Allah’tan Koronavirüs ülkemize geç geldi, ya erken geleydi halimiz nice olurdu. Baksanıza çok kısa sürede önümüzdeki ülkeleri bir bir geride bırakarak, liderlik koltuğuna oturma gibi derdimiz, çabamız var sanki... Maşallah, son günlerdeki atakla günlük vaka sayısında İtalya ve İspanya’yı geride bırakmayı başardık. Yani demem o ki, Koronavirüs bizden ne kadar kaçıyorsa, biz onun peşini bırakmıyoruz, o bize ne kadar acıyorsa, biz kendimize acımıyoruz.

 

Koronavirüs ortaya çıktığından bu yana, dünya da can kaybı 100 bini aştı, vaka sayısı ise 1 milyon 700 bini gördü. Eğer; TRT Haber ekranlarında Koronavirüs salgını ile ilgili açıklamalarda bulunan Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Meltem Özen’in, ‘Türkiye'nin vaka sayısı 600 ila 900 bin. Bu kadar vakamız var bizim aslında’ tahmini doğruysa vay halimize. Çünkü sokağa çıkma yasağı faciasından sonrası tek başımıza tüm dünyadaki vaka sayısını yakaladık diye düşünüyorum.

Gerçekten biz Koronavirüs ile mücadele mi ediyoruz, yoksa Koronavirüs’ün yayılmasına yardımcı olabilmek için ne gerekiyorsa onu mu yapıyoruz, anlamadım gitti, anlayan varsa da beri gelsin. Allah aşkına vaka sayılarımız çok düşükken siyasiler, bilim insanları, sivil toplum kuruluşları, neredeyse tüm kesimler iki-üç haftalık bir sokağa çıkma yasağı ilan edilmesini talep etmiş ve bunun için yırtınmıştı. Fakat nafile, kim dinler ki, yine en iyisini ben bilirim, en iyisini ben yaparım mantığıyla hareket; iki günlük sokağa çıkma yasağında da kendini gösterdi. Hiç kimseye bilgi verilmeden, hiç kimseye danışılmadan, azınlık bir grubun dışında kimsenin haberi olmadan, ani bir kararla 48 saatliğine yasak ilan edildi.

Oysa Koronavirüsle mücadeleyi hemen hemen tüm ülkeler, iktidarıyla, muhalefetiyle ve tüm kesimleriyle işbirliği içinde yürütüyor. Biz de ise Koronavirüs öncesinde olduğu gibi yine ayrışma, yine iç çekişme, yine didişme, yine geç kararlar, yine oldu-bittiye getirmeler, yine Koronavirüs sonrası için politikalara hazırlıklar. Peki, bedelini kim ödeyecek, hepimiz…

Sokağa çıkma yasağının alındığı gece yaşananları tek tek yazmaya gerek duymuyorum. O geceyi hepimiz yaşadık, gördük, şahit olduk. Resmen bir akıl tutulması yaşandı. Sanki virüsü daha fazla yaymak için gerekeni yaptık. Ayrıca tabiri caiz ise tüm dünyaya da rezili rüsva olduk. Hadi şimdi hep beraber ayıklayalım pirincin taşını. Çünkü bilim insanları hiç de iyi şeyler öngörmüyor. Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara, yaşanan panik havasıyla ilgili olarak, ‘Risk çok ama çok büyüdü. Gece dışarı çıkanlar kendilerini 14 gün karantinaya alsın’ derken, bir başka Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü de, ‘İyi gidiyorduk, ama bugünkü karar sonrası sokağa taşan insanların etkilerini maalesef birkaç hafta sonra acı şekilde yaşayacağız. Gelen görüntüler çok vahim gerçekten çok üzgünüm’ diyerek önümüzdeki günleri işaret etti.

Tüm bunların yanı sıra muhalefetteki siyasi parti lideri ve bazı milletvekilleri de, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın yasaktan kısa bir süre önce haberdar edildiğini, Bilim Kurulu üyelerinin ise, yasaktan haberdar olmadıklarını öne sürdü. Hatta Bilim Kurulu’ndaki bazı üyelerin istifanın eşiğine geldiğini ve bunun da Sağlık Bakanı Fahrettin Bakan Koca tarafından engellediği de iddia edildi.

Son olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, o gece yaşanan koordinasyonsuzluktan şikayetçi olduğu basına sızdırılarak, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, ‘Zamanlaması açısından alınan karar, bakanlığımıza ait bir karardır. Eleştirileri de aldım kabul ettim’ açıklaması yapmasına ve sorumluluğu üstlenmesine neden oldu.

Sonuç itibariyle o gece; günlük kazancıyla evinin geçimini sağlayan ve günlük alışveriş yapmak zorunda olanların dışında, dışarıya çıkmamamız gerekiyordu. Bu durum günlerdir içeride bulunanlar içinde büyük bir risk oluşturdu. İki hafta sonrası ortaya çıkacak olan tablo umarım kötü olmaz. Bizlerde o gece yaşananlardan binlerce kez pişmanlık duymayız.

Son olarak bir parantez açmak istiyorum. Geçtiğimiz günlerde, ‘Çocuklarının aç olduğunu ve bu yüzden sokağa çıkarak çöp topladığını ve dilendiğini söyleyen vatandaşın videosunu ‘Geber’ diyerek Twitter'dan paylaşan Aile ve Sosyal Hizmetler İstanbul İl Müdür Yardımcısı Nail Noğay, görevden alındı. Kardeşim sen kim oluyorsun da, vatandaşa ‘geber’ diyebiliyorsun. Senin görevin o vatandaşın sorununu çözmek. Çünkü sen 33 yıldır halkın vergileriyle maaş alıyorsun, o makamlarda oturuyorsun. Ama sende haklısın ayrımcılığın, milliyetçiliğin, ırkçılığın bu kadar zirve yaptığı bir dönemde durumdan vazife çıkarmak istedin. Ama unutma ki, bazı şeyler ters teper ve bir anda harcanırsın.

Sevgiyle kalın.