Lübnan’da farklı siyasal eğilimler arasındaki mutlak rekabet, içinde bulunduğu ekonomik kriz ve siyasi belirsizlik, ülkenin yakın gelecekte derin sorunlarla boğuşacağına işaret ediyor. Akademisyen ve gazeteciler mevcut durumdan son derece kaygılı.

Lübnan’ın nüfusu 2014’te 4,9 milyon civarında tahmin ediliyordu. 2011’den itibaren Suriye’de başlayan iç savaştan kaçan yüz binlerce mülteci, Lübnan’a göç etmek durumunda kaldı. Lübnan nüfusu şimdi 6 milyonu aşmış durumda. Bunun 3 milyonu mülteci. Mültecilerin çoğu Suriye’den; az da olsa Ortadoğu ve Afrika’nın farklı ülkelerinden gelenler de var. Bu durum, büyük ekonomik ve sosyal sorunlara yol açmış. Lübnan gibi siyasi belirsizliklerin ve çatışmaların yoğun olduğu bir ülkede bu durum, katmerleşerek devam ediyor.

Lübnanlı gazeteci Wissam Matta, Prof. Hoda Rizk ve Dr. Nureddin Muhammed, ülkedeki siyasi belirsizliğe, ekonomik kriz ve bu krizin doğuracağı sosyal patlamalara dikkat çekiyor.

Ülkeyi iflasa sürüklediler

Prof. Hoda Rizk, Lübnan’daki kaotik durumun on yıllardır ülkede yaşanan sorunların sonucu olduğunu; 1990’larda yönetimi devralan Hariri Ailesi ve neo-liberal ekonomik sistemin de ülkeyi iflasa sürüklediğini düşünüyor. Dr. Nureddin Muhammed de Lübnan’ın yaklaşık 100 milyar dolar dış borcunun olduğunu hatırlatıyor. Dr. Muhammed, hükümetin geliştirdiği ‘tedbirlerin’ ise 2021’ye kadar var olan borçların faizini bile karşılamaya yetmediğini belirtiyor. Gazeteci Wissam Matta ise siyasi gruplar arasındaki istikrarsız ilişkilerin, toplumda yarattığı kırılmaların altını çiziyor.

Lübnan, sadece Lübnan değildir

Lübnan’ın sahipleneni çok ama deyim yerindeyse sahibi yok. Ülke siyasetinin temel dinamikleri arasında sürekli çatışmalar yaşanıyor ama sorunu sadece bu dinamiklerle izah etmek de yetmiyor. Çünkü Lübnan, sadece Lübnan değildir. Birçok bölge ve uluslararası güç için burası ‘Doğu’ya açılan’ kapıdır. Hakeza İsrail’le komşu olması ve İran’ın desteklediği Hizbullah’ın ülkede giderek inisiyatifi, dikkatleri sürekli buraya çekiyor.

 

Hizbullah devletten daha güçlü

Hizbullah geliştirdiği toplumsal ve sosyal projelerle toplumda önemli bir karşılık buluyor. Hizbullah’ın askeri güçleri ise İsrail sınırının tümünü kontrol ediyor. Bu güçlerin Suriye savaşına katılması da ayrı bir deneyim ve inisiyatif sahibi olmasına yol açmış bulunuyor. Hizbullah, aynı zamanda parlamento ve diğer siyasi mecralarda önemli bir güç sahibi.

Devlet sisteminin yaşadığı tıkanıklıklar ve ekonomik sorunlar, Hizbullah’ın kendi sistemini geliştirmesine alan açmış. Hem mevcut sistemin temel bir gücü oluyor ama hem de kendine özgü bir model geliştiriyor. Doğal olarak Hizbullah etrafında toplanan kitleler, diğer siyasi eğilimlerin etrafında toplanan kitlelere oranla göreceli bir refah içindeler. Hizbullah, bir çok açıdan Lübnan devlet sisteminden daha güçlü.

Sivil toplum güçsüz

Gazeteci Wissam Matta’ya göre; ülkede Sivil Toplum Örgütü geleneği güçlü değil. Siyasi partiler de demokratik değil. Bu durum, sorunların kanıksanmasına neden oluyor.

Wissam Matta, mültecilerin gelmesiyle birlikte ekonomik sorunların arttığına dikkat çekiyor ‘ama asıl sorun bu durumu giderecek projelerin olmamasıdır. Ekonomik çizgi 1990 modeline dayanıyor. Bu da büyük bir sosyal patlamaya işaret ediyor’ diyor.

Gelir adaletsizliği uçurumu

Lübnan’da asgari ücret 500 dolar. Ama 3-5 kişilik bir ailenin aylık gideri en az bin 500 dolar. Ev kiraları çok yüksek. Günlük yaşam gereksinimleri Avrupa standartlarında. Buna rağmen çok iyi evlere, araba ve işyerlerine sahip olanlar da var. On metre ötede onlarca sokak dilencisiyle karşılaşmak da mümkün. Fakir ve zenginler arasındaki uçurum, Beyrut sokaklarında yalın bir şekilde göze çarpıyor.

Dr. Muhammed Nureddin’e göre; ülkedeki sorunlar iç çatışma veya savaşa yol açmaz ama ülkenin yakın zamanda bir refaha kavuşmasını da beklememek lazım. (AJANSLAR)

Editör: TE Bilişim