Nereye baksak onlar,

Sağımızda-solumuzda,

Tarlada-tamirci atölyesinde hep onlar;

Çocuk işçiler…

Günlük yaşantımızın koşuşturmaları arasında eskisi kadar farkına varmadığımız, varmak istemediğimiz veya bu acımasız dünya düzeninde kanıksadığımız en önemli sorunların başında hiç kuşkusuz çocuk işçiliği geliyor. Öyle ki, bu önemli konu sadece belli gün ve etkinliklerde gündeme geliyor, konuşuluyor, belli bir süre sonra unutulup gidiyor.

Gördüğüm kadarıyla yine öyle oldu, oluyor. Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü nedeniyle o küçük bedenlerin nasıl sömürüldüğünü Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) yayımladığı raporda bir kez daha hatırlattı bizlere.

UNICEF ve ILO raporda, dünya genelinde 97 milyonu erkek, 63 milyonu kız, 160 milyon çocuk işçi bulunduğu ve tehlikeli işlerde çalışan 5 ile 17 yaş grubundaki çocuk sayısının 79 milyona yükseldiğini ifade ediyor. Buna bir de koronavirüs salgınının yol açtığı ekonomik sorunlar ve okulların kapanması eklenince, çocuk işçilerin çalışma saatlerinin uzamasına neden olduğu vurgulanan raporda, salgının yarattığı tahribat nedeniyle 2022’de çocuk işçi sayısının 9 milyon daha artabileceği öngörülüyor.

Gün nedeniyle Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi de açıklama yaptı. O açıklamada 8 yılda 494 çocuğun çalışırken yaşamını yitirdiğine dikkat çekilirken, Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verileri de eleştiriliyor. Baro, TÜİK'in Türkiye'de 720 bin çocuk işçi olduğu verisinin gerçeği yansıtmadığını, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun hazırladığı rapora atıf yapılarak, gerçek rakamın 2 milyon dolayında olduğu belirtiliyor. Baro, çocuk işçiliğinin engellenmesi için 5 öneri de sunuyor.

-Çocuk işçiliğine maruz kalan çocukların aile yapıları denetlenmeli ve varsa yetişkin aile bireylerinin istihdamı desteklenmelidir. İstihdama açık yetişkin aile bireyleri yoksa bu aileye gerekli nakdi yardım yapılmalı. Yine varsa ailede özel durumlu bireyler desteklenmelidir.

-Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte yürütülecek kardeş okul projeleri ile çocuklar, sokaklardan uzak okullara daha yakın hale getirilmelidir.

-Esnaf odaları ve esnaflar ile görüşme sağlanmalı, çocuk işçiliğinin zorlukları ve ekonomiye uzun vadede zarar verildiği anlatılmalı, gerekirse bu yönde eğitim verilmelidir. Hatta yeni kurulacak olan işletmeler için bu eğitim şart haline getirilmelidir.

-Daha önce Aile ve Sosyal Politikalar Batman İl Müdürlüğü’nce sokaklarda çalışmanın önüne geçmek adına oluşturulmuş olan mobil ekiplerin her ilde oluşturulması ve bu sayede yapılacak okul görüşmeleri ile çocuğun devam durumu, akademik başarısı hakkında bilgi alınıp çocukların okullara teşvik edilmesi sağlanmalıdır.

-Hepimize düşen görevlerin olduğunu unutmayıp çocuk işçiliğine dikkat eden sinema film ve dizilerinin çekimleri yapılmalı ve izlenmeye teşvik edilmelidir. Bu anlamda çocuk işçiliğine dikkat çeken filmler desteklemelidir.

Bu önerilerin hepsine katılıyor ve daha da genişletilmesi gerektiğine inanıyorum. Her türlü çocuk sömürüsüne hayır demeliyiz.

Bir hatırlatma da yapmak istiyorum. Anadolu Kültür, geçtiğimiz günlerde ‘Taş, Kâğıt, Makas: Çatışma Dönemlerinde Çocuklara Yönelik Psikososyal Destekte Sanatın Rolü’ başlıklı bir rapor yayınladı. Rapor, son beş yıllık süreçte Batman, Diyarbakır, Mardin, Şırnak ve Van'da yaşanan çatışmalı süreçlerin çocuklar üzerindeki etkilerinin giderilmesine yönelik psikososyal destek çalışmalarında sanatın rolünün önemi anlatılıyor.

Raporu, Hacettepe Üniversitesinden Uzman Psikolog Ebru Ergin ve yine Hacettepe Üniversitesi mezunu çocuk gelişimi ve eğitimi uzmanı aktivist- yazar Ezgi Koman tarafından kaleme alınmış. Programın Koordinatörlüğünü ise Derya Bozarslan yapmış.

Doğu ve Güneydoğu’da yıllardır devam eden bir çatışmalı süreç var. Bu süreçten en fazla çocukları etkilendi. Dolayısıyla bu çalışmanın çok önemli bir yol gösterici kaynak olduğu kanaatindeyim. Herkesin mutlaka incelemesini tavsiye ederim. Rapora Derya Bozaslan’ın [email protected] mail adresinden ulaşabilirsiniz.

Sevgiyle kalın.