Maalesef Türkiye kötü yönetimler nedeniyle kırılgan ekonomiye sahip ülkelerin başında geliyor. Bu durum Türkiye’nin defalarca ekonomik durgunluk ve kriz yaşamasına sebep oldu. Ancak Türkiye coğrafi konumu, yeraltı-yerüstü zenginlikleri ve de en önemlisi müthiş insan potansiyeli ile her seferinde düştüğü yerden kalkmasını bilerek yoluna devam etti.

Türkiye’de uzun süreden bu yanan yaşanan ekonomi durgunluk, 2019 yerel seçimi ve ardından baş gösteren Koronavirüs salgını ile birlikte yerini derin bir ekonomik krize bıraktı. Başta elektrik ve doğalgaz olmak üzere gıdadan temizlik ününe, konut fiyat ve kiralarından ulaşıma, giyimden eğitime, sağlıktan tüm üretim araçlarına ne varsa hepsine çok uçuk zamlar geldi. Buna bir de içerdeki siyasi çekişmeler eklenince durum iyiden iyiye kötüleşti.

Böylesine ağır bir tablo karşısında insanlar geleceği yönelik herhangi bir şey düşünmek bir yana, günü nasıl geçirebilirim hesabını kuruşu kuruşuna yapmaya başladı. Birçok zorluğun üstesinden gelmeyi başaran bu toprakların güzel insanları boş tost, boş baklava, boş içli köfte, boş gözleme gibi daha ucuza alternatif formüller üretti.

Yurdum insanı daha ekonomik diye mecburiyetten boş gıdalarla doymaya çalışırken, ülkemizi yönetenler ise boş durmayarak boş işlerden birine daha imza attı. Akademik kariyerden önceki son kademe sayılan üniversite mezuniyetini sıradanlaştıran bu karar, zaten iyi olmayan ve dünya sıralamasında çok gerilerde bulunan eğitim sistemimizi daha da geriye götüreceği kesin.

20 yılda 8 Milli Eğitim Bakanı’nın değiştiği ülkemizde, her gelen ‘dünya standartlarında yeni bir eğitim sistem oluşturacağım’ iddiasıyla koltuğa oturdu, ancak icraatları ile hem giden bakanı, hem de eski sistemi aratır oldu. Buna bir de yöneticilerimizin talimatları doğrultusunda Yükseköğretim Kurulu’nun aldığı popülist kararlar da eklenince, ülkenin geleceğini inşa edecek yeterli donanımda mezun vermek imkansız hale geldi.

Geçtiğimiz günlerde eğitim sistemi ile ilgili ilginç bir karar alındı. Yükseköğretim Kurulu yani darbe ürünü (YÖK), 2022 Yükseköğretim Kurumları Sınavından itibaren lisans ve ön lisans programlarını tercihte 150 ve 180 olan TYT ve AYT baraj puanları uygulamasını kaldırdı. YÖK, önceki yıllarda olduğu gibi sınav puanına, ortaöğretim başarı puanı eklenerek, yerleşme puanı elde edileceğini, TYT de 135 dakika olan sınav süresinin ise, 165 dakikaya çıkarıldığını kamuoyuna duyurdu.

Tıp, diş hekimliği, eczacılık, hukuk, mimarlık, mühendislik ve öğretmenlik programlarını tercih edebilmek için gerekli olan en düşük başarı sırası koşulu uygulamasının devam edeceğini de açıklayan YÖK'ün bu düzenlemesi ile birlikte, bir net yapanın bile üniversiteli olabileceğin ilan etmiş oldu.

Bu iyimi oldu, kötümü oldu tartışmasının cevabını YÖK kendisi veriyor. 2018’de Prof. Dr. Yekta Saraç dönemindeki raporda, üniversiteye giriş sınavlarındaki puanların 2009’dan sonra 3 kez düşürüldüğü hatırlatılarak, ‘Bu uygulama, girdi esaslı bir olumsuzluk oluşturuyor ve eğitimin kalitesini olumsuz yönde etkiliyordu’ denilmişti.

Yine YÖK'ün yayınladığı 2020 üniversite izleme ve değerlendirme raporunda, akademinin kitap açısından yetersiz olduğu, bazı üniversitelerde kütüphane dahi bulunmadığı ifade edilirken, öğrenci başına en yüksek kitabın yüzde 8.5 ile Malatya Turgut Özal Üniversitesi, akademisyen başına düşen yayının sayısının ise 0.36 kaldığı vurgulandı.

Türkiye'de 78'i vakıf 209 üniversite bulunuyor. Bunlara Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve son yıllarda oldukça rağbet görmeye başlayan Balkan, Kafkas, Avrupa, Amerika ve Kanada’daki üniversiteleri eklediğimizde alternatifler çok fazlalaşıyor. Ancak önemli olan eğitim kalitesi ve mezunlara iş alanları yaratabilmek.

Türkiye'de tüm şehirlerde üniversite var, var ama çoğu sadece tabela üniversitesi. Büyük bölümü ne eğitim, ne donanım, ne akademik personel, ne sosyal alanlar yönünden yeterli. Bunlara bir de son yıllarda atama yolu ile gelen rektör, dekan ve akraba akademisyenleri eklediğimizde eğitimin içinin boşaldığını görebiliriz. Gıdalarda olduğu gibi eğitiminde içi boşaldı. Artık boş tost, boş baklava, boş içli köfte ve boş gözlemeden sonra boş eğitimimiz de oldu.

Bu arada gerek Türkiye'de gerek Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde işini hakkıyla yapan ve neredeyse her alanda müthiş imkanlar sunan üniversiteleri bunun dışında tutuyorum.

Sevgiyle kalın.