Son on yıl içinde bal arısı kolonilerinde dünya genelinde gözlenen toplu ölümler ciddi bir tartışma konusu. Bir felaket olarak nitelenen bu olaya koloni çöküş sendromu adı veriliyor. Çöküşe yol açan nedenlerin başında ise tarımsal üretimde kullanılan pestisitler, yaygın kimyasal kirlilik, habitat kaybı ve parazitik etkenler geliyor. Bal arıları bitkisel hayatın devamlılığını sağlayan tozlaşma olayını gerçekleştiren böceklerden biri.

Tozlaşma bir bitkinin erkek organında üretilen polenlerin çeşitli vasıtalarla dişi organın tepecik bölümüne aktarılması ve döllenmenin gerçekleşmesi olayıdır. Tozlaşma olayının zarar görmesi durumunda bitkisel hayatın devamlılığı tehlikeye düşer. Örneğin gıda üretiminde ciddi kayıplar olur.

Bal arısı kolonilerinde gözlenen çöküşler bir şeylerin yolunda gitmediğinin en tipik göstergesi.

Ticari arıcılık faaliyetlerinin bal arısı kolonilerindeki çöküşten doğrudan etkilenmesi nedeniyle açığa çıkan ekonomik kayıplar tartışmaların odağına bal arılarının yerleşmesine yol açıyor. Ancak meselenin bal arıları odağında tartışılması çok ciddi başka sorunları gölgeliyor.

Bal arıları tek tozlaştırıcı değil

Ekin türlerinin yüzde 75'i, küresel tarımsal üretimin yüzde 35'i ve çiçekli bitki türlerinin yüzde 88 kadarının böceklerin sağladığı tozlaşma faaliyetine bağlı olduğu tahmin ediliyor. Tozlaşmayı sağlayan böcekler ekosistem sağlığının korunması ve küresel gıda güvenliği için hayati öneme sahipler.

Medyada zaman zaman bal arılarının dünya besin üretiminin üçte birinden sorumlu olduğu ifadesi yer alıyor. Bu ifade doğru değil. Doğrusu, doğal hayatta bulunan ve tozlaşma sağlayan bütün canlı türlerinin işin içinde olduğudur.

Doğal hayatta büyük bir çoğunluğu böcekler olan 200.000'den fazla tozlaştırıcı hayvan türü var. Tozlaştırıcılar arasında çeşitli böcekler, sinekler, karıncalar, güveler, kelebekler, bombus arıları, bal arıları, yalnız arılar ve yaban arıları bulunuyor. Var olan tür çeşitliliği olağanüstü geniştir. Örneğin Avrupa'da yaklaşık 2000 arı türü ve dünya çapında 20.000'den fazla arı türü var. Bu türlerden sadece sekizi bal üretiyor ve bal arısı da bu türlerden biri. Dolayısıyla bitkisel hayatta bal arısı dışındaki böceklerin, hatta arı olmayan tozlaştırıcıların payı çok büyük.

Yapılan çalışmalar arılar dışındaki böceklerin, tarımsal ürünlerin yüzde 39'unu sağlayan etkili tozlaştırıcılar olduğunu gösteriyor. Dünya çapında 41 farklı ürün sistemi üzerinde yapılan bir çalışmada, bal arılarının mahsullerin yalnızca yüzde 14'ünde verimi artırdığı belirlenmiştir. Tozlaşma sürecinde başat rol oynayanlar yerli-yaban arı türleri ile diğer tozlaştırıcı böceklerdir.

Bal arıları bitkisel hayattaki egemen tozlaştırıcı türü olmaktan ziyade, diğer tozlaştırıcıların faaliyetlerini tamamlayan bir tür olarak işlev görüyor demek daha doğru olur. Dünya genelinde gözlenen bal arısı kolonilerindeki çöküş elbette bir sorundur. Ancak bu sorunu çok ciddi bir sorun olan doğal-yaban hayattaki tozlaştırıcı böceklerin kaybı sorununun bir göstergesi olarak görmek çok daha doğru olur. "Bal arılarına ne oluyor" sorusuna "doğal-yaban hayattaki böceklere ne oluyor" sorusunun eşlik etmesini sağlamamız gerekiyor.

Bal arılarının soyu değil, yaban hayat tehlikede

Bal arısı kolonilerinde gözlenen toplu ölümler bütün dikkatlerin bal arılarına yönelmesine yol açtı. Bal arılarının varlığının tehlike altında olduğu düşüncesi yaygın kabul gördü. Ancak bu düşünce doğru değil.

Bal arıları düşünülenin aksine dünya geneline insan eliyle yaygın bir şekilde dağıtılmış ve en çok korunan-kollanan tozlaştırıcı tek böcek türü. Soylarının tükenmesi söz konusu bile değil. Aksine varlıkları diğer tozlaştırıcı canlı türleri için bir tehdit oluşturabiliyor.

Ticari bal arıcılığının dünya genelindeki olağanüstü yaygınlığı diğer tozlaştırıcı böceklerin soyunun tükenmesine yol açan süreçleri şiddetlendiriyor. Tarım için önemli olmalarına rağmen bal arılarının, bazıları risk altındaki türler olan yerli-yaban arılarla ve diğer tozlaştırıcı böceklerle rekabet ederek doğal ekosistemleri istikrarsızlaştırdığı düşünülüyor.

Habitat kaybı, kimyasal kirlilik ve tarımda pestisit kullanımı, yaban hayattaki tozlaştırıcı böceklere çok zarar veriyor. Bu zararın üzerine ticari arıcılık faaliyetleri nedeniyle besin kaynaklarının (nektar ve polen) bal arıları tarafından ele geçirilmesi ve bal arılarındaki çeşitli parazitik etkenlerin yaban hayattaki arı türlerine bulaştırılması eklendiğinde durum daha da vahim bir görünüm alıyor.

Bu çerçevede baktığımızda, dünya genelinde yıldan yıla yaygınlaşan ticari arıcılık ve arı ürünleri sektörünü doğal-yaban hayattaki yüzbinlerce tozlaştırıcı canlı türünün varlığını tehdit eden etkenlerden biri olarak görmek mümkün.

Ticari arıcılığın doğal hayatı korumakla bir ilgisi yok

Yapılan çalışmalardan elde edilen bulgular birçok yerli-yaban tozlayıcı türünün nüfusunun azaldığını gösteriyor. Bu böceklerin yerine bal arılarının kullanılabileceği düşünülebilir. Ancak bal arılarının bu böceklerin nüfusundan azalan boşluğu doldurması doğal hayatın olağanüstü karmaşıklığı nedeniyle mümkün değil.

Sadece bal arılarını korumaya odaklanarak yaban hayattaki diğer tozlaştırıcı böcekleri koruyamayız. Bunu yapmak yabani kuşları kurtarmak için tavuk yetiştirmeye benzer.

Arıcılık ve arı ürünleri sektörü, endüstriyel karakter kazanmış bir sektördür. Bu sektörün faaliyetleri ve piyasaya sunduğu ürünler toplumsal hayatta bütünüyle olumlu bir imaja sahip. Arıcılık doğal hayatı ya da biyolojik çeşitliliği korumakla eşdeğer görülüyor neredeyse. Oysa bu düşünce tarzı doğru değil. Aksine ticari arıcılık faaliyetlerinin, doğal hayatı korumakla bir ilgisinin olmadığını fark etmek gerekiyor. Bal arıları, tozlaşma faaliyetlerinde rol oynayabilir elbette, ancak ticari arıcılık, doğal-yaban hayatı koruma ile karıştırılmaması gereken bir endüstriyel-tarımsal faaliyettir.

Ekolojik bir bakış açısı ile arıcılık yapmak nasıl mümkün olabilir sorusuna yanıt aramalı. Arıcılık ve arı ürünleri sektörünün doğal hayatta yol açtığı yıkımın ve sözleşmeli-anlaşmalı çiftçilik modeliyle giderek genişleyen piyasa ilişkileri ağının araştırılmasına çok ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. (BİANET)

Editör: TE Bilişim