"Dok-tor-süz Hastane" başlığıyla bir kez haklı isyanımızda başkaldırıyoruz. Sağlık hizmetlerini,almak en doğal hakkımız olmasına rağmen sağlık bakanlığı veya sağlık kurumları bu duyarsızlığa kulaklarını tıkatıp, adeta üç maymunu oynamaya devam ediyorlar.

Tarihten günümüze toplulukların, uygarlıkların, klan-kabilelerin, bölge, kent ve kırsalın yaşamlarını idame ettirebilmeleri için beden ve ruhlarında meydana gelen hastalıkları çeşitli tanı, teşhis ve tedavide kullandıkları yöntemlerin o günün koşullarına göre her biri farklı temellere dayandırılarak birbiri içerisinde çeşitlilik gösterdiğini bilmekteyiz.

Hastalığa karşı meydana gelen refleks olan tıbbın gelişimine baktığımızda ise; insan oğlunun var olmasından itibaren başlayarak günümüze kadar gelişerek gelmiştir. Her toplumun tıp alanında gelişimini farklı boyutlarda göstermiş, bazı toplumlar günümüzde bileilkel tıpta kalmıştır.

Tarihsel süreçte en hızlı gelişen bilim alanları arasında tıp olmuştur. Bunun sebebi, İnsan biyolojik yaşamını merak etmiş; hastalıklar, ölümlere karşı koymak istemiştir. Tarihe bakacak olursak büyü, sihre olan inançtan öte deney, gözlem ve sonuç çıkarma yöntemlerini daha çok dikkate alınmıştır. Tarih öncesi döneme ait yapılan kazılarda bulunan kafatası ve iskeletlerde birçok cerrahi aletle delindiğine ve açılan o deliğin pozitif yönde etkilendiği, yaraların iyileştirdiği, kırıkların düzeldiği, gözlenmiştir. Bu gözlemler sonucu ayrıca çeşitli bitkilerden ilaç ve merhem yapıldığını söyleyebiliriz. Tarihsel süreçte kazalarda, tıbbıngelişmesinde yardımcı olmuştur.

Dünyanın en eski uygarlıklarına bakarsak tıp, en erken gelişen kültürlerden biri olmuştur. İnsanoğlu gözleyerek, deneme yoluyla bazı yöntemler uygulayarak, kuşaktan kuşağa aktardığı bilgilerle kendi tıp anlayışını oluşturmuş ve kendini tedavi etmenin yollarını bulmuştur. Çoğunlukla mistik, animist özellik taşıyan tıbbın dışında, maddi tedavi yöntemleri

(bitkisel, hayvansal ve madensel drog kullanımı, kırık-çıkık yerleştirmesi, yaraların tedavi edilmesi gibi) konusunda her dönemde gelişme göstermiştir. Bilgi birikimi yüzyıllar içinde günümüz tıbbını oluşturmuştur. Bilinen en eski uygarlıkları irdeledikçe, günümüzde batıl inanç olarak değerlendirdiğimiz pek çok alışkanlığın nereye dayandığını anlayacağız(hastalık olduğunda bunun bir ceza olduğunu düşünmek gibi).

Günümüz dünyasına baktığımızda bilgi ve teknoloji çağı denilen çağda yaşamaktayız, yeni teknolojik açıdan dünyamız altın çağını yaşıyor diyebiliriz. Buna rağmen yukarıda bahsettiğimiz gelişmeler ışığında ilkel yöntemlerden çok teknolojik yöntemlere talep giderek

artmakta ve çağımız sağlık hizmeti artan talebe en çok cevap verebileceği yerde aksine daha da zorlaştırmaktadır. Yani eski topluluklarda olduğu gibi tabiri caizse kendi yarasına merhem olma kavramı günümüzde tükenmiş devlet-endüstrial tekelci sistemin insafına teslim edilmiştir. Yani kastetmek istediğim toplumun sosyal, ekonomik ve politik değerleri dışında

oluşu bireye verilen önemi gözler önüne sermektedir. İlçemizden örnek vermek gerekirse,

100 bin nüfusu olan Silvan ilçesinde gün içerisinde yaklaşık bin 500 hasta hastaneye geldiğini ancak doktor eksikliğinden dolayı birçok hasta muayene olmadan hastaneden ayrılmak zorunda kalırken, Kadın doğum bölümünde randevu almaya çalışan kadınlar ise, randevu alamaması düşündürücüdür. Gebe olan bir çok kadın düzenli kontrolü sağlanamadığı için düşük riski taşıyor.

Defalarca haberleştirerek gündeme getirdiğimiz Silvan ilçe devlet hastanesinde durum böyleyken yetkili kurumların herhangi bir girişimde bulunmaması Silvan halkının bu duruma tepkisi ise giderek artmaktadır.  Ayrıca ilçede görev yapan kadın doğum doktorunun haftanın kaç gün çalıştığı ise merak konusu, vatandaşlar kadın doğum doktoru için gittiği hastanede kadın doğum doktoru bugün yok cevabıyla karşı karşıya kalıyor. Kadın doğum doktoru haftanın hangi günler çalışıyor. Hangi günler hastalar muayene olmak için hastanede olmaları gerekiyor. Silvan ilçesinde yaşanan bunca sorunların giderilmesi için ne yapmalıdırlar, ilçe kadınları ağır travmalar yaşamakla kalmıyor, hamile kadınların düşük yapma riskleri vardır. tedavileri için gerekli önlemler alınmalı. Vatandaşlara hizmet verebilecek rehabilitasyon merkezleri var mı? sayıları yeterli mi? diye soru yağmurları karşısında bizde yetkili mercilere soruyoruz hangi önlemler alındı. bu insanların yaşadıkları ağır travmayı halâ atlatamamış buna karşın herhangi bir psiko-sosyal destek almamaktadır.

Son olarak ilçe halkımız adına şunu belirtmek durumundayım; ilçe sakinlerinin, en temel hakkı olan sağlık hizmeti görme hakkından yeterli derecede yararlanmadığını ve bunun gelecekte ciddi problemlere yol açacağını düşünüyorum. Buradan yetkili kişi ve

kurumlara iletmek isterim. Bir an önce nitelikli, eşit, ücretsiz ve ana dilde sağlık talep ediyoruz.