Mitoloji kaynağında Diyarbakır

Birçok mitolojik olaya kaynaklık eden ya da ismi geçen efsanelere binlerce yıllık tarihiyle ev sahipliği yapmış olan Diyarbakır, Asur ve Yunan kaynaklarında Amid, Amidi, Amedi, Süryani kaynaklarında Omid, Amed, Amide, İslam kaynaklarında Amid olarak anılmakta.

Hz. Osman döneminde, Müslüman coğrafyacılar tarafından el-Cezire olarak adlandırılan Yukarı Mezopotamya, buralara yerleşen Arap kabilelerinin isimlerine göre “Diyar-ı Mudar, Diyar-ı Rabia, Diyar-ı Bekr” olmak üzere üç komutanlık haline getirilmiştir. “Diyarbekir” ismi de Rebia Araplarının iki büyük kabilesinden biri olup Dicle Nehri kenarlarında yaşayan Bekir b. Vail kabilesinin yayıldığı topraklara verilen Diyar Bekr veya Diyar-ı Bekr adına dayanır. Bu bölge için ne zamandan beri kullanıldığı kesin olarak bilinmemekle birlikte VIII. yüzyıldan itibaren kaynaklarda geçtiği tespit edilen “Diyar-ı Bekr”

Osmanlı hâkimiyeti döneminde “Diyarbekir” şeklini alarak “Amid” şehri sancağı, merkez olmak üzere teşkil edilen beylerbeyliğin adı olmuş, XVII. yüzyıldan sonra ise şehir merkezi için kullanılmıştır.

Amed’den Diyarbakır’a

XVI. yy sonuna kadar bütün eserlerde ve kitaplarda yalnızca Amid şeklinde görülen şehrin adı, Osmanlılar döneminde, XVII. yüzyıldan itibaren, merkezi  bulunduğu eyaletin adına, yani Diyarbekir’e dönüşmesine rağmen bu dönemde bazen “Âmid” bazen de “Diyarbekir” olarak kayıtlara geçmiştir. XX. yüzyılda başlarından itibaren “Diyarbekir” ismi şehre de verilerek Amid ismi terk edilmişse de tam olarak unutulmamıştır. 15 Kasım 1937 tarihinde Diyarbakır’a gelen

Mustafa Kemal Atatürk’ün “Diyarbakır” ismini kullanması üzerine ertesi gün şehrin adı Diyarbakır’a çevrilmiş, daha sonra 10 Aralık 1937 gün ve 7789 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile bu ad resmileşmiştir.

Diyarbakır'a ilk yerleşen halk Hurriler

Diyarbakır’ın ne zaman kurulduğu kesin olarak bilinmemekte. Sümer ve Akad uygarlıklarından kalma belgelerden, M.Ö. 3500 yıllarında Dicle-Fırat nehirleri arasında kalan bölgeye Subartu, buralara yerleşmiş kabilelere de Subaru denildiği, anlaşılmaktadır. Diyarbakır’a yerleşen ilk medeni halkın da Subarular’dan sayılan Hurriler olduğu kabul edilmektedir. Hurriler’in Diyarbakır kent merkezine egemen olmaları hakkındaki bilgilere, Hurri-Hitit ilişkilerini anlatan belgelerde rastlanmaktadır. Hurrilerin, Ari ırktan bir kavim oldukları ve doğudan muhtemelen İran yaylasından gelip yerleştikleri tahmin edilmektedir.

Hurri ve Mittani konfederasyonu

Uzun müddet Hurri adı altında yaşayan boylar M.Ö. II. binin ortalarında Hurri ve Mitanni adı altında iki konfederasyona ayrıldılar. İlk zamanlarda Hurri Krallığı daha büyük ve kuvvetli iken sonraları Mitanni Krallığı yavaş yavaş HurriKrallığı aleyhine genişledi ve M.Ö. XVI. yüzyıl sonlarında Hurri Krallığını ortadan kaldırarak Hurrilere ait toprakları ele geçirdi. Böylece Diyarbakır bölgesinin kuzeybatı, batı ve güneybatı bölümü de Mitanni ülkesinin sınırları içinde kaldı. 

Hurrilerin, Anadolu kültürü üzerindeki etkileri, Hitit dini ve mitolojisinde görülmektedir.

Hitit yazıtlarında Mittani baş tanrısı

Hurriler döneminde Mitraizm inancının da olduğu, bu dönemden kalan belgelerden anlaşılmaktadır. Anadolu’da Mitra ile ilgili yazılı belgeler ilk kez Boğazköy’de Hurri-Mitanniler’in Hititler ile yapmış olduğu anlaşmada karşımıza çıkmaktadır. Özellikle Hurri-Mitanni kültürünün etkisinde kalan bölgelere Hititler egemen olunca, Hurri-Mitanni tanrıları Hitit belgelerinde daha çok görülmeye başlamıştır. M.Ö. XV. yüzyıla tarihlenmiş bir Hitit yazıtında geçen Miidraashsriill adlı tanrının Mitanniler’in baş tanrısı Mithra/Mitra olduğu belirtilmiştir.

Zafer yazıtları Birkleyn mağarasında kazılı

Hurri ve Mitannilerden sonra Asurlular M.Ö.1260-M.Ö.653 tarihleri arasında farklı dönemlerde Diyarbakır’a hâkim oldular. Asurluların zayıf düştükleri dönemlerde Diyarbakır, doğu ve güneydoğu bölgelerinde kurulan Kummuh, Nirbi ve Kirhi gibi yerel prenslikler tarafından yönetilmesine rağmen Asurlular güçlendiklerinde bu yerlerin yönetimini tekrar ele geçirmişlerdir. Asurluların zayıf düştükleri ilk dönem M.Ö.1190–1116 yılları arasına rastlar. M.Ö. 1116 yılında Asurluların başına geçen I. Tiglatpileser, Asurlularla bağı olan ülkeleri yeniden istila etmiş aynı yıl bütün Diyarbakır bölgesi Asurluların eline geçmiştir. I. Tiglatpileser bu zaferlerini anlatan kabartma yazıtını Diyarbakır’ın Lice ilçesinde bulunan Bırkleyn mağaralarından birine yaptırmıştır.