Hiçbir şeyin kıymeti kalmadı.

Zamlar karşısında ne paranın ne de insanlığın hatırı kaldı.

Her sabah yeni bir zam haberiyle uyanıyoruz artık.

Bu sabah (dün) Diyarbakır’da ekmek fiyatı 3.5 TL’den 5 TL’ye yükseldi.

Sigaraya 2 TL zam geldi.

Dolar 14 TL’ye doğru ilerliyor.

Tüm bunlar karşısında bir aylık emeğin karşılığı günden güne eriyor.

Her gün biraz daha fakirleşiyoruz.

İnsanlar mutsuz, memleket huzursuz.

2 milyonluk kentte insanlar kendisini artık sahipsiz hissediyor.

Çıkıp isyan etse kim o feryada kulak verecek.

Kulak verse bile karşılığı olmayacak.

Bunun bilinciyle herkes sus pus olmuş durumda.

Yaşanacak tüm gelişmelere teslim vaziyette herkes.

Oysa öyle dramlar yaşanıyor ki bu memlekette.

Çöpten atık toplayanların, trafik ışıklarında dilenenlerin sayısı her geçen gün artıyor.

Es kaza ölürse gariban geriye cebinde borç defteri bırakacak.

Yazık!

Size memleketin en yoksul ilçesi Bağlar’dan bir hikaye anlatacağım.

Son bir ayda yangın yerine dönüşen mutfağın hali anlaşılsın diye.

Mustafa amca, 67 yaşında.

Çek çek arabasıyla hamallık yaparak geçimini sağlıyor.

Üstelik tam 40 yıldır bu işi yapıyor.

Dağkapı’da üzerinde yoğurt taşıdığı arabasını kenara çekiyor ve anlatıyor anlatmaya:

“Ayda bir tavuk eti yiyebiliyoruz. Kırmızı eti en son ne zaman yedim hatırlamıyorum. Eşim ve ben ile birlikte 5 kişiyiz. Bir oğlum engelli, hanım hasta çalışan tek kişiyim. Günlük olarak bazen 60, bazen 80 TL kazanıyorum. Yaş ilerledikçe yaptığım iş bana artık ağır geliyor ama çalışmak zorunda olmanın bilinciyle kendimi zorluyorum. Bel fıtığım var. Üç ay önce çimento torbasını taşırken merdivenden yuvarlandım. Omzum yerinden çıktı. Ama yine de çalışmaya devam ettim. Hayat o kadar pahalı oldu ki artık kazandığım para ile idare edemiyoruz. Yıllardır un çuvalı alıp evde hamur yapıyoruz. 2 ay önce 140 TL olan çuval 370 TL olmuş. Her gün her şeye zam geliyor. Açlıktan ölmemek için yaşıyoruz.”

Evet, gariban “açlıktan ölmemek için yaşıyor” artık.

Yazık!

Saygılarımla