21. Yüzyılın 21. Yılının 21. gününün saati 21'i 21 geçti. Diyarbekir, dünyada bir daha bu anı yaşayamayacaktır.

Bu yıl Diyarbekir yılı olsun, dedim, dilimde tüy bitti ama ne muktediri, ne sayısı binleri aşmış derneklerin yöneticileri, ne yerel basının, ne milletvekilleri, ne sivil toplum örgütleri, ne de sözde Diyarbekir sevdalısı geçinenlerin kılı bile kıpırdamadı.

Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğin Niğde’ye.

Sevgili okuyucularım artık yazımın son bölümünde yıllardır not düştüğüm 2021 yılı Diyarbekir yılı olsun, ibaresini görmeyeceksiniz.

Teessüfler Tüm Diyarbekir ilgililerine…

Nokta

BUGÜN KENDIME KULAK VERMEYECEĞIM

Bugün kendimi dinledim kulak verdim kendime. Aman Allahım bir duysanız… İnan ki 30 yıl ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasına çarptırılır da Allah'tan pek yüz vermiyorum kendime.

Ne istiyorlar, o ne karşı koyuşlar. O ne figanlar o ne feryatlar. Dağlara sığmaz…

Neyse ki pek yüz vermiyorum kendime.

Onları beyaz sayfalara değil sulara yazıyorum. Bir çalkantı da silinip gitsin diye.

Yoksa Aman Allahım yaşamak hararım olur bana.

Mesela özgürlüklerden yana, mesela barıştan yana, mesela özgürlüklerden yana, mesela Kadın haklarından yana…

Düşünmek bile istemiyorum. Gerçi düşünsem de neye yarar ki sadece beynimi meşgul ediyor. Dökemiyorum sofraya, koyamıyorum tabaklara. Çatalla kaşıkla yenir gibi değiller…

Çünkü gün o gün değil, dünya o dünya değil, ülke o değil…

Çöpten ekmek toplayanları, pazarlarda gün sonunda çürümüş meyve ve sebzeleri seçerek alanları düşünmek bile istemiyorum. Kafam doluyor, beynim zonkluyor…

Hapiste çürüyen beyinleri mi, yok olup giden yurtseverleri mi, siyasetçileri mi, gazetecileri mi desem yazarları mı çizerleri mi desem…

Yok yok hiç de iyi bir iş değil insanın kendini dinlemesi. Ya da benim kendimi dinlemem hiç de iyi değil.

Başa bela, ayağa pranga...

Yeryüzünde en değerli varlık insandır.

O en değerli varlığın yeri de lisani münasip ile damdır. Şimdi gel de işin içinden çık. Hadi gel de kendini dinle. Kendimi dilemek, duyduklarımı yazıya dökmek mi hayır. Üç çeyrek yüz yılı aşmış, bünyesinde bir yığın hastalıkları barındıran benim için, pek akıl kârı olmasa gerek.

Özgürlük demiyorum, Barış demiyorum, kadına kalkan eller kırılsın demiyorum, kahrolsun faşizm de demiyorum. Yaşasın halkların kardeşliği demiyorum.

Hele ana dilde eğitim hiç demiyorum.

Kürdün Türk’le, Türkün Kürt’le hiç mi hiç kavgası olmadı demiyorum. Kavgayı varmış gibi gösterenler bu kavgadan her türlü randı elde edenlerdir, demiyorum. Sus artık ya kendim. Kimseye senden duyduklarımı yazmayacağım. Onları duymazlıktan geleceğim.

Tam bağımsız Türkiye diye slogan atmak ne haddime….

Bugünlük bu kadar nokta

&

Ne dediler

“Dili, dini, rengi ne olursa olsun; iyiler iyidir.” diyor Hacı Bektaş’ı Veli.

Kulağımıza küpe olsun.

“Ali Babacan: “Biz Diyarbakır’a gelince başka, Diyarbakır’dan dönünce başka konuşanlardan değiliz. Bizim özümüz, sözümüz bir. Ülkemizin her bir yanında başımız dik yürüyoruz.”

Kadına destek uygulamasında bu ülkede en çok konuşulan ikinci dil Kürtçe yok. Böyle bir ayrımcılık yapılabilir mi? Bu işin ucunda yaşam var!

Şiddete uğrayan kadının konuştuğu dille kavga edilir mi?”

Türkiye'de dini duygulardan sonra en çok istismar edilen Kürtlerdir, demekten kendimi alamıyorum.

Göreceğiz demekle yetinelim şimdilik.

Erdoğan, HDP'li (BDP) vekiller için:

"Beğenirsin beğenmezsin, bu gelenler bu ülkenin seçilmiş milletvekilleridir. MHP ülkenin huzurunu bozuyor"

İnternet, sözleri suya yazmaktan kurtardı.

&

Kulağa hoş gelen sözler

Kendini yücelteceğine, her şeyden önce kendini düzelt.

&

YAŞAMAN LAZIM;

MASKE TAK,

MESAFEYE ÖZEN GÖSTER,

KENDİNİ ve ÇEVRENİ TEMİZ TUT.

&

Türkiye Ne Zaman düzelir

Tek tipleştirici sloganlara gerek duyulmadığı zaman Türkiye düzelir.

&

Sıra haftanın öğüdünde

Kirveme öğütler

Kirvem bak HZ. Ömer ne güzel demiş;

Yanlış yaptığımızda bizi uyarmazsanız sizde,

Uyardığınız halde sizi dinlemezsek bizde hayır yoktur...

Hay ağzına sağlık.

İşte ben bu anlayışla yazıyorum. Aydınlatmadan başka hir bir nedenim yoktur.

&

Gelelim “Dilimde tüy bitinceye kadar” yazacaklarıma.

Geleceğimizi çalmayın.

Anzele, büyük bir balıklı göl haline getirilip, turizme kazandırılsın.

Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi MÜZEYE dönüştürülsün.

Sur içi DÜNYANIN EN BÜYÜK AÇIK HAVA MÜZESİ haline getirilsin.

Şehrin eski adlarından biri, SUR İÇİNE VERİLSİN.

Eski stadyumun yeri ŞEHRİN, ÖZGÜRLÜK MEYDANI olsun.

Daha da önemlisi,

Sur içinde, yakılıp yıkılan bölgelerde evler, aslına uygun ve Diyarbekir evlerine yakışır bir biçimde yapılsın.

İyi bir hafta geçirmeniz dileğiyle.

Dostça kalın.