Ülkelerin gelişmişliği ve insanların mutluluğu hak, hukuk ve adaletleriyle orantılıdır. Ülkemizde de sürekli olarak hak, hukuk ve adaletten söz edilir. Gelin görün ki, bu genellikle güçlünün hakkının, hukukunun ve adaletinin korunması, kollanması olarak algılanır ve onların istekleri doğrultusunda kararlar alınır. Bu kendini ücret ve vergi adaletsizliğinde de gösterir.

Vergide adalet denildiğinde; aklımıza çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınması olarak gelir. Fakat gerçek durum tam tersini gösteriyor. Geçen yıl ücretlilerden kesilen gelir vergisi oranı, yaklaşık 83 milyar 300 milyon dolayında gerçekleşirken, bu ücretlilerin yanlarında çalıştıkları şirketlerin ödediği vergi oranında ise 78 milyar 6 milyon lira oldu.

Bu görüntüye bir de ülkemizde ekonomik kriz var mı, yok mu, tartışmalarını ekleyerek, haftalardır asgari ücretin belirlenmesi için Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk başkanlığında, yapılan toplantıların önemini daha da artıyor. Çünkü bu toplantılarda asıl konu olan işçilerin dışında, başta siyasiler olmak üzere neredeyse her kesimin sesi daha gür çıkıyor. Bu sesleri bir hatırlayayım.

-Türkiye İstatistik Kurumu, asgari ücret tespitinde dikkate alınanın bir işçinin yanı ailesinin dışında bir kişinin, aylık gıda harcama tutarını ağır işler için 2 bin 331 lira, orta işler için 2 bin 86 lira olarak bildirildi.

-Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, yaşam maliyetinin 2 bin 578 lira olduğunu ve asgari ücret tekliflerinin bunun altında olmayacağını söyledi.

-DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, asgari ücretin net 3 bin 200 lira olması gerektiğini ifade etti.

-Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 2 bin 600 lira.

-Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, asgari ücretin yoksulluk sınırına denk olarak, 6 bin 849 lira olması gerektiğini ifade etti.

Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, asgari ücretin vergi dışı kalması gerektiğini ve net olarak 3 bin 200 liraya yükseltilmesi gerektiğini kaydetti.

-Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici, 2 bin 475 lira.

Tüm bu görüş ve teklifler yapılırken sessizliğini koruyan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, gazetecilerin konuyla ilgili sorusuna, ‘İnşallah jestimizi yaparız. Şu anda Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanımız yaptıkları çalışmaları döner dönmez bize bir getirsinler. Bakalım son geldikleri nokta nedir, onu da bir kendilerinden görelim. İnşallah tarafları memnun edecek bir adımı atarız’ cevabını vererek, masadan çıkacak rakama göre jestin oranı belli olacağını belirtti.

Peki, ülkemiz de ne kadar asgari ücretli çalışıyor. Bu konuda çok sağlıklı bir bilgi bulunmuyor ama Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Dairesi'nin 2019 raporunda gerçeğe yakın bir veri bulunuyor. Buna göre, Türkiye’de yaklaşık 10 milyon kişi, asgari ücret civarında ücretle çalışıyor.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun güncel verilerine göre, ülkemizde 28 milyon 500 bin kişinin istihdam edildiğini düşündüğümüzde, asgari ücretle geçinenlerin oranının ne denli büyük olduğunu görmek mümkün...

Bu genel tablo içinde, evrensel anlamda asgari ücretin tarifine bir bakalım: ‘Asgari ücret veya minimum ücret, işçilere bir çalışma günü karşılığı olarak ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım, kültür vb. gereksinimlerini günün fiyatları üzerinden en az düzeyde karşılamaya yetecek ücret. Asgari ücret günlük hesaplanır, aylık ödenir.’

Bu evrensel tarife ve bugüne kadar verilen ücretlere baktıktan sonra çarşı-pazarın durumunu da göz önünde bulundurduğumuz da,  vay asgari ücretlinin haline…

Sevgiyle kalın.