Tarih kitapları yazar… Kimler bu diyarda konaklamamış ki. Asurlula’rdan Artuklular’a, Sasaniler’den Emeviler’e, Medler’den Romalılar’a kadar herkes bu kentin bağrında yaşamış…

32 medeniyet burada yaşamı sürdürürken, meydan harplerinde birbirini öldürmüş, ama tarihi kalelerine hiç dokunmamış… Biri diğerini kırımdan geçirmiş, göçertmiş ama Sur’larını hep korumuş…

9 bin yıl boyunca ayakta kalmayı başarmış Sur’lar, 21’inci yüzyılda ne yazık ki tahrip edildi. Hatırlayanlar bilir. 4 yıl önce yaşanan sokak çatışmalarında onlarca tarihi mekan yerle bir edildi. Oysa o dönem henüz yeni Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilmişti.

Diyarbakırlılar feryat figan etti. Önce “bu çatışmalar, ölümler dursun” dedi. Ardından “Sur’larımıza sahip çıkın” diye avaz avaz bağırdı.

Kentin mimarları, mühendisleri, ekolojistleri, belediyeleri açık çağrı yaptı.

Bu kentin feryadı arşa kadar gitti ama herkes “üç maymun”u oynadı.

Aradan 4 yıl geçti. Sur’da, tahribat, yıkım ve “onarımın” yapıldığı yerlerde ne olduğundan bihaberdarız.

6 mahallede fiili bir yasak var. İçeride neler olduğunu bilmiyoruz. Kaçak çekilen birkaç fotoğraf karesinden aslında Sur’un ne hale geldiğini tahmin edebiliyoruz.

Biz gazetecilere, belediye başkalarına, vatandaşa yasak bu yerler…

Tüm bu bilinmezlik içinde kısa adı UNESCO olan Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü geçen hafta Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de “43. Dünya Miras Komitesi” toplantısında Sur’u gündemine aldı.

Kurumun Reaktif İzleme Misyonu, yetkililerin inceleme yapmadan Sur’da yıkım ve imara başlanmış olmasının ‘üzücü’ olduğunu deklare etti. UNESCO ayrıca, kuruma bağlılığı ve taahhüt bulunan Türkiye’nin sunduğu raporda, kentsel dönüşüme ilişkin detayların yer almamasını eksiklik olarak değerlendirdi. UNESCO raporunda, Diyarbakır Surları ve çevresinin ‘Üstün Evrensel Değeri’ne zarar verme potansiyeli var olduğuna dikkat çekilerek, Reaktif İzleme Misyonu inceleme yaparak, sonuçları ortaya çıkarana kadar çalışmaların durdurulması tavsiyesi yer aldı. Ayrıca raporda bölgede Olağanüstü Hal’in bittiği hatırlatılarak, UNESCO Komitesi’nin kente gelerek, inceleme yapması için Türkiye’den bir an önce tarih verilmesi istendi.

“Rojbaş-Günaydın” demezler mi şimdi sana? 4 yıldır neredeydin UNESCO? Sana o dönemde gelen raporlar, sunumlar, telefonlar, fakslara neden gözünü kapattın?