Feqiyê Teyran, Ehmedê Xanî ve Mele Ehmedê Cizîrî…

Kürtlerin en önemli üç edebiyatçısı, şairi ve destan yazarı.

Memû Zin’in hikayesini Ehmedê Xani’den, Yaşar Kemal’in sık sık kitaplarında andığı Hespê Reş’iFeqiyêTeyran’dan, 2 bin beyitten oluşan Divanları Mele Ehmedê Cizîrî’den okuduk.

İlahi aşk ve sevgi konularını ustaca işleyen, Kürt Tasavvufi Halk Edebiyatı’na can veren bu isimler, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Diyarbakır’da organize edilen etkinlikle anılıyor.

Diyarbakır Valiliği ve Büyükşehir Belediyesi'nin paydaşı olduğu “Doğunun Kanatları” isimli etkinlik, bugün başlayıp, 30 Nisan’da son bulacak.

Bu etkinliğin tanıtım lansmanı için Sezai Karakoç Kültür Merkezi’nde düzenlenen toplantıdayız.

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Gülşen Orhan, toplantının ruhuna uygun bir şekilde konuşmasının bir bölümünü anlaşılır ifadelerle Kürtçe yapıyor.

Ev sahibi Diyarbakır olunca haberi izleyen gazeteciler konuşmayı anlıyor.

Ama masanın etrafında yer alan Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan, Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Birol Çetin, Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürü Ali Odabaşı ve Vali Münir Karaloğlu, tek kelime anlamıyor.

Bakan Yardımcısı Misbah Demircan, Kürtçe’ye yönelik baskıların AK Parti iktidarı döneminde kaldırıldığını anlatırken, cezaevlerinde Kürtçe serbestisi ve TRT Kurdi örneklerini veriyor.

Nitekim haklı da.

Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürü Ali Odabaşı, Kültür Bakanlığı destekleriyle önemli Kürt şahsiyetlerin basımı yapılan kitapları tek tek anlatıyor.

Toplantı sırasında pek çok meslektaşım, Bakan Yardımcısı Demircan’ın soru sorma faslını es geçiyor.

Sorsan suç, sormasan dert!

Bu ülkede Kürtçe konuştuğu için dayak yiyenleri, linç edilenleri nereye koyacağız peki?

Ya da Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde yapılan Kürtçe konuşmaların kayıtlara “X bilinmeyen bir dil” olarak geçmesini.

Teori ve pratiğin zıtlıkları arasında 3 Kürt bilgesine ait basımı Kültür Bakanlığı tarafından yapılan kitapların gazetecilere hediye edilmesiyle bu toplantıdan ayrılıyoruz.