Üzülerek belirtmem gerekir ki, bir kez daha kadın cinayetleri gündemin ilk sırasındaki yerini aldı. Aldı almasına ama hepimiz de çok iyi biliyoruz ki, son yıllarda kadın cinayetlerinde çok büyük bir artış var. Fakat buna rağmen ne gerekli önlemler alınıyor, ne gerekli araştırmalar yapılıyor, ne de toplum bu konuda bilinçlendiriliyor.

Mesleki hayatımda birçok kadın cinayeti haberi yaptım, bu köşeden onlarca yazı kaleme aldım. Kırıkkale'de eski eşi Fedai Baran tarafından bir lokantada, 10 yaşındaki kızı ile yemek yediği sırada bıçaklanan Emine Bulut'un, ‘Ben ölmek istemiyorum’, kızının ise, ‘Anne lütfen ölme’ diyerek ağladığı olay görüntüler, bir başka titretti içimi.

Bu kez köşemde konuyla ilgili ne yazabilirim, topluma ne gibi önemli mesajlar verebilirim diye düşünürken, buna en güzel yanıt Van’dan geldi. Van’ın köklü esnaflarından Kent Kırtasiye’nin sahibi aydın ve demokrat sevgili dostum Haluk Bekiroğlu’nun kaleme aldığı yazının, en güzeli olacağı kanaatine vardım. Çünkü sorunun temelinde aslında bazı yere batası geleneklerimizin geldiğini bu yazı çok güzel anlatıyor.

Sevgili Haluk Bekiroğlu’nun, her satırına katıldığım, önemli tespitlerle dolu yazısının tamamını köşeme taşıyorum ve takdiri siz değerli okurlarıma bırakıyorum,

sevgiyle kalın.

                         

Namus denilince akla kadın geliyor ise namussuzsunuz diyor Kahlo. Çok da doğru diyor.

Bu konuda ülkemizde yaygın olan çirkin bir gelenek var, kadını aşağılayan bir gelenek.

Kızını evlendiren babanın veya erkek kardeşin gelinin beline kırmızı kuşak bağlaması!

Ne kadar çirkin ve aşağılayıcı bir şey…

Bekaret sembolü imiş.

Yani biz namuslu insanlarız kızımız da bakire!

Ayıp değil mi Allah aşkına?

Bir babaya, kardeşe ve kıza böyle bir şey yaptırmak çirkin ve kötü bir şey değil mi?

Ayrıca gelini hediye paketi gibi kurdele ile süslemek niye? Erkeklere hediye mi kızlarınız? Onun için mi doğurup büyüttünüz?

Erkeğin bakirliğini niye sorgulamıyor bu gelenek veya töre?

Erkeğe mubah mı?

Kızlarımızı büyütürken üzerlerine titredik. Tırnağı incindiğinde içimiz titredi. Hastalandığında sabahlara kadar başında bekledik çocuklarımızın.

Özlediğimizde burnumuzun direği sızladı.

Üzüldüğünde on kat daha çok üzüldük.

Her çocuk değerlidir ve her çocuk dünyanın en kıymetli varlığıdır.

Peki, neden en mutlu olması gereken günde kendimizi ve kızımızı aşağılıyoruz?

Erkek egemen topluma niye hesap veriyoruz?

Kız babalarına, annelere ve kızlara, kadınlara sesleniyorum;

Bu çirkin adeti reddedin.

Kabul etmeyin bu aşağılanmayı.

Ben reddettim ve uygulamadım bu çirkinliği.

Çünkü ne kendime yedirebildim bu aşağılanmayı, ne de kızlarıma!

Alın başınıza çalın adetinizi, törenizi!

Önce buna karşı çıkın.

Sonra kadın cinayetlerine…

Önce bu aşağılanmayı ortadan kaldırın.

Yoksa Emine Bulut için söylediğiniz hiç bir şeyin anlamı ve değeri yoktur!

Önce kendinizden başlayın.