Günaydın Türkiye.

Günaydın sevgili Okurlarım.

İnsan hayatına doğrudan dokunan sorunların tespitinin ve çözümünün “yerinde” sağlanmasının daha doğru olacağı düşüncesiyle;

Halk aç, önce bu aç insanların karnını nasıl doyuracağınızı anlatın. Ama inandırarak ama sindirerek, ama doğruları söyleyerek…

Neden böyle?” diye soranımız yok. Ülke niçin bu hale geldi, kimse niçin bir şey yapmadı?

Hep kötüleme, hep aşağılama, hep sövüp sayma...

Ne yazık ki bunların hepsi güya vatan için.

Olmaz olsun.

Arkadaş bunu yanlış yapıyorsun. Doğrusu şu diyenimiz yok.

Yani bir program yok. Bir sistem yok. Bırakın olmasını öneren bile yok.

Vay demek sen bundan yanasın. Vay anlaşıldı demek sen şundan yanasın.

O zaman sen Atatürkçü değilsin. Sen gericisin.

Evet evet anladık sen iktidardan yana değilsin. O zaman sen vatan hainisin, teröristsin.

Ya hu ben evet ikinizden de yana değilim.

Biriniz toplumu kırk parçaya böldünüz. Diğeriniz ise vatandaşı kırk parçaya bilenlere ama hiçbir şey yapmadan ucuz kahramanlık yaparak, onlara karşı yalnızca kuru kuruya tutum alarak bir yerlere varacağını sanıyorsunuz. Bununla öğünüyorsunuz.

Vatandaş; çözüm istiyor,

Vatandaş önümüzdeki seçimlerde kazananlardan bir umut, bir ışık, realite özelliği olan geliştirilmiş bir sistem istiyor.

Artık yüzlerce kervan sürüsünün bile taşıyamayacağı sorunlardan nasıl kurtulabilecekleri elle tutulur bir çözümler dizisi istiyor.

Bunları seçmene açık bir dille anlatmanız gerek.

Yoksa o gitsin Allah kerim demekle sorunlar çözülmüyor.

Diğer taraf için;

Yaptıklarınızla yüzleşin.

Onarılması gerekli hatalarınızı kabullenin. Nasıl düzelteceğinizi, hatalarınızı bir bir sıralayarak özür dileyip her biri için hayali olmayan gerçekçi çözümler önerin...

İki taraf da henüz bizlere nasıl mücadele edileceği konusunda topluma yansımış bir değişiklik, bir doğru politika gösteremediler.

İşte seçmenin ikilem içinde bulunduğu en büyük neden.

Şimdi ben kimden Yanayım?

Kimi tutuyor, kimi sövüyorum.

Bilin bakalım.

Not; art niyetliler umurumda değil.

Nokta

&

Bir bakalım kimler ne demiş.

Bu girdaptan çıkmak için en geniş toplumsal birlikteliğe ihtiyaç var, bu birlikteliğe zarar verdiğini düşündüğüm her sözü ve davranışı eleştiriyorum.

Levent Gültekin

“Sabahattin Ali'nin kitaplarını yasakla, hapse at, hedef gösterip öldürülmesini tezgahla, sonra gözyaşı döküp, her yıl anmalarını düzenle.

Ne yürek yaralayıcı bir tiyatro bu.”

Ufuk Uras

&

Duymak istediğimiz sözler

Ben, Kürt sorununun demokratik siyasetle çözüleceğine inanıyorum.

&

Bir söz de benden

İspat etmeyeceğim hiç bir bilgiyi yazımda kullanmadım.

&

YAŞAMAN LAZIM;

MASKE TAK,

MESAFEYE ÖZEN GÖSTER,

KENDİNİ ve ÇEVRENİ TEMİZ TUT.

Hurafelere kulak asma

AŞI OL KARDEŞİM

AŞI OL!

&

Şimdi de sıra haftanın öğüdünde

Kirveme öğütler

"İki tavşanı kovalarsan ikisini de yakalayamazsın."

Asur Atasözü

Ne güzel ve güncel bir söz değil mi kirvem.

&

Unutma ki kadın;

anandır, ablandır, bacındır, kızındır, teyzendir, halandır,

karındır arkadaş, karındır.

&

Gelelim “Dilimde tüy bitinceye kadar” yazacaklarıma;

Geleceğimizi çalmayın.

Anzele, büyük bir balıklı göl haline getirilip, turizme kazandırılsın.

Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi MÜZEYE dönüştürülsün.

Sur içi DÜNYANIN EN BÜYÜK AÇIK HAVA MÜZESİ haline getirilsin.

Şehrin eski adlarından biri, SUR İÇİNE VERİLSİN.

Eski stadyumun yeri ŞEHRİN, ÖZGÜRLÜK MEYDANI olsun.

Daha da önemlisi,

Sur içinde, yakılıp yıkılan bölgelerde evler, aslına uygun ve Diyarbekir evlerinin aynısı/tıpkısı bir biçimde yapılsın.

Ve sevgili meslektaşlarım, dernek yöneticileri, STK Yöneticileri; Zerzevan Kalesi, Çayönü, Mitras Tapınağı, Kortik Tepe, Hilar Mağaralarını ve Bırkleyn Mağaralarını koruyalım, tanıtalım, gün yüzüne çıkaranları sahiplenelim.

İyi bir hafta geçirmeniz dileğiyle.

Dostça kalın.