Dil; bataklıkta yaşadığı halde hiç kir tutmayan Nilüfer çiçeği gibidir…

21 Şubat.

Dünya Ana Dil Günü.

Her şeyden önce Dünya da yaşayan tüm insanlar için kutlu olsun.

Tabi şimdi içinizden bazıları, günaydın Dünya Ana Diller Günü geçeli günler oldu diyenleriniz olabilir.

Bu durum; haftada bir gün yazmanın ve de gündemin bu kadar hızlı değişmesinin benim ve benim durumumda olan yazarlar için kaçınılmaz bir son gibidir.

Neyse biz konumuza dönelim.

Mesele Kürtçe konuşmak ya da Türkçe konuşmak değil. Ya da bir dili baş tacı etmek değil. Mesele dünyadaki tüm insanların kendi ana diliyle konuşmak serbestisine sahip olmasıdır.

Mesele bir dili yerden yere vurmak ya da göklere çıkarmak değil. Mesele dünyada ki tüm insanların kendi ana dilleri ile yaşamın içinde olmasıdır.

İlle de tek dil resmi dil olmalıdır, aksi takdirde ülke bölünür iddiası hem doğru değil, hem de bu iddiada bulunanlar samimi değil diye düşünüyorum.

Mehmed Uzun anadil yasağını, dilinin insan boğazından kopartılarak yerine bir protez takılması diye tarif etmişti, bir kitabında. Haksız da değildi diye düşünüyorum.

Bakın;

Dünyada birden fazla resmi dili olan ülkeler,

İsviçre'nin de 4 resmi dili vardır. Almanca, Fransızca, İtalyanca, Romanca. Almanca daha ağırlıklı konuşulan bir dil. Federal yönetim olarak Almanca, Fransızca ve İtalyanca olmak üzere 3 dil eş konumda.

Kanada; iki resmi dili vardır. İngilizce ve Fransızca... İki dil de eşit resmi seviyededir.

Belçika; Fransızca, Almanca ve Felemenkçe...

Yeni Zelanda; İngilizce, Maori dili ve işaret dili...

Hollanda; İngilizce, Felemenkçe ve birkaç yerel dil...

Bosna Hersek; Boşnakça, Hırvatça ve Sırpça...

Lüksemburg; Lüksemburgca, Felemenkçe, Fransızca, Almanca ve Portekizce...

İrlanda; İrlandaca ve İngilizce...

Finlandiya; Fince ve İsveççe...

Pakistan; Urduca ve İngilizce...

Hindistan; Hintçe ve İngilizce...

Hong Kong; Çince ve İngilizce...

Bunlar dünyadan örnek bir kaç ülke.

BM üyesi 113 ülkede birden çok resmi dil kullanılıyor.

Birçok ülke, kendi ülkelerinde bulunan farklı dilleri koruma altına alırken, dillerin yaşaması için ise eğitim dili olarak yaşam bulmalarını sağlıyor.

BM üyesi 194 ülkeden 113'ünde birden çok resmi dil var.

Ve hepsi de sapa sağlam yerlerinde duruyorlar.

Yapılan araştırmalara göre bu gibi ülkelerin insanları kendi ana dilleriyle eğitim yaptıkları ve yaşamın içinde var oldukları için çok da mutlular. Bu ülkeler bu nedenle bölünme, vatandan parça koparmak gibi endişeleri de yok.

Siz okurlarıma enteresan gelecek bir örnek daha vermek istiyorum.

GÜNEY AFRİKA CUMHURİYETİ; 3 başkenti, 11 resmi dili ve 5 farklı dilde yazılmış olan bir ulusal marşı vardır.

İçinizden “Yani ne demek istiyorsun?” diyenleriniz olabilir. Saygıyla karşılarım.

Cevaben de DİLLER BÖLMEZ diyorum. Diller bölen değil, tam aksine huzur veren, barışı getiren, insanın çoğu zaman isyan ettiren ezilmişliği yok eden; huzurun ve barışın anahtarıdırlar, diyorum.

Dil, kuşaklar arasında ve aktüel durumda insanlığın kullandığı bağdır. Bu bağ kültürün taşıyıcısıdır. Bundan dolayıdır ki, dil ve kültür birbirini sürekli etkileyen iki olgudur. Bu iki olgudan herhangi birinde olan değişiklik diğerini de etkiler. Bu da doğal bir süreklilik ve tabii olma durumunu doğurur. Dil, toplumda var olan bir gerçekliktir.

Bakın ne güzel söylemiş Turgut Cansever;

“Şehri imar ederken nesli ihya etmeyi ihmal ederseniz; ihmal ettiğiniz nesil, imar ettiğiniz şehri tahrip eder."

Şimdi de sıra haftanın öğüdünde;

Kirveme öğütler;

Kirvem bak Peyami Safa ne diyor;

Kültürün ilk basamağı, anadilini iyi konuşmak ve iyi yazmaktır.

İyi bir hafta geçirmeniz dileğiyle.

Dostça kalın.

2021 yılı DİYARBEKİR YILI olsun       

Geleceğimizi çalmayın.

Anzele, büyük bir balıklı göl haline getirilip, turizme kazandırılsın.

Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi MÜZEYE dönüştürülsün.

Suriçi DÜNYANIN EN BÜYÜK AÇIK HAVA MÜZESİ haline getirilsin.

Şehrin eski adlarından biri, SUR İÇİNE VERİLSİN.

Eski stadyumun yeri ŞEHRİN, ÖZGÜRLÜK MEYDANI olsun.

Daha da önemlisi,

Sur içinde, yakılıp yıkılan bölgelerde evler, aslına uygun ve Diyarbekir evlerine yakışır bir biçimde yapılsın.

Ve sevgili meslektaşlarım, dernek yöneticileri, STK Yöneticileri; Zerzevan Kalesi, Çayönü, Mitras Tapınağı, Kortik Tepe, Hilar Mağaralarını ve Bırkleyn Mağaralarını koruyalım, gün yüzüne çıkaranları sahiplenelim.