Koronavirüs salgının dünyayı adeta bir boydan diğer boya sarmalaması ve insanın canını doğrudan hedef alması, buna karşı alınması gereken önlemlerin yanı sıra çok farklı konularda da tartışmalar sürmektedir. Bunların başında Post Korona Age’de insanlığın neler bekleyeceği konusu gelmektedir. Ülkelerin aldıkları tedbirler değerlendirildiği gibi gafil avlanan ülkeler de sıkça eleştiri konusu olmaya devam etmektedir.

Koronavirüs ile mücadele sürecinde elbette ülkelerin yapmış olduğu çalışmalar kamuoyu tarafından ilgiyle izlenmektedir. Çalışmaların şeffaf olup olmaması can alıcı noktayı oluşturmaktadır. Bu çalışmaların istatistikleri ise en çok merakla beklenen konudur ki, veriler halkla paylaşıldıktan sonra beraberinde farklı görüş ve yaklaşımlar da hemen ortaya çıkmaktadır. İşte bu noktada yapılan çalışmalara siyasal yaklaşımlar söz konusu olmaktadır.

Bu çerçevede Türkiye de hem iç, hem dış kamuoyu tarafından izlendi, izlenmeye de devam etmektedir. Daha ilk başlarda Çalışmaların Sağlık Bakanı Fahrettin Koca önderliğinde yapıldığı bilgisi paylaşıldı. Bu paylaşımı ise bizzat Sayın Koca yaptı. Her akşam TV kanallarında eş zamanlı yayınlanan bakanın açıklamaları ve süreçle ilgili verdiği istatistikler ilgiyle takip edildi. Halen de bu ilgi canlılığını korumaktadır.

Sayın Koca’nın bu salgın ile ilgili yaptığı açıklamalar demokratik, açık ve şeffaf toplum olmanın gereği olarak çok önemlidir. Hem açıklamaların içeriği, hem de açıklamaların Sayın Koca tarafından bizzat yapılması daha da ciddiyetle yaklaşılması gereken bir konudur. Açıklamaların abartıya kaçmadan ve hiçbir veriyi halktan gizlenmeden yapılması işin inandırıcılığını ve güvenirliğini arttırmıştır.

Bakanın açıklamaları yetmedi, kurulan Koronavirüs Kurulu üyelerinin de her akşam her birinin kendi fikrini ve sahip olduğu bilgileri halkla paylaşmaları ve bunu yaparken hiçbir tereddütte mahal vermeden yapmaları halkta hem memnuniyet, hem de güven duymaya yol açmıştır. Tehlikenin her yönüne dikkat çeken açıklamaları yapmaları devleti daha fazla tedbir almaya zorlamış bununla beraber halkı da ciddi manada uymaları gereken kurallarının farkına varmasına sebebiyet vermişlerdir.

Bütün bunlara rağmen sosyal medya avcıları boş durmamıştır. Bazı odaklar sırf iktidarı vurmak amacıyla kimi dinamikleri ve milletin hiçbir zaman prim vermediği bir “aklı” devreye sokmuştur. Amaç halkta panik ve güvensizlik duygularını yeşertmek ve hükümeti buradan vurmaktır. Eğer gerçekten bu gibi girişimler muhalefet partileri ile alakalı ise tek kelimeyle yazık olmuştur. Bu girişimler muhalefete her hangi bir artı getiremez. Zira bu gibi dönemlerde-canın tehlikede olduğu dönemler- muhalefet yapılan olumlu çalışmaları takdir etmeli ki halk tarafından hanesine puan yazılsın. Yani “muhalefet her konuda muhalefettir” yaklaşımı her zaman olumlu değerlendirilmez.

Demokrasilerde muhalefetin hakkı iktidarın hakkı kadar önemli ve gereklidir. Muhalefet partileri elbette hükümetlerin sağlık politikalarını eleştirme hakkına halk adına sahiptir. Amaç daha tutarlı bir sağlık politikası ve halka daha iyi sağlık hizmeti muhalefetin temel görevleri arasındadır.

Ancak bütün şeffaflığına rağmen ‘ölü sayısı gizleniyor’ ve bu noktadan yapılan olumlu çalışmaları başarısızmış gibi göstermek sadece iktidara zarar vermez, halka da zarar verir. Bazı dış medya kurumlarında Türkiye ile ilgili bu konuda haber ve yazılar çıktı. İspanya, İtalya, Fransa gibi ülkelerin dışında kalan birçok Avrupa ülkesinde bu salgınla ilgili veriler –ölü sayısı, vaka sayısı, gibi çok düşüktür. Bu ülkeler de mi rakamları gizli tutmaktadır? Yapılan çalışmalar hangi ülkede başarılı ise takdir etmek gerekmiyor mu?

Gün geçtikçe artık halk vefat eden sayıya bakmamaya başladı. İşin bilincine varan önemli bir kesim var ve bu kesim artık iyileşen sayıya ve bunun yanında vaka azlığına dikkat etmektedir artık. Taburcu olan ve bu anlamda virüsü yenen insanların taburcu olmalarını vatandaşlar kendi evlerinde de alkışlamaktadır, tıpkı onları alkışlayan sağlık personelleri gibi…

Demek ki artık vatandaşlar işin olumlu tarafından bakmayı becerebiliyor ve bu aile ortamına, sokağa yansıyor.  Bugüne kadar halkın kahir ekseriyeti bu sürece politik bakmadı. Zaten herkes can derdine düşmüştü! Politika kimin aklına gelir ki?

Halk yaşadığı bütün sıkıntılarına rağmen işin vahametinin ve ciddiyetinin farkında. Az tepki gösterenler ise zaten iktidarın her şeyine muhalefet olan kesimden. Burada siyasi görüş öne çıkmamalı aslında, herkesin birbirinin fikrine muhalefet edeceği süreç olacak umarım. Demokrasinin gereği olarak da bu olmalı.

Saygıyla…