Ömür geçip gitti, kayıp yılların ardına düşersen bulamazsın.

Yitirdiğin aşklar, zamanın büyülü sarmalında silindi, bitti.

Geceden yarım kalan uykularını al, git. Yollar engebeli, yollar taşlı topraklı, düş, kalk ama git. Yağmur yağsın, inceden ıslan. Bir ormana düşsün gölgen, gökyüzünü bile görme. Acayip bir sis kaplasın içini, kokusu sarhoş etsin, koyu kederlerin. Ortaçağdan kalma sofist bir müziğin melodileri yükselsin sonra. Sonra adını bile bilmediğin coğrafyalarda, dolan dur. Geceden yarım kalan uykularını al, git…

Sonra yalnızlık bulsun seni…

Bulsun seni en hüzünlü haliyle lacivert bir rüya. Ciğerin yansın, ağırdan bir keder çöksün yüreğine. Bütün ayrılıklar payına düşsün. Yüreğin bir kelebek narinliğinde titresin. Sus ve git. Sevda düşlü bir yaşamın sıcaklığına karış... ‘Bir gülse yeter aslında o zeytin gözlü’ sana… Şöyle içten, şöyle sıcak gözleriyle ama kıpır kıpır bir gülsün yeter... Yüreğinden gözlerine vursun bir ışıltı, ruhunu aydınlatsın. Ah nihavent şarkılar çalsın yoksul mahallelerde. Bir gülsün yeter aslında o ceylan gözlü, yaşam yeniden doğsun senin için. Sen yine de geceden yarım kalan uykularını al, git.

Ruhunu kaplayan tüm kederler zamansız aşkların eseri, biliyorsun. Ne geldiyse başına bu yabanıl aşklardan geldi. Düşüp ardına sonra ruhunun yaralarını sağaltacak sevdaların. Küllenmiş sevdaların, savrulmuş enkazların. Ruhunu diriltecek sevmelerin peşine düşüp...

Sarılsan, kokusunu çeksen, sıcaklığını duysan o zeytin gözlünün, ah her şey nasıl da değişecek. Yıkık dökük rıhtımlarda uzaklaşan gemilerin ardından bakmayı bırak böyle perişan. Uzakta yakamozlaşınca deniz, suya vuran akşam güneşine dalıp gitme. Rüzgâra dönüp söylediğin şiirler dağlara sinsin bırak.

Sen yabancı kentlerde tüket ömrünü, tanımadığın kalabalıklara karış, bilmediğin insanlarla konuş. Sen kendinden bile kaç. Her akşam morfin yükle o dizginsiz ruhuna. Sahipsiz binalarda sabahla. Alıp başını git.

Ömür geçip gitti, kayıp yılların ardına düşersen bulamazsın.

Küllendi aşklar… Soğudu şiir mısralarından tanıdığın cesetler… Sana yalnızlıklar kaldı.

Sen uykularını al, git, tüm korkularından soyunmuş lacivert bir ülkeye.