Aklı başında herkes Fetullah Gülen ve onun hareketinin aslında din ile alakalı olmadığını her şeyin iktidar, güç ve rant meselesi olduğunu bilmekteydi ve de bunu avazı çıktığı kadar bağırmak da, ancak sesini duyuramamak da ya da sesi kısılmaktaydı. Bugün bilmediğini söyleyenler ise, neyin ne olduğunu çok iyi bilmek de, ancak ‘Fetullah Gülen hoca efendi’ bugünün Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşının gücünden yararlanıp bir yerlere gelmekte ya da FETÖ’nün açtığı yolları kendi çıkarları için kullanmaktaydı.

FETÖ, 15 Temmuz 2016’ya öyle bir günde gelmedi. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı hem de askeri güç kullanarak bir darbe yapabilecek büyüklüğe 15 Temmuz gecesi ulaşmadı. Bunun uzun yıllara yayılan bir altyapısı vardır elbette. Herkes gözlerini kapatarak şöyle kendi yaşadığı şehirde bir 10 yıl geriye gitsin. FETÖ’nün ve kurumlarının neredeyse kılcal damarlarımıza kadar işlediğini görebilirler.

Ben gözlerimi kapatıp hatırlamaya çalışıyorum. FETÖ birkaç yıl içinde Diyarbakır’da nasıl bir örgütlenme gerçekleştirmiş, nereleri ele geçirmiş, nerelere sızmış, hangi alanlarda söz sahibi olmuş, hangi alanları neleri kullanarak işgal etmiş.

-FETÖ; PKK veya dönemin Kürt siyasal hareketlerini bahane ederek, devletin de gücünü kullanarak, Dicle Üniversitesi’ni tamamen ele geçirdi. Hatta bugünün üniversite yöneticileri, Dicle Üniversitesi için ‘FETÖ’nün Kandili’ benzetmesi yaptı. Bugün durum ne derseniz; vallahi halen FETÖ’nün üniversite içindeki etkinin kırıldığına inanmıyorum. FETÖ ve yandaşlarının üniversiteye yerleştirdiği gerek akademik, gerekse çalışan kişilerin görevlerini sürdürdüğünü benim gibi tüm Diyarbakırlılar da çok iyi biliyor.

-Diyarbakır’da FETÖ ve yandaşları, eğitim alanında neredeyse tek hakim oldu. Milli Eğitim Müdürlüğü’ndeki yapılanmaları sayesinde 4’ü merkez olmak üzere 17 ilçede onlarca dershane, öğrenci evleri ve kampları açtı. Buralardan milyonlarca lira kaynak elde etti. Daha da ileriye giderek Selahaddin Eyyubi Üniversitesi ismiyle bir üniversite kurdu.

-Kendi meslek örgütlerimden bildiğim için söylüyorum. Diyarbakır’da gazetecilikle ilgili var olan meslek örgütlerine alternatif oluşumlar ve yapılanmalar gerçekleştirildi. Hiçbir mesleki yeterliliği olmayanlar veya FETÖ’cü saflara geçen sözde birçok gazeteci TRT, RTÜK, Anadolu Ajansı gibi devlet kurumlarının yanısıra FETÖ’nün söz sahibi olduğu görsel ve yazılı medya kuruluşlarında işe yerleştirildi, gerçek gazeteciler ise işsiz kaldı.

-Hüseyin Avni Mutlu gibi FETÖ’cü valiler sayesinde başta Sosyal Destek Programları olmak üzere birçok maddi destek sağlayan projelerle ilgili kaynaklar FETÖ’cülere aktarıldı.

-Diyarbakır Adliyesi’nde, FETÖ’cü hakim ve savcıların işbirliğiyle muhalifleri susturmaya yönelik açılan ve bugün de devam eden onlarca dava sürüyor.

-Hastası olanlar, üniversite kazanan çocuğu için yurt veya ev arayanlar, çocuğunun veya bir yakınının tayinini isteyenler, bürokratik bir işi olanlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne ulaşmak isteyenler mutlaka bir FETÖ’cüden referans arar, bulur, sorununu böyle çözmeye çalışırdı.

FETÖ’nün hain darbe girişiminin yıldönümünde ve FETÖ’nün siyasi ayağının tartışıldığı bir süreçte, bunlar bir çırpıda aklıma gelen hayati önemdeki FETÖ’cü yapılanmanın şehirleri, dolayısıyla ülkeyi ne hale getirdiği ile ilgilidir. Peki, hangi noktadayız derseniz, bunu da tartışmalara bakarak anlamak mümkündür.

Hatırlanacağı gibi dönemin AK Parti Milletvekili Şamil Tayyar, ‘FETÖ borsası kuruldu, itirafçı adı altında iş adamları serbest bırakılıyor’ iddiaları çok konuşulmuş, parti içinden büyük tepkilere neden olmuştur.

Bugün ise, AK Parti eski Milletvekili Mehmet Metiner’in, ‘FETÖ’cüler göreve getiriliyor’ sözüyle birlikte İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile televizyonda başlayan karşılıklı suçlama ve tartışma sosyal medyaya sıçradı ve nerede sonlanacağını da kestirmek zor.

Rektörlük seçimi arifesinde Diyarbakır Dicle Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Talip Gül de, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası FETÖ ile bağlantıları tespit edilen 212 öğretim üyesinin ihraç edildiğini ve ihraçların devam edeceğini söylüyor.

Velhasılı kelam; FETÖ’nün siyasi ayağı ortaya çıkarılmadığı ve FETÖ’nün kökü tamamen kazınmadığı sürece, ruhu ülkemizin üzerinde dolaşmaya devam edecektir.

Sevgiyle kalın.