DİYARBAKIR-Anne sütü ile ilgili açıklamalarda bulunan Uz. Dr. Onur, anne sütünün içinde bulunan salgısal Ig A mukozayı kaplayarak çocuğu tifo, şigella, kolera ve bazı viral enfeksiyonlara karşı koruduğunu söyledi.

Anne sütüyle beslenmenin sağlığa olumlu etkilerinin sadece verildiği süreye kısıtlı olmadığını vurgulayan Uz. Dr. Onur, “Anne sütüyle beslenen süt çocuğunun ileri yaşama eriştiğinde büyümesinin daha normal olduğu kanıtlanmıştır. Anne sütü ile beslenen çocuklarda obezite, koroner kalp hastalığı riskinin azaldığını gösteren çalışmalar vardır. Anne sütüyle beslenen çocukların davranış fonksiyonlarının, zeka düzeylerinin biberonla beslenen çocuklara göre daha yüksek olduğu bulunmuştur. Anne sütü ile beslenen çocuklarda çene ve ağız gelişimine ait bozukluklar, diş çürükleri daha seyrek izlenir. Orta kulak iltihabı gelişme riski düşüktür. Anne sütüyle beslenen çocuklarda alerjik hastalık gelişim riski de düşüktür. Yaşamın ilk aylarında inek sütü ve endüstriyel formül mamalarla beslenen çocuklarda diyabet gelişme riskinin yüksek olduğu gösterilmiştir. Anne sütü sadece en ideal besleyici değil süt çocuğunu en ekonomik olarak besleme yoludur. Bebeğin doğumdan sonra hemen emzirilmesi ve emzirilmeye devam edilmesi aile ekonomisine ve ülke ekonomisine büyük katkılar sağlayacaktır. Ülkemizde anne sütü yerine en çok inek sütü kullanılmaktadır. İnek sütü anne sütünden çok farklıdır ayrıca hazırlanırken bakterilerle çok çabuk bulaşırlar. İnek sütüyle beslenen çocuklarda sık görülen ishal atakları bebeğin hayatını tehdit ettiği gibi hastane ilaç giderleri ile aile bütçesini olumsuz etkiler. Sonuç olarak ilk 4-6 ay tek başına daha sonra en az ilk yıl uygun gıdalarla birlikte anne sütü ile beslenmenin çocuk sağlığına katkıları ve diğer üstünlükleri göz ardı edilmemeli başarılı emzirme için gerekenlerin uygulanması en önemli sorumluluklarımızdan birisi olmalıdır” dedi.

“Bebek memeyi emerse süt artar”

Yaşamın ilk 4-6 ayında bebeklerin sadece emzirilmelerinin hemen bütün farklı kültürlerde en üstün beslenme şekli olarak benimsendiğini kaydeden Uz. Dr. Onur, “Ancak bu en doğal ve basit beslenme şekli sağlık personeli tarafından yeterince önemsenmemekte, çocuğun sağlığını sadece yaşamın ilk birkaç ayında değil ama ömür boyu olumlu etkileyecek olan emzirmenin başlatılması ve sürdürülmesinde hala çeşitli sorunlar yaşanmaktadır. Ülkemizde ortalama anne sütü alım süresi 10 ay olmasına rağmen yaşamın ilk 3 ayında sadece anne sütüyle beslenen bebeklerin oranı yüzde 13,8’dir. Çoğu bebek gereksiz yere erken besin almaktadır. Doğumdan sonra anne ve bebeğin ayrılmaları, emzirmenin başlama, sıklık ve süresinin kurallarla kısıtlanması, süt inmesi beklenirken bebeğe şekerli su veya inek sütü verilmesi gibi yapılan rutin uygulamaların, süt yapımını azaltan, bebeğin memeyi kavramasını önleyen, anne memesine olan iştahını azaltan, enfeksiyon ve alerji riskini artıran uygulamalar olduğu fark edilmiştir. Süt yapımını artıran hormon bebeğin emmeye başlamasıyla birlikte salgılanarak kana karışır ve süt yapımını sağlar. Bebek ne kadar fazla süt emerse bir sonraki emzirmede o kadar fazla süt yapılmış olur. Hiçbir şey süt yapımını bebeğin memeyi emmesi kadar artıramaz. Emzirmenin etkili bir şekilde başlaması ve sürdürülmesi için en ideal ve doğal olan doğumdan hemen sonra bebeğin çıplak olarak annenin çıplak göğsüne konması yoluyla tensel temasın ve ağzını açıp memeyi arayarak emmeye hazır olduğunu belli eder etmez ilk emzirmenin sağlanması, değilse bebeğin en geç 1 saat içinde anne memesine verilerek aynı şekilde emzirilmesinin teşvik edilmesi, bebeğe tıbbi bir zorunluluk olmadıkça emzirme öncesi başka hiçbir besin verilmemesinin ve ilk olarak kolostrumu emmesinin sağlanması, bebeğin canı her istedikçe gece ve gündüz sık olarak istediği sürece emzirilmesi, bebekle annenin aynı odada kalmalarının sağlanması, emzirilen bebeğe yaşamının ilk 4-6 ayında başka hiçbir ek besin verilmemesidir” diye konuştu. (İHA)

Editör: TE Bilişim