A MİLLİ Futbol Takımı’mız Avrupa Futbol Şampiyonasında, beklentilerin altında kalarak turnuvaya veda etti. Millilerimiz, turnuvada bir üst tura yükselmek adına 4 puanın yeteceği bir ortamda 0 puanla son sırada yer aldı. Peki elemelerde fırtına gibi oynayan bu takıma ne odu? Ne değişti de bizim çocuklar bu kadar sahada varlık gösteremeyecek derecede geriledi? Bizi bu şampiyonaya götüren takımın teknik direktörü Şenol Güneş’in eleştirilerin merkezinde kalmasının sebebi ne? Bu soruların cevaplarını bulmak adına biraz başa sarmamız gerekiyor.

En temel unsur kamp etabı. Millilerimiz şampiyonalardaki diğer rakiplerine göre daha erken toplandı. Hatta erken toplanabilmeyi sağlamak adına Spor Toto Süper Lig’i erken bitirdik ki şampiyonaya rahat hazırlanabilelim diye. Ancak bu kamp diğer kamplara göre biraz tatil havasındaydı. Genellikle takım kampları 35-40 erkeğin bir arada olduğu ve 40-45 gün süreli kamplar olur. Futbolcuların dış dünya ile tamamen bağının koptuğu bir ortam. Ancak millilerimizin kampı yarı tatil havasındaydı. Bu kampa aileleri, eşleri, kardeşleri ile katılanlar vardı. Bunun sebebi olarak, tüm sezon yoğun tempoda oynayan futbolcuların biraz olsun tatil yapmaları amaçlanmış, takım içindeki bağlar kuvvetlensin diye böyle bir yönteme başvurulmuştu. Tüm bunları yapacağımıza, kampı erken toplayacağımıza her futbolcumuza bir hafta-on günlük izin verseydik daha iyi olurdu.

İkinci temel unsur hazırlık maçlarındaki rakiplerimiz. Milliler hazırlık maçlarını Azerbaycan, Gine ve Moldova’yla oynadı. Bu hazırlık maçları EURO2020’de karşılaşacağımız rakiplerimiz İtalya, Galler ve İsviçre maçları için düzenlenmiş olan hazırlık maçlarıydı. Gine ile oynanacak olan maçın İtalya maçı ile ne kadar benzer tarafı olabilir? Moldova maçında alınacak skorun Galler karşısında bir etkisi oldu mu? Birinci eleştirim grubumuzdaki diğer takımlara nazaran güçsüz olan bu takımlarla neden maçlar oynadık? İkinci eleştirim ise madem bu takımlarla oynadık neden daha fazla gol atmadık? Daha çok gol atsak hiç olmazsa turnuva öncesi tüm takıma moral motivasyon olurdu.

Üçüncü unsur ise bizim rakiplerimizi iyi analiz edemeyişimiz. Galler karşısında AaronRamsey’in attığı gol kabul edilemeyecek bir gol. Golden önce Ramsey, üç defa daha aynı organizasyonla kalemizi tehdit etti ve biz bunların hiçbirini önleyemedik. İtalya karşısında da maçlar başlamadan yazdığım yazıda ani atak değişikliğinden bahsetmiştim. Topun yönünü bir anda değiştirerek ve bu taktiğe sık sık başvurarak rakip kalede ne kadar etkili olduklarını söylemiştim. Benim gördüğümü, çeşitli spor yorumcularının günlerce yorumladığını teknik heyet göremiyorsa, orda bir problem var demektir.