Biz insanlar; canlılara,  bilhassa ekosistemin önemli üyeleri olan hayvanlara lakap takmak, özellikler yükleyerek, sıfatlar vermek hususunda bayağı pervasızız.

Neden pervasız dedim. Kuranın kutsallarına değer verirken, adları ayetlere verilmişken biz insanlar; canlılara,  bilhassa ekosistemin önemli üyeleri olan hayvanlara lakap takmak, özellikler yükleyerek sıfatlar vermekten uzak durmamışız.

Ayrıca etinden, sütünden, kellesinden, paçasından, derisinden hatta dışkısından milyonlarca yıldır yararlanırız. Ama bu hayvanlara olmadık sıfatlar vermekten geri durmamışız.

Örneğin;

Tilki kurnaz, eşek aptal, yılan hindir.

Kedi nankör, at sadıktır.

Bukalemun dönek, karınca çalışkandır.

Kızdığımız insana dana deriz, ama etini afiyetle yeriz.

Unutkan insanlara balık beyinli deriz, ama balıksız bir hayatı düşünmek bile istemeyiz…

İnsanları hafife almak, aptal yerine koymak için sıfat olarak kullandığımız, hemen hemen her şeyinden yararlandığımız İnek’i sona bıraktım.

Çünkü bu kadar yararlı ek olarak gereksinim duyulduğunda çifte sürdüğümüz, görünüşü ile de göze hoş gelen bu hayvanı neden ezbercilere bir sıfat olarak veririz. Anlamış değilim.

Hep de merak eder dururdum.

Geçenlerde yine yarınlarda yazılarıma destek verecek atasözlerini ararken, bunca zamandır merak ettiğim, ancak yanıtını bulamadığım bir kaynağa rast geldim. Bu kaynakta bir İzlanda atasözü ilgimi çekti.

Siz okuyucularımla paylaşmak istedim.

“Öküz çektiği yükü değil, torbasına konacak yemi düşünürmüş. Onun için de öküzmüş.”

İşte şimdi anladım sanırım neden insanlar bazılarımıza “öküz” dermiş.

                                      &

Hoşnutsuzluk diz boyu

Birbirlerini öperek oy çokluğuyla çıkardıkları yasadan kimse hoşnut değil.

Tutsaklarla ilgili çıkan yasa eminim ki toplumun çok büyük bir çoğunluğunu memnun etmedi.

Dilerim Anayasa Mahkemesi çoğunluğun beklentilerini göz önüne alarak gerekli, adil güncellemeyi yapar.

An itibariyle yapacak bir şey yok

                                      &

Kirveme öğütler;

Bakın kirvem ne diyor;

Bu iş böyle giderse, Türkiye’de her yurttaş bir gün er geç tahkikatı tadacaktır.

Kirvem bana söyleyecek laf bırakmadı, görüyor musunuz?

                                         &

Tüm Türkiye’ye sesleniyorum;

Bazı yerlerde imkânı olanlar bakkallara giderek veresiye defterlerinde yoksulların borcunu kapatıyor, su, elektrik vs faturalarını yatırıyorlar. Biz de en azından mahallelerimizde ihtiyaç sahiplerine yardımcı olalım.                          

Son zamanlarda duyduğum en güzel haber;

Zerzevan Kalesi ve Mithraeum UNESCO Dünya Mirası Geçici listesine girdi.

Emeği geçenlere teşekkür ediyorum.

Değerini bilelim. İş bununla bitmiyor. Herkes üstüne düşen görevi bilmeli ve yapmalı.

                                                &

İyi bir hafta geçirmeniz dileğiyle.

Dostça kalın.

2021 yılı DİYARBEKİR YILI olsun       

Geleceğimizi çalmayın.

Anzele, büyük bir balıklı göl haline getirilip, turizme kazandırılsın.

Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi MÜZEYE dönüştürülsün.

Sur içi DÜNYANIN EN BÜYÜK AÇIK HAVA MÜZESİ haline getirilsin.

Şehrin eski adlarından biri, SUR İÇİNE VERİLSİN.

Eski stadyumun yeri ŞEHRİN, ÖZGÜRLÜK MEYDANI olsun.

Daha da önemlisi,

Sur içinde, yakılıp yıkılan bölgelerde evler, aslına uygun ve Diyarbekir evlerine yakışır bir biçimde yapılsın.

Ve sevgili meslektaşlarım, dernek yöneticileri, STK Yöneticileri; Zerzevan Kalesi, Çayönü, Mitras Tapınağı, Kortik Tepe, Hilar Mağaralarını ve Bırkleyn Mağaralarını koruyalım, gün yüzüne çıkaranları sahiplenelim.

Yaşam senin.

Sağlıklı olman için evde kal.