Gönülden ırak olmamı istemem amma bilhassa gözden ırak olmaya dikkat ederek, birkaç gün Diyarbekir’i kalem elimde defterim çantamda hani hem ziyaret, hem ticaret denir ya hem özlem giderdim, hem de olan bitenleri dikkatlice gözlemlemeye çalıştım.

Özlem gidermek adına bol bol Diyarbekir’imin havasını ciğerlerime doldurdum, mutlandım. Ancak gördüklerim ve tespitlerim bayağı yüreğimi acıttı.

Belki uyarıcı olur diye kaba hatlarıyla sıralamaya çalışayım. Gün gelir bir bir detaylı biçimde yazarım.

Özellikle Diyarbakır Valisi ve Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Sayın Hasan Basri Güzeloğlu’na yardımcı olabilmek amacıyla sunuyorum.

Tabi bunca sorunun bir günde oluşmadığı açık… Suç biz basın mensuplarında da var. Aralıklarla bu tespiti yapıp gündeme getirmeliyiz.

1. Dört ayaklı minare ve çevresi, içler acısı,

2. Cemil Paşa Konağına giden yollar güvenliksiz ve yayan yürünmez halde,

3. Kiliselerin bulunduğu sokakların durumu hiç de iç açıcı değil, kiliseler bakımsız,

4. Gerek Sur içi gerekse Bağlar ve ötesindeki yerleşim yerlerinde yollar bakımsız, dar, karmaşık ve ne yayan yürünebiliyor ne de arabayla rahatça girilebiliyor. Yeni Şehir bölgelerindeki yollarda trafik kontrolleri hak getire… Bilhassa minibüsler yolların fatihi adeta.

5. Çift yola müsaitken neden Melik Ahmet Caddesi tek yön yapıldı, anlaşılır gibi değil.

6. Urfa Kapının bir kapısı neden hala kapalı kaç yıl oldu. Taş düşer diye işin kolayına kaçan aklı evvel birilerinin sekter görüşü hala devam ediyor. Şehircilik bu mu?

7. Şehir 300 000 kişilik için dizayn edilmişken bir anda 1.7 milyon insan yaşamaya mahkûm edilmiş ancak bu güne değin yeterli önlem alınmamış…

8. Fis Kayası şelalesi hala faaliyette değil.

9. Muradiye mah.

 Şehitlik mah.

Ben u sun Mah.

Dicle mahallesinde esrar satış alım ve içimin adeta resmileştiği mahalleler olmuş.

10. Kapkaç bilhassa Sur içinde ayrıca parklarda devam ediyor. Tabi esrar, bali ve benzeri zararlı maddelerin içimleri de bilhassa gün kararınca buralarda diz boyu.

11. Urfa Kapıdan Ben-u Sen kısmında gecekondu evlerin surların dibinde halen duruyor olmaları Surların tüm ihtişamını engelliyor.

12. Son olarak bugüne değin inanın ki onlarca uyarı aldım; “Ulu Camii’nin ön girişine tekerlekli sandalyeye mahkum olanların da rahatlıkla bu ulu mabede girebilmeleri için girişin sağına ya da çözümler üretilmelidir.” Konusunda ismi lazım değil birkaç kuruma da başvurdum, ancak sonuç alamadım ne yazık ki…

13. Hele hele hasutluğu yeterince yüreklerimizden atamamışız.

Yani, Hasutluk-çekememezlik diz boyu…

Bu günlük bu kadarıyla yetineyim.

                                    &

Bu konuda kirvemi de uyaralım;

Kirveme öğütler;

Bak kirvem;

 “ERKEK ''ÖVGÜYLE

 KADIN '' İLGİYLE

ÇOCUK ''SEVGİYLE,

 DİYARBEKİR ise SAHİP ÇIKMAKLA, KORUNMAKLA yaşar. Bunu böyle bilesen…

                                   &

Bazen bana birazda memleketten bir şeyler yaz diyor okuyucularım.

Uzun söze gerek yok. Aha yazıyorum.

"İzmir'de eşinin "Pazara gidelim" dediği Ali Kabasakal, “Param yok” diyemedi, "Sen biraz oyalan, duş alayım" diyerek banyoya girdi. Yanına av tüfeğini alan Kabasakal, kendisini vurarak intihar etti. Kabasal'ın cebinden 1,5 lira çıktı."

Sanı yorum yeter bir cevap.

İyi bir hafta geçirmeniz dileğiyle.

Dostça kalın.

                                       &

Geleceğimizi çalmayın.

Anzele, büyük bir Balıklıgöl haline getirilip, turizme kazandırılsın.

Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi MÜZEYE dönüştürülsün.

Suriçi DÜNYANIN EN BÜYÜK AÇIK HAVA MÜZESİ haline getirilsin.

Şehrin eski stadı, ŞEHRİN, ÖZGÜRLÜK MEYDANI olsun.

Daha da önemlisi,

Sur içinde, yakılıp yıkılan bölgelerde evler, aslına uygun ve Diyarbekir evlerine yakışır bir biçimde yapılsın.

Ve sevgili meslektaşlarım, dernek yöneticileri, STK Yöneticileri; Zerzevan Kalesi, Çayönü, Mitras Tapınağı, Kortik Tepe, Hilar Mağaralarını ve Bırkleyn Mağaralarını koruyalım, gün yüzüne çıkaranları sahiplenelim.