Siyasal zeminlerde kimin nasıl ve hangi yöntemle kazanacağı önemsenir veya klasik bir tabirle elde edilecek olursak siyasal sonuç için her yol mubahtır. Bu yaklaşım gerek dünyada gerekse Türkiye’de son yılların en revaçta olan yaklaşımıdır. Bunun temelinde siyasal tarafların ve siyasal partilerin birbirlerini kullanmaları yatmaktadır.

CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu, HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven ve HDP Diyarbakır Milletvekili Musa Farisioğulları'nın Yargıtay tarafından kesinleşen cezalarının Meclis Genel Kurulu'nda okunmasının ardından vekilliklerinin düşürülmesi ve ardından tutuklanmaları, siyasi tarafların birbirini kullandıkları ya da “müttefiklik” oldukları durumunun da tartışmasını beraberinde getirdi.

Enis Berberoğlu için CHP Lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu adını zikrederek tepki gösterdi ve yapılanın “demokrasiye darbe” olduğunu açıkladı. Fakat HDP’li vekillerin adlarını anmadı. Bir Twetti bile fazla gördü HDP’li vekillere; oysa son yerel seçimde CHP’nin İstanbul BB Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu’na HDP’nin açıkça oy vermesi hatırlardadır ve HDP kendi açısından haklı olarak CHP’den destek bekliyordu; ama beklenen destek ve tepki gelmedi. Buna karşın HDP cephesinden tepkiler geldi CHP Liderine. Eski HDP’li Vekil Sibel Yiğitalp “milletin aklıyla dalga geçildiğini” ileri sürdü ve CHP’ye tepki gösterdi. HDP’nin başka kurmayları da CHP’ye tepki gösterdi. Tabi bu arada İYİ Parti cephesinden de “sert” bir tepki gelmedi, daha doğrusu durumu idare eder tarzda bir açıklama geldi Sayın Akşener’den. Bütün bu manzara karşısında HDP tabanı şaşkın ve tepkili!..

Kısaca mesele bu ancak biraz gerilere gitmek gerekiyor, bugün yaşanılanları daha iyi anlayabilmek için.

15 Haziran 2017’de Ankara Güvenpark'tan yola çıkan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 25. günün sonunda Maltepe'ye gelerek yaptığı Adalet Yürüyüşü ‘ne o dönem HDP kurumsal ve siyasal bir destek vermişti. Hatta MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin “politik önerisiyle” cezaevinden tahliye olan Sayın Ahmet Türk, Bolu yakınlarında, tabiri caizse, ayağının tozuyla, Bolu yakınlarında Kılıçdaroğlu’nun gerçekleştirmiş olduğu Adalet Yürüyüşüne katılmıştı. O zaman da CHP ve Lideri sadece Enis Berberoğlu için yürümüştü. Hiçbir tutuklu olan hiçbir HDP’li vekil o zaman da Adalet Yürüyüşü kapsamında sayılmamıştı.

Genel olarak parlamentoda dokunulmazlıklarının kaldırılması oylanırken istenen çoğunluk için CHP’li vekiller lehte oy kullanmış, ardından eşbaşkanlar ve diğer vekillerin dokunulmazlıkları kaldırılmıştı. Ve tabi ki tutuklanmalar furyasını takip eden cezaevi istikameti HDP’lilerin payına düşmüştü.

Bütün bunlardan ders çıkarmayan/çıkaramayan bir HDP var ortada. Erdoğan’a olan öfke HDP’nin politik aklında bir tutulmaya neden olmuş olacak ki, CHP’ye yaranma siyasetini sürdürmekte ısrar ediyor. Yetmiyor CHP ve diğer bileşenlerinin oluşturduğu Millet İttifakına “Demokrasi Bloku”, “ demokratik Muhalefet” vs.. diyor ve ona göre seçimlerde pozisyon alıyor, almaya devam devam ediyor.

Sayın Kılıçdaroğlu, Enis Berberoğlu’nun adını saymış ama Leyla Hanım ve Musa Bey’in adını anmamış, HDP buna tepki gösteriyor. Sormak gerekmiyor mu acaba, CHP, HDP’yi demokrasi bileşeni olarak saydı mı hiç? HDP ile yapılan ittifakın üstünü her zaman örtmedi mi, örtmeye devam etmiyor mu? Buna neden tepki gösterilmedi? CHP’nin yaptığı bu açıkça HDP ve Kürt seçmenini inkar değil mi? HDP’yi yok sayarak hedefe ulaşmak güzel, İstanbul Büyükşehir Belediyesini almak güzel ama “sus, konuşma!” deniyor HDP’ye. Buna ses çıkarmayan bir HDP var ortada, çok garip bir durum değil mi?

Bize göre HDP bir yol ayrımında. Bulunduğu yeri sorgulayacak, hizmet ettiği “demokratik bloku”nu silkeleyecek zamanı gelmiştir.

Son yıllarda HDP, CHP’yi “demokrat göstermeye çalıştı, kendisine inanan ve güvenen Kürt seçmenlerinin gözünde. Hatta Kürtlere karşı kirli ve kanlı tarihi olan CHP gerçeğini seçmeninin aklından silmeye çalıştı, hafızasından çıkartmaya var gücüyle gayret etti. Örneğin 28 Kürt İsyanını kanla bastıran ve liderlerini astıran CHP’yi unutturttu, aksine onu “şirin” göstermeye çabaladı. Bir şey daha yaptı: Hükümetin son yıllarda atmış olduğu demokratik adımların Kürtler tarafından görülmesini engelleyen bir strateji izledi. Devletin bu anlamda iyileştirme adımlarını ya yok saydı ya da görmek istemedi. Daha da ileri giderek “Erdoğan’a kin duyan” bir psikolojik yaklaşımı politik bir argüman olarak benimsedi ve seçmenin rasyonel tercih yapabilme kudretini yok etmeye çalıştı. İnceden inceye belki de şunu yaptı: CHP’yi AK Parti iktidarına karşı kullanma politikasını güttü; ama görünen o ki CHP buna düşmedi.

Neyse, ama gelinen noktada hem iktidara, hem de CHP’nin durduğu muhalefet tarafına karşı HDP’nin izlediği politik strateji iflas etmiştir. CHP-AK Parti arasındaki iktidar mücadelesinde HDP’nin taraf olma lüksü sona ermiştir. Anlaşılmalı ki, CHP’den demokratik bir öz çıkmaz, bu anlamda cumhuriyeti kuran bu parti devleti yöneten iktidar partisine karşı kullanılamaz.

O halde ne yapılmalı diye sorulursa; HDP’nin çok sıkıştığı bir konu var: PKK ile olan yaklaşımı… HDP ya tamamen PKK şiddeti ile arasında bir prosedür oluşturacak ve sivil siyaset yapan bir yapı olacak ya da son günlerde tartışıldığı gibi “teröre mesafe koyamadığı” için,  bu tartışmalardan anlaşıldığı kadarıyla kapatılması gündemde. HDP, “Ya PKK’nin şiddetini reddedecek ya da PKK’yi silahları gömmeye ikna edecek” noktasında. İşi çok zor.  Eğer HDP’nin siyasi kadroları şu anki Eşbaşkan Sayın Mithat Sancar’a tam yetki ve destek verirlerse bir çıkış yapılabilir. Aksi durumda HDP bu sefer kapatılırsa, öyle anlaşılıyor ki, artık onun yerine başka bir adla benzer bir parti kurmak da çok zor olacak hatta imkansız! Devleti yöneten akıl bu konuda tedbir alacak gibi görünüyor, tabi nasıl bir önlem alacağı zaman gösterecek. Gelinen noktada HDP’nin Sosyal demokrat diye inandığı CHP’den tam bir “demokratik kazık” yemiş gibi. HDP tarafında öfke ve kızgınlık hakim! Bu anlamda CHP, HDP’yi “oy vagonu” olarak kullandıkları fark edilmiş.

Biz ise seksen milyonluk bir Türkiye’nin huzurunu, bekasını sivil siyasette ve sandıkta seçmenin yaptığı politik tercihte görmekteyiz.

Saygıyla…