Tüm dünyada 8-9 aydır, ülkemizde ise 3 aydır süren amansız hastalıkla mücadele süreci; birçok alanda   (ekonomiden siyasete, üst yönetim kademelerinden çekirdek aile yapısına kadar) bizlere etkisini ağır  bir biçimde gösterdiği hepimizin malûmu. 

Tam da böylesi bir pandemi sürecinde, bölgemizde faaliyet yürüten özellikle resmi kurumlarla ilgili birçok defa gazetemize yapılan şikayetler ve pandeminin ehemmiyetinden nadiren de olsa ziyaret etme şansım olduğunda, kendim de şahit olduğum ve merak ettiğim (bazılarının yanıtını bulabildiğim/bazılarına ise hala yanıt aradığım) birkaç şeyi dile getireyim istedim.

İnsan sosyal yaşantısında ister istemez çeşitli kurum ve kuruluşlara, işletmelerle ve de insanlarla sosyal alışveriş veya iletişim içinde olmak durumundadır. Bunu sağlayan ise mal ve hizmet sunumunu yapan kamu ve özel kuruluşlardır. Pandemi sürecinde ise birçok kurum/ kuruluş veya işletme belirlenen algoritma ve kısıtlamaya uymak durumunda kaldı. Olması gerekende bu tabii ki…

Ancak özellikle hizmet sunumu yapan kamu kuruluşlarına baktığımızda içimizi acıtan, inciten ve de bu kadarda olmaz dedirten birçok yaklaşımla karşılaşıyoruz. Özellikle İçişleri Bakanlığının , “koronavirüs tedbirleri kapsamında, zorunlu ve acil haller diye tanımladığı durumlar” tabiri boşa çıkarılmak keyfi uygulamalara neden olmaktadır.

Yani diyeceğim o ki; kamu kuruluşlarında çalışan insanların böylesi zorlu bir süreçte halka yardımcı olmayı bi kenara koyalım, neredeyse yapması gereken işi yapmamak için bin dereden su getirtiyor. Yazının başlığında da belirttiğim gibi, fikir babası alman sosyolog ve ekonomi politik yazarı Weber olan “Bürokratik Yönetim” anlayışı şimdilerde kangrenleşmiş ve çözülemez sorunlar yarattığını ve bu sistemin tıkandığını dünyada birçok politik düşünce de teyit etmektedir.

Temelde merkezin yereldeki temsilcileri yani hiyeyarşik olarak en üstün karar verme yetkisi kullanmakla görevlendirilen kişi ve kurumlardır. En tepede devletin üst karar mercii en altında ise hizmeti sunan memuru bulunan bu sistem;  maalesef ki işi yokuşa sürme, ahbap- çavuş ilişkisi, liyakatsizlik ve en önemlisi ise hizmet vermesi gereken halka zülüm etmesi gibi hastalıklar barındırmaktadır. 

Somut olarak kamu kurumları ile ilgili en çok gelen şikayetler ve yapılan eleştiriler ise;

*kamu hizmet binaları ve çevresinde halkın temasının yoğun olduğu yerlerde dezenfeksiyon çalışmalarının çok az olduğu veya hiç olmadığı.

*kamu kurumu hizmet sunumunda çalışanların kişisel koruyucu ekipman takmaması/ veya eksikliğinden takılmaması.

*Özellikle yaşlı, Türkçe bilmediğinden kendini ifade etmekte zorlanan insanlara kaba ve dışlayıcı tutumda bulunulması.

*Resmi kurumlarda yürütülmekte olan randevu sistemiyle hizmete erişimde akraba-akran kayırmacılığı nedeniyle randevu sırasının bir türlü gelmemesi.

*Yine randevu sistemini kullanamayanların mağdur edilmesi.

*Amirlerin çalışanlara iş yaptıramaması. (otorite boşluğu)

*Okuma ve yazma bilmeyen özellikle ilçenin köylerinden gelip hizmet arayışı içerinde olan vatandaşlarımıza danışmanlık konusunda destek verilmemesi.

*Liyakatsizlik, adam kayırma ve meslek etiği eksikliğinden kaynaklı görevi kötüye kullanım.

*Rant ve karşılıklı çıkar ilişkileri gibi maalesef ki daha da sayabileceğimiz benzeri durumlara ve şikayetlere şahit olmaktayız.

 Bunun yanında bu kurumlarda çalışan memur ve işçilerde yine bizim insanımız. Belki kurum amirinin mobbingine maruz kalmış, belki aile sorunları ile boğuşuyordur. Belki de geçim sıkıntısı çekiyor veya covid-19 hastalığı sinirlerini harap etmiş bilemem, ama yine de o kurumlardaki hiç kimse, orada hizmet bekleyen hiçbir vatandaşa bağırma, hakaret etme ve dışlama gibi bir hakka/hadde sahip değildir.

Bu tarz şahit olmak istemediğimiz durumlar vatandaşta aidiyet duygusunda zedelenme ve devlet kurumuna güvensizlik yaratacağını bilmemiz gerekir.

Devlet vatandaşlara hizmet mekanizmasıdır, kurum amirleri ve kurum çalışanları kendilerini toplum üstü bir yerde görmek yerine yarın öbür gün “bende herhangi bir kurumdan hizmet talep etmeye gidebilirim” diyebilmeli ve doğru empatik ilişki geliştirmeli.

Bu ahlaki açıdan bakamayan ve empatiyi geliştiremeyenler için;

 657 devlet memurları yasasını,

Görevi kötüye kullanma,

Vatandaşın hizmete erişiminin önünde engel oluşturma ve

Kişilik haklarına saldırı kusuru oluşturduğunu hatırlatmak isterim.

Saygılarımla.