Ortadoğu'nun petrol zengini ancak ekonomik bunalım yaşayan iki komşu ülkesi İran ve Irak bundan tam 41 yıl önce büyük bir savaşın içerisindeydi.

Irak'ı o dönemde diktatörlükle yöneten Saddam Hüseyin, tarihler 22 Eylül 1980'i gösterdiğinde İran'da iktidardaki din insanlarının 1979'da yapılan İslam Devrimi'nin aynısını Irak'ta da uygulayacağından endişe duyarak bu ülkeyi işgal girişiminde bulundu.

Savaş boyunca Tahran yönetimi Irak'taki Kürt kökenli olumşumlarla, 1982'de kurulan Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi ve onun askeri kanadı Bedir Kolordusu'na kadar Saddam karşıtı birçok gruba sığınacakları güvenli bir liman oldu.

İran bu süre zarfında Saddam karşıtı unsurları sürekli besledi. Washington yönetimi Saddam'ın halefleriyle iyi ilişkiler kursa da, Tahran yönetimi Saddam karşıtı yapılanmalara her zaman çok daha yakın oldu.

Yaklaşık 17 yıl boyunca İran'a yakın bu oluşumlar, Irak'ın siyasi mekanizmaları içerisinde yer buldu.

Irak'ın Saddam sonrası seçilen hükümetlerde başbakanlık görevini üstelenen altı isimden üçü İbrahim el-Caferi, Nuri el-Maliki ve geçen sene istifa eden Adil Abdül Mehdi 1980'li yılların büyük bölümünü Tahran'da geçirmişti.

Irak'ta Saddam karşıtı olan Bedir Kolordusu yetkilileri ülkenin polis, asker ve diğer güvenlik güçleri mecralarında önemli yetkilere sahip. Saddam döneminde aileleriyle birlikte İran'a sığınan Mesru ve Neçirvan Barzani, Irak'ın Kürt Bölgesel Yönetimi'nde başbakan ve cumhurbaşkanlığı görevini yürütüyor.

Bağdat'taki Mustansariyah Üniversitesi'nin siyaset bilimi öğretim üyelerinden Aziz Jaber, Saddam dönemindeki çatışmalarda sağ kurtulmayı başaran akademisyenlerden biri. Jaber AFP'ye verdiği demeçte, "O dönemde İran'a yakın olan siyasi oluşumların şu anda Irak'ta yönetimde söz sahibi olacaklarını hayal bile demezdik" diyor.

İran'ın 'kurnaz' politikacıları olduğunu söyleyen Aziz Jaber ekliyor: "Tahran yönetimi Saddam karşıtı unsurları sadece savaş bahanesiyle besleyip destek çıkmadı. Onları besledi çünkü şu anda iktidarı ellerinde tutan bu kişiler İran'a çok yakın ve Tahran onlar üzerinden çıkar sağlıyor".

İran'ın ticari malları Irak'ı işgal mi etti?

Savaş dönemi ve sonrası Tahran-Bağdat ilişkileri siyasetin çok daha ötesine geçiyor.

Saddam döneminde iki ülke arasındaki ticaret durmuştu. Ancak Bağdat yönetimi Kuveyt'e saldurup Körfez Savaşı'nı başlatınca küresel çapta büyük bir ambargoya maruz kaldı ve köşeye sıkıştı. Bu sebeple İran'da üretilen binlerce kalem ticari mal 90'lı yıllarda 1.600 kilometrelik Irak-İran sınırından kaçak geçirilerek Irak'taki tüketiciyle buluştu.

Kayısıdan, ağrı kesiciye kadar İran üretimi mallar Irak genelinde yerli ürünlerden daha düşük fiyatlarla satılmaya başladı. Bu durum hala geçerliliğini koruyor.

İran Ticaret Odası'na göre, Irak Mart 2019 ile Mart 2020 tarihleri arasında İran'dan 9 milyar dolarlık ithalat yaptı. Şu anda ABD'nin ekonomik yaptırımlarına maruz kalan ve ekonomisi zor durumda olan İran'da Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani Tahran-Bağdat arasındaki ticaret hacmini temmuz ayında iki katına çıkarma sözü vermişti. Tahran, Irak pazarını artık "ekonomik akciğeri" olarak görüyor.

Irak halkı aylardır süren protestolarla İran'a tabi olan siyasilere tepkisini gösteriyor

Ancak 2019 Ekim'inde İran'ın Irak siyaset ve ekonomisindeki etkinliği Irak halkında memnuniyetsizlik yaratmaya başladı. Bugüne kadar ülkede görülmemiş sokak protestoları baş gösterdi. İşsizlik, ekonomik bunalım, siyasi istikrarsızlık sebebiyle kazan kaldıran Irak halkı aylarca sokaklarda yatıp kalktı.

Aralık ayına gelindiğinde protestolar esnasında 400'ü aşkın gösterici hayatını kaybetmiş, 10 bine yakın sivil ise yaralanmıştı. Protestolar esnasında 50'den fazla devlet dairesi ve 8 parti binasının kundaklanması Irak halkının asıl öfkesinin güvenlik güçlerine değil, Irak'ta iktidarı elinde tutan devlet yönetimine olduğunu gösteriyordu.

56 yaşındaki Körfez Savaşı gazisi Muhammed Abdulamir yaşananları şöyle özetliyor:

"Bugün yönetimdeki Iraklılar ülkenin kapılarını İran'a açtı ve içeri girmesine izin verdi. Ülkenin ekonomisini, tarımını ve güvenliğini Tahran'a teslim ettiler."

Abdulamir sözlerini şöyle bitiriyor: "Körfez Savaşı'nda tam 5 yıl savaştım. 10 yılımı da İran'da savaş esiri olarak geçirdim. Ancak sonunda ülkem İran'a teslim edildi".

Protestolardan aylar sonra İran'ın hiç beklemediği bir olay yaşandı. ABD'ye ait insansız bir hava aracı İranlı üst düzey bir general olan Kasım Süleymani ile kıdemli Irak askeri komutanı Ebu Mehdi el-Muhandis'e saldırı düzenleyerek bu iki ismi öldürdü.

Orta Doğu'da iktidar ve güç savaşları hala devam ediyor. Ancak filler savaşırken, ezilen yine çimenler oluyor. İran ve Irak halkı son dönemlerde ülkelerinde yaşanan ekonomik bunalımdan en çok zarar gören kesim oldu. İki ülkede de yer yer irili ufaklı sokak protestolarına rastlamak artık sıradan bir hal aldı. Covid-19 salgını sonrası İran ve Irak'ın nasıl bir ekonomik seyirde ilerleyeceğini kestirmekse çok güç.(AJANSLAR)

Editör: TE Bilişim