Binlerce yıldır var olan mikrobun zengin-fakir, yaşlı-çocuk ayrımı olmaksızın her insanda oluşabileceğini belirten Göğüs Hastalıkları Uzmanı. Dr. Tekin Atak, “5 yaş altı çocuklar, HIV enfeksiyonu bulunanlar, bağışıklığı baskılayıcı ilaç alanlar, silikozis hastaları, şeker hastalığı olanlar, böbrek yetmezliği olanlar, lösemi, lenfoma, baş-boyun ve akciğer kanseri olanlar, beslenme bozukluğu olanlar, alkol ve tütün ürünleri bağımlığı olanlar risk grubundadır” diye konuştu.

Verem mikrobunun hasta kişilerin akciğerlerinden çıkan damlacıklar yoluyla başkalarına bulaştığını vurgulayan Uzm. Dr. Atak, “2-3 haftadan fazla süren öksürük, ateşlenme, genelde akşam üstü çıkan ve terlemeyle düşen ateş, gece terlemesi, iştah ve kilo kaybı, yorgunluk, halsizlik, balgam çıkarma, kan tükürme, nefes darlığı, sırtta ve göğüste ağrılar veremde gözlenmektedir. Özellikle 2-3 haftayı geçen öksürükte doktora görünmek gerekir. Hastaların bazılarının hastaneye yatması gerekirken bazılarının ayakta tedavisi mümkün. Tedaviye başlandıktan 3 hafta sonra bulaşıcılık kalmaz. Tedavi süresi 6 ile 24 ay arasında değişir. Hastalık saptanan kişinin ev, iş yeri, okul, yurt, kreş, kışla gibi ortak alanlarda bir arada olduğu insanların sağlık taramasına alınması da çok önemli. Verem hastalığı için ‘BCG’ adı verilen bir aşı uygulanmaktadır. Bu, akciğer tüberkülozundan koruyucu değildir ancak özellikle çocuklarda, menenjit ve milier tbc dediğimiz kan yoluyla yayılan ağır veremden koruyucu özelliği vardır” dedi. (İHA)

Editör: TE Bilişim