CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, 24 Ocak’ta DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ı ziyaret etti. İkili görüşmenin yanısıra her iki partinin kurmayları da biraraya geldi. Görüşmenin ardından kameraların karşısına geçen iki lider gündemdeki konuları da değerlendirdi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, gerçekleştireceği Diyarbakır ziyaretine ilişkin, “Bu ülkeye demokrasi gelecekse, bunun yolu Diyarbakır’dan geçer” dedi.

Kılıçdaroğlu’nun bu sözlerine ilk tepki İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Yavuz Ağıralioğlu’ndan geldi. Ağıralioğlu,  Kılıçdaroğlu’ya yönelik “Demokrasi ve hukukun yegâne adresi Ankara’dır!” ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu’nun Sözü, Mesut Yılmaz’ın Sözünü çağrıştırdı

Daha önce eski başbakanlardan Mesut Yılmaz da “AB’nin Yolu Diyarbakır’dan geçer” ifadelerini kullanmıştı. ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, 16 Aralık 1999'da başbakan yardımcısı olarak gittiği Diyarbakır'da "Geçmişe artık sadece yanlışlarımızdan ders almak için bakmalıyız ve aynı yanlışları tekrarlamamalıyız" dedikten sonra çok tartışılacak bir söz sarf etmişti: "Avrupa Birliği'ne üyeliğimize giden yolun Diyarbakır'dan geçtiğine inanıyorum." Demokrasinin Türk'ün de Kürt'ün de hakkı olduğunu da sözlerine eklemişti.

Bölgeye gelen siyasetçiler Kürt Sorunun çözümü için ne sözler sarfetmiş ne vaatlerde bulunmuştu, ama Ankara’ya dönünce verdikleri sözler hep havada kaldı. Havada iken döneminde başbakan ((14.06.1993 - 06.03.1996 tarihleri arasında başbakan) ve DYP Genel Başkanı Tansu Çiler de, Kürt sorununun çözümü için, uçakta “İRA Modelini” tartışabiliriz ancak uçağı indikten sonra şartlar değişmiş! Ve Tansu Çiler “Basın Sözlerimi çarpıttı” demişti.

Çözüm Süreci Hariç

Kürt sorununa çözüm süreci somut olarak başlatıldı yani verilen sözler yerine getirildi. Bunun sonucunda taraflar arasında görüşmeler hatta bazı konular müzakere edilerek onun üzerinde pazarlıklar yapıldı. Ha süreç belli bir neticeyle sonuçlanmadan önce tıkandı ardından karşılıklı suçlamalar yapılar kesintiye uğradı.

Peki Sürecin Kanunu Var Mıydı?

Evet sürecin kanunu vardı ve çıkarılan bu kanun kapsamında taraflar arasında “git-geller” başladı. Sürecin koordinatörlerinden Beşir Atalay, çözüm sürecinin Recep Tayyip Erdoğan'ın 2005'teki Diyarbakır konuşmasıyla işareti verilen paradigma değişikliğinin ve 2009'da başlatılan Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi ve demokratik açılımın devamı niteliğinde olduğunu belirtmiştir.

Süreç, 16 Temmuz 2014'te Resmî Gazete'de Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun adıyla yayımlanarak kanunlaşmıştır.

11 Temmuz'da TBMM'den Cumhurbaşkanı onayına gönderilen çözüm süreci ile ilgili kanun 15 Temmuz'da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylanarak "Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun" adıyla Resmî Gazete'de yayınlanarak yasalaştı.

Hükûmetin çözüm süreci kapsamında aşağıdaki hususlarda gerekli çalışmaları yürüteceği bu kanunla belirlendi;

Terörün sona erdirilmesi ve toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesine yönelik siyasi, hukuki, sosyoekonomik, psikolojik, kültür, insan hakları, güvenlik ve silahsızlandırma alanlarında ve bunlarla bağlantılı konularda atılabilecek adımların belirlenmesi.

Gerekli görülmesi hâlinde, yurt içindeki ve yurt dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlarla temas, diyalog, görüşme ve benzeri çalışmalar yapılmasına karar verilmesi ve bu çalışmaları gerçekleştirecek kişi, kurum veya kuruluşların görevlendirilmesi.

Silah bırakan örgüt mensuplarının eve dönüşleri ile sosyal yaşama katılım ve uyumlarının temini için gerekli tedbirlerin alınması.

Kamuoyunun doğru ve zamanında bilgilendirilmesinin sağlanması.

Özetle Kürt Sorununun çözümüne dair Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa somut adımlar hem de yasal dayanağı olarak atılmıştı. Eğer CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu bir gün iktidar olursa “Demokrasinin Yolu Diyabakır’dan geçer” sözü elbette hatırlatılacak ve AK Parti iktidarının yaptıklarından daha fazlasını yapacak; yoksa onunki de bir “laf” olarak havada kalacak. Bu sözlerden umut mu var yoksa temeli bir “sosyal demokratça aldatma mı?” elbette zaman gösterecek.

Ama belki de CHP, Diyarbakır’dan geçip gidecek!