

Bu kadar etraflıca düşünülmüş, hakkaniyetli ve hukuki genelge ve emirlere rağmen yaşananlar ortada. Talat Paşa, tehciri yönlendirirken aksaklıkları, hukuksuzlukları ve taşkınlıkları çok iyi görmüş ve genelgelerinde önlem alınmasını emretmiş. Yukarıda sözünü ettiğimiz guruplar bu emirleri dinlemeyerek yüzlerce suça iştirak etmiştir. Yol şartlarından ölenler de vardır elbet.

Sonuç olarak bu kararlar, genelgede bahsi edilen şekliyle uygulansaydı, ölümler de asgari miktarda olacak, Ermenilerin bitmeyen kini bu boyutlarda olmayacak, belki de bugün bir Ermeni soykırımından bahsedilemeyecekti.

Kaybeden taraf Ermeniler olmuştur

Akademisyenler, diplomatlar ve tarihçiler, rakamlar ve olayları yalanlayan eserler hazırlamak yerine, bir kanunla tehcir kararı almasına rağmen Osmanlı hükümetinin savaş şartları, ekonomik ve sosyal çalkantılar, hata, eksik, umursamazlıkları yüzünden yaşanan karşılıklı acı olaylardan söz etseydi ve Ermenileri dürüst ve ihanetlerini kabule davet etseydi, Türkiye bu problemleri bu şekilde yaşamayacaktı.

Şeyhmus Diken’den alıntılar var

Tehcir sırasında karşılıklı en acı olayların yaşandığı yerlerin başında Diyarbakır geliyor. Dr. Reşit bu olayların başkahramanlarından biriydi. Çerkes ekibiyle birlikte bölgede acı ve kanlı olaylara imza attı. Kitapta, Diyarbakırlı değerli Araştırmacı Şeyhmuz Diken’den de alıntılarda bulunuyor. Diken’in annesinin tanıklığı ile kaleme aldığı, yanık sesiyle Diyarbakır’ın birbirinden güzel türkülerini yorumlayan Bedri Ayseli’nin ailesinin iç sızlatan hikayesi de yer alıyor.  Ayseli’nin ailesi de ‘kafle’den yani, kırımdan kurtulanlardan.

Kitapla ilgili yüzlerce kaynağı taradım, hepsini özenle okudum ve karşılıklı mukatelenin öznesi olan tarafların yaşadığı olayları seçip ayıkladım ve öyle kitaba koydum ve hiçbir art niyet gözetmeden kaleme aldım. Umarım iyi bir kaynak olur.”

Editör: TE Bilişim