Diyarbakır’da bir yıl önce teknik-takip sonucu gerçekleştirilen 26 sanıklı operasyon, kentin gündemine yeniden oturdu. Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen eski Şube Başkanı, AK Parti Milletvekili Aday Adayı ve de öğretmenevi eski müdürü Yunus Memiş hakkında 150 yıla kadar hapis isteniyor.

FETÖ’den ihraç edilmesine rağmen Yunus Memiş tarafından yasadışı yollarla öğretmenevinde çalıştırılan ve sonradan itirafçı olan Ali K. ile mağdur olarak ifade veren Diyarbakır eski Milli Eğitim Müdürü Doç. Dr. Feysel Taşçıer’in iddialar tüyler ürpertiyor, siyasi nüfusun nasıl kötü kullanıldığını ortaya koyuyor. İşte o iddialardan bazıları:

-Bazı odalara kamera yerleştirip kadın öğretmenlere, ‘Elimde görüntülerin var’ diyerek şantaj yaptı. Ya da onları farklı yerlere tayin edilmekle tehdit etti.

-Rüşvetten gelen paralarla hacca gitti.

-Bazı öğretmenleri bir AVM’deki ünlü giyim mağazasından takım elbise almaya zorladı.

-Öğretmenevi konferans salonunu hiçbir resmiyete dökmeden bazı özel okul ve dershanelere toplantı amaçlı kiraya verdi, bedelini cebine indirdi.

-Öğretmenevine perde alım ihalesinde raporlu olan bir personelin ıslak imzasını taklit edilerek alım yaptı.

-İhaleler, komisyon adı altında rüşvet veren firmalara peşkeş çekildi. Öğretmenevinin kafe yapımı ihalesiyle ilgili gizli kalması gereken ihale bilgilerini ihaleyi alan firmayla önceden verdi.

-Elde ettiği haksız kazançla Winner Women Fitness adlı spor merkezine sanık Yusuf Vural ile gayri resmi ortak oldu.

-Haksız kazançlardan elde edilen geliri kuyumculardan altın alarak ve paranın takibini engellemek için ise Bitcoin satın aldı.

Daha neler var neler... Bu operasyonda ortaya çıkanlar çürümüşlüğün-kokuşmuşluğun resmini bir kez daha gösterdi. Memiş gibi birçok kişi siyasi gücünü kullanarak fütursuzca bu tür olayları gerçekleştirebilir.

Bu ve buna benzer birçok olay daha önce basın yoluyla kamuoyuna yansıdı. Fakat yansımayanların daha fazla olduğundan hiç şüphe yok. Bu ve buna benzer birçok konuda onlarca ihbar yapılıyor. Ancak bunlar adli makamlara yansımadığı veya siyasiler tarafından kapatıldığı için gizli kalıyor.

Sonuç olarak bazı siyasi partilerin kadın ve gençlik kollarında belli makamlarda oturanların adları son zamanlarda uyuşturucu, cinsel istismar, menfaat karşılığı iş takibi ve siyaseten bir yerlere taşımak vaadiyle birlikte olma gibi adli olayların kamuoyuna çok yansıdığı biliniyor.

Siyasi partilerin bu gibi olaylara meydan vermemesi adına daha seçici, daha denetleyici olması gerekiyor. Yoksa bu çürümüşlük ve kokuşmuşluk kangren gibi yayılmaya devam eder, zaten zedelenmiş olan siyasetin itibarı daha da zedelenerek yerlerde sürünür.

TADIMIZ-TUZUMUZ KALMADI

Bu Ramazan tadımız-tuzumuz kalmadı. Her gelen Ramazan öncekini aratır oldu. Sokakta kimsenin yüzü gülmüyor, Ramazanın maneviyatını doya doya yaşayamıyor. Ramazan öncesi Katma Değer Vergisi’nde yapılan indirime rağmen gıda fiyatlarındaki hızlı yükseliş bir türlü durdurulamıyor. Bu da yurttaşın sofrasındaki çeşitliliği öylesine etkiliyor ki hem iftar, hem sahur sofralarında tek çeşitle idare edenlerin sayısı nüfusun neredeyse tamamına yayılıyor.

Tüketici Hakları Derneği; Türkiye İstatistik Kurumu ve Türk-İş verilerinden elde ettiği bilgiler bunu doğrular nitelikte. Tüketici Hakları Derneği; Haziran 2021 rakamlarına göre ülkemizde 16 milyon aç, 50 milyon da yoksul yurttaş yaşadığını ve bu rakamın her geçen gün arttığını söylüyor.

Aslında ne Türkiye İstatistik Kurumu, ne de başka bir kuruma ihtiyacımız var. Yurttaş, ne verileri düşük gösteren, ne de aşırı şişiren kurum ve kuruluşlara inanıyor. Yurttaş, kendi cebinden çıkana ve karşılığında aldığına bakıyor. Yani kendi verisine inanıyor.

Çarşıya-pazara çıkan yurttaş, geçen Ramazanda aldığı sebze ve meyve fiyatlarıyla bu yılki fiyatları karşılaştırıyor.

Yurttaş, kilo ile satın alma döneminin tane ile satın alma dönemine basiretsiz yöneticiler sayesinde gelindiğini seslendiriyor.

Yurttaş, bolluk bereket içinde yaşanırken marketlerde çıkma, pazarlarda çürük sebze ve meyve toplayanların sayısının hızla artmasına öfke duyuyor.

Yurttaş, utana-sıkıla aşevlerinden yemek alıyor, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarının önünde uzun kuyruklar oluşturuyor, fırınlardan askıdan ekmek evine götürüyor.

Yurttaş, her alanda üretimin gerilediğini, yurtdışına bağımlı hale gelindiğini ve ülkenin birçok değerinin yabancılara satıldığını ya da kapatılmasının içinde bulunduğumuz durumun nedeni olduğunu biliyor.

Yurttaş, geçen yıl eğitime ve ulaşıma harcadığı bütçe ile bu yılki bütçesi arasındaki farkı görüyor.

Yurttaş, geçen yılki kira gideri ile bu yılki kira gideri arasındaki uçurumun farkında.

Yurttaş, hemen hemen her alandaki vergilerin nasıl uçtuğunu, bunun savurganlık nedeniyle boşalan kasanın doldurulmasına yönelik olduğunun bilincinde.

Yurttaş, maaşlarına yapılan küçük zamların aynı gün eridiğini, buna rağmen birden fazla maaş alan yandaşların bolluk içinde yaşamasına tepki gösteriyor.

Yurttaş kendi istatistiğini tutuyor. Tadımızın-tuzumuzun kaçmasına neden olanları biliyor ve günü geldiğinde sandıkta hesap soracağı günü iple çekiyor.

Sevgiyle kalın.