Türkiye’de meydana gelen her deprem beraberinde bir dayanışma ve yardımlaşma sürecini de getirmektedir. Ama aynı zamanda toplanan yardım ile ilgili menfi ve müspet bir tartışma süreci de başlamaktadır. Bütün olumsuzluklar bir yana biz deprem süreçlerinde halkın oluşturduğu bir dayanışma ve yardımlaşma olgularına dikkat çekmek istiyoruz.

1980’lerde daha ortaokul öğrencisi iken dönemin gençlerinin 1975 yılında Lice’de meydana gelen deprem nedeniyle topladıkları yardımın kamyonlarla deprem bölgesine nasıl götürdükleri, bu süreçte yaşadıklarını anlattıklarına tanık olmuştum.

6 Eylül 1975 tarihinde 6,6 şiddetinde Lice’de bir deprem meydana gelmişti. O depremde 2385 insanımız yaşamını yitirmiş ve 8149 binanın hasar gördüğü depremin derinliği 32 km imiş. Yani Sivrice depreminin 4 katından daha fazla bir derinliğe sahip bir deprem. Bu deprem binlerce vatandaşımız yaralanmış tabiri caizse Lice halkı perişan olmuştu. İşte bu durum halk nezdinde bir dayanışma ve yardımlaşma duyarlılığının ortaya çıkmasına yol açmıştı. O yıllarda Doğu ve Güneydoğu’da gençlik sol eğilimli bir yapıya sahip, dolasıyla bu gibi afetlerde kendi kısıtlı imkanlarıyla ve elbette devlet yetkilileri de devreye girerek herkes bir taraftan halkın yardımına koşmuştu.

Deprem başta olmak üzere doğal afetlerde sadece sol kesimin halka yardıma koştuğu bilincimize işlendi yıllarca. Ancak sonraki süreçlerde bunun gerçekçi olmadığını gözlemledik. Zira nasıl felaket yaşanırken fark gözetilmiyorsa, yardım yapılırken de farklı düşünülmez. Hasarın büyüklüğüne göre ilgili adreslere destek verilir.

24 Ocak’ta Elazığ’ın Sivrice ilçesi merkez üssü olmak üzere çevre illerinde de hissedilen ve 6,8 şiddetinde Türkiye bir deprem daha yaşadı. Aslında son yıllarda şiddeti 4-5,5 arasında değişen bir çok deprem yaşanmaktadır.  Bu nedenle kamuoyunda oluşan ortak fikir “Artık Türkiye’nin bir deprem ülkesi” olduğu yönünde. Dolayısıyla bu kanı halkta aniden harekete gecen bir dayanışma ve yardımlaşmaya neden oluyor. Son Elazığ depreminde Türkiye’de herkes kendini bu sürecin bir parçası olarak gördü ve ona göre davrandı.

Elazığ depreminde dikkat çeken bir nokta şuydu: Millet devlet kurumları adeta kenetlendi. Halk kendi imkanları ile hemen duruş ortaya koyarken başta Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan olmak üzere ilgili bakanlıklar imkanları seferber etti. AKUT ve UMKE’nin profesyonel ekipleri çok hızlı bir şekilde mobilize edilerek kurtarma çalışmalarına katıldı. Zira vakit kaybı daha çok insanın ölümü demekti ve herkes bu bilinci taşımaktaydı.

Anamuhalafet partisi olan CHP’nin Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu iki yardımcısını görevlendirerek deprem bölgesine gönderildiğini açıkladı. CHP’ye bağlı belediyeler de yardım toplayarak depremden zarar gören vatandaşlarla dayanışmaya katıldı ve bu anlamda katkı yaptı. Diğer muhalefet partilerin liderleri de yaptıkları açıklamalarla dayanışma seline katıldılar.

Bütün liderlerin yaptıkları açıklamalar ve sarfettikleri sözler genel olarak olumluydu ve depremden zarar gören vatandaşlarımızla dayanışmaya katkı niteliğindeydi. Yardımların gerçek adreslerine ulaşması için muhalefet liderlerinin uyarıları, talepleri ve hatta eleştirileri depremden zarar gören vatandaşlarımız içindi anlayışına katkı olarak saymak gerekir.

Bu gibi süreçlerde siyasi görüşleri öne çıkarmak ve bunun üzerinde beklenti geliştirmek doğru değildir. Deprem olurken hiç kimsenin siyasi görüşünü sormaz. Herkes için aynı zarara yol açar. Bu bağlamda dayanışma ve yardımlaşma sürecine katılan herkesin ama herkesin burada siyasi hesap yapmaması gerekir. Aksı olursa vatandaşı üzer, halkın tepkisine yol açar. Devleti yöneten erk bütün imkanları seferber etmeli, ki ediliyor, muhalefet pozisyonunda olan kesim ise varsa eksiklik yapıcı bir şekilde açıklamalı; ama halka yardımı ulaştıran erki de takdir etmesini bilmeli. Bu süreçlerde negatif muhalefet hiç kimseye bir yarar sağlamaz.

Somut bir parantez açmak gerekirse dayanışma ve yardımlaşmaya en iyi örnek Acun Ilıcalı’nın kendi programında yaptıkları…

Evet Sayın Ilıcalı’nın öncülük ettiği o geceki program ve programa katılan vatandaşlarımızın yardım ve dayanışmaya ilişkin duruşları bütün Türkiye sathında takdir edilmiştir. Bu programın tarihe anlamlı bir iz bıraktığını belirtmek isterim. Çünkü programa katılan vatandaşlardan kimi öğrenci harçlığını gönderdiğini, kimi ilk kez araba alacakken bundan vazgeçtiğini ve yardımda bulunduğunu vs.. belirtmiştir. Programı izleyenler vatandaşlarımızın o duygu yüklü cümlelerini asla unutmayacaktır. Bu nedenle Sayın Ilıcalı ve ekibini kutluyorum.

Özetle depreme ilişkin gördüklerimi bundan ibaret ama inanıyorum ki bu satırlarım sürece ilişkin deveden kulak bile değildir.

Burada bu süreçte yaşanan olumlulukları sadece dile getirmek istedim. Ama herkes olumlu olmaya çalışıyordu, böyle bir gayret vardı. Demekki bu gibi durumlarda en azında olumlu olabiliyoruz. Dilerim normal zamanlarda da olumlu olabilmeyi başarırız, sadece felaketler birleştirmesin bizi.

Saygıyla…