Özel Haber / Fuat BULUT 

Güneydoğu Ekspres- Artı Eğitim Dergisi ve egitimtercihi.com tarafından yapılan halk oylamasında “Yılın Milli Eğitim Müdürü” kategorisinde en çok oyu alarak birinci olan Diyarbakır İl Milli Eğitim Müdürü Doç. Dr. Feysel Taşçıer, hayat hikayesini, eğitime bakış açısını, kentin eğitim durumunu ve neler yapacaklarını gazetemiz Güneydoğu Ekspres’e anlattı. Doç. Dr. Taşçıer’e yönelttiğimi sorular ve yanıtları şöyle:

*Sizi kısaca tanıyabilir miyiz? Doç. Dr. Feysel Taşçıer kimdir?

Bismil, Yukarı Salat Beldesi doğumluyum. Lise öğrenimimi Diyarbakır’da tamamladım. 1993’te İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nü kazandım. 1997’de mezun oldum. 1998’de açılan Dicle Üniversitesi’nde Felsefe Bölümü’nde araştırma görevlisi olarak göreve başladım.

2001’de Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’ne geçiş yaptım. Doktoramı burada tamamladıktan sonra 2008’de Tarım Bakanlığı’nda Koordinasyon Daire Başkanlığı görevine başladım. Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdür Yardımcılığı görevini yaptım. 2014’te doçentliği aldım. 6 Mart 2019 tarihinde de Diyarbakır İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne atandım.

*Eğitim denince neler söylemek istersiniz?

Ben akademiye ve felsefeye aşık biriyim. Şuna inanıyorum; bir toplumun, bir ülkenin geleceği kök toprağın üzerinde dikilecek beton, demir, köprü ile değil, sağlam nesillerin güçlü hafızalarının ve analiz yeteneklerinin yükseleceği eğitimle şekil alabilir. Bu şekil ve eğitim ancak felsefeden geçerek gelişir, kök salar. Bu düşünceyle felsefeye başlamıştım, bu düşünceyle de il müdürü oldum. Tabi Sayın Bakanımızın takdirleriyle. İkisinin arasında hiçbir kopukluk yok. Ben burada zaman zaman derslere giriyorum, fırsat buldukça okul yöneticiliği yapıyorum.

Felsefeyi hayatın tüm alanlarında yaşamak mümkün. Tıpkı iyi bir ayakkabı boyacısı, iyi bir aşçı, iyi bir doktor, iyi mühendis, iyi bir felsefe bilgisine sahip olmayabilir, ama işinin ilkesini, işini iyi yapmanın bilgisine sahip olursa aslında o da iyi bir felsefe ile uğraşıyor demektir. Ben de bu aşkla felsefeyi yaptım, milli eğitim müdürlüğünü de bu aşkla yapıyorum. 9 aydır bu görevi yaparken Diyarbakır İl Milli Eğitim Müdürlüğü koltuğunda neredeyse hiç oturmadım. Hep sahada oldum, sınıflarda, okullarda oldum. Akademisyen kimliğimin bana kattığı o değer yargısı, vermiş olduğu sorumluluk, felsefenin bana yüklediği ödev duygusu, uyandırdığı bilinç, beni öğrenci, öğretmen ve yöneticilerle eşit insan statüsünde, aynı seviyede, aynı göz hizasında tuttu. Onların içindeki insan ile benim içimdeki insanı bir görüyorum, eşit görüyorum, ortak görüyorum. Onun içinde yaşadığı sorunların benzerini bir dönem ben de yaşadım; o ortak payda ve noktadan ben bu görevi topluma, Diyarbakır’a, kültürümüze, geleceğimize daha iyi bir alan açabileceğimizi, iyi hizmet verebileceğimizi gördüm. Onun için sahadayım.

*Sahada görmüş olduğunuz tablo nedir? Diyarbakır’daki eğitimin geldiği düzey hangi aşamada? Kentteki istatistik nedir?

Bin 900 okulumuz var, 500 bin öğrencimiz, 25 bin öğretmenimiz var. Diyarbakır, eğitimde, nüfus ve kadro olarak güçlü bir seviyede. Öğretmen ihtiyacımız yok. Okullarımızın dezavantajlı bölgelerimize göre eksiklikleri var. Ama zaten bu eksiklikler hayatın bir gerçeği. Hayat devam ettikçe sorunlar da kendini farklı yeni bir yüzle ortaya çıkarıyor. Ama güzel tarafı şu, bizim bütün sorun alanlarımıza insani bir perdeyle baktığımızda çözümlerimiz insanla başlıyor. Sorunlarımız da orda başlıyor.

Bunu tespit ettikten sonra liyakat sorununu ve bunun eşliğinde gelişen motivasyon kaybını öğrencilerimizin üzerinde etkileşim ve iletişimde yaşanan eksiklikler, Diyarbakır’ı son 10 yıldır eğitimde önceki yılların seviyesinin altına indirdi. Türkiye genelinde LGS’deki sıramız 73, YKS’de 76, iki yıllıkları da eklersek 61’nci sıradayız.

*Bu seviyeyi üstlere taşımak için bir yol haritanız var mı? Neler yapacaksınız?

Bu yıl ciddi hazırlığımız var. Sayın Valimizin de katkılarıyla dört LGS, dört YKS deneme sınavı yapacağız. İlkini gelecek hafta yapacağız. İl genelindeki tüm 8 ve 12’nci sınıf öğrencilerimizi deneme sınavlarıyla test edeceğiz. Akademik gelişme ve performanslarını izleyeceğiz. İlk sınav sonucuna göre tabloya bakıp yol haritamızda nelere dikkat etmemiz gerektiğini belirleyeceğiz. İkinci deneme sınavıyla nereye geldiğimizi test edeceğiz. Üçüncü sınavla hedeflerimiz oranında yaptığımız durumun analizini yapacağız. Dördüncü finalle hazırlık sınav performansına tam hazır hale gelebilecek gözlemler edineceğiz. Böylece bir yol haritası belirlerken, eğitimin öğrencilerimiz nezdinde gözlemini analitik çerçevede ortaya koyabileceğiz. Parametrelerimiz nerede değer kaybediyor, nerede değer kazanıyor ona dikkat edeceğiz.

Diğer boyutuna geldiğimize, ilköğretimde 1-4 sınıflarda temel eğitimde bir erozyonumuz var. Ortalama olarak okuma yazma hızımız dünyanın diğer batılı ülkeleriyle aynı. Çocuklarımız okuma yazmayı bir yılda öğreniyor. Ama 2, 3, 4’ncü sınıflarda okuduğunu anlama oranı bizde yüzde 40’larda iken, batıda bu oran yüzde 90’larda. Bu çocuklarımızın okuduğunu anlama kabiliyetini geliştirmemiz gerekiyor.

*Bu sorunu nasıl aşacaksınız?

Bol bol okuma eylem programı hazırlıyoruz. Çok sayıda kütüphane açmayı programladık. Öğrencinin kitaba erişimini kolaylaştıracağız. Kayapınar ve çeşitli ilçelerimizde çocuklarımızı yarım saat kitap okuyarak güne başlatıyoruz. Okuma kültürünün ve alışkanlığının yerleşmesi ailede de kök salabilmesi için ebeveynleri bu bilinçli sürece dahil etme çalışmalarımız var.

Branş bazlı rehber öğretmenlerimizin tamamıyla toplantı yaptık. Bunun sebebi şuydu; Diyarbakır genelinde pek çok psikolojik sorunlar yaşanıyor. Göreve başlamamın ilk iki ayında iki öğretmen ve iki öğrencimizin intiharı oldu. Belki okul dışı etkenler, belki psikolojik etkenler ama bunların meslek olarak bizim camiamızdan yaşanması nedeniyle rehber öğretmenlerimizin duyarlılığını geliştirmek için toplantılar yaptık. Sayın Valimiz ile birlikte ilçe, köy, mezralar dahil kentteki tüm okul müdürlerimizle toplantılar yaptık. Bu Diyarbakır tarihinde bir ilktir. 500 bin nüfusu yöneten okul müdürlerimiz var. Çarpan etkisiyle 1.5 milyon veli demek aynı zamanda. Yani eğitim topyekün kültürel bir dönüşümün başladığı ve etkilediği tek alan neredeyse. Bizim bu alana ağırlık vermemizin nedeni bu bölgemizdeki bütün dezavantajlı koşulları, bütün çocuklarımızın geleceğe dair umutlarını, hayallerini, beklentilerini karşılayabilecek bir alan olarak gördüğümüz için; çünkü bir çocuğun hayali vardır. Bir çocuğun umudu vardır o gerçekleşmediği zaman o çocuk hayalsiz ve umutsuz kalırsa, hayalsiz ve umutsuz bir gencin yapabileceği bütün tehlikeler de ortaya çıkar. Bizim o çocuklara eğitim borcumuz var. Çocukların hayallerini gerçekleştirecek destekler sunmamız lazım.

*Yılın Milli Eğitim Müdürü seçildiniz? Bu konuya dair neler söylemek istersiniz?

Doğrusu böylesi bir organizasyondan haberim yoktu. Ankara’da haberdar oldum. Yarışmanın da birinci ayı bitmiş, halk oylaması açılmıştı. Özel bir planlama yapmadık bu yarışma için. Kişiler, sosyal medyalarında birbirini örgütlemelerine rağmen en yakın rakibime 50 bin farkla birinci seçildiğim açıklandı. Burada çıkardığım sonuç şu; ödülün şahsım adına verilmesinin elbet bir önemi var, ama ben Diyarbakır Milli Eğitim camiasının ödülü aldığını düşünüyorum. Çünkü biz Diyarbakır’da bir değişim ve dönüşüm başlatmak durumundaydık. Kurumlar ve kişileri ayırt ettik. Kişiler, kurumların gerisine düşmeli, kurumlar asıl olandır. Diyarbakır Milli Eğitim Müdürlüğü olarak biz kurumsal dokumuzu ve yapımızı kişilerin üstüne taşıyarak kurumsal bir kültür, çalışma ahlakı ve disiplinini geliştirerek, burada kök salacak, filizlenecek, çocuklarımıza örnek olabilecek bir dirayet ortaya koyduk. Ve bunun da halk da bir kabul gördüğünü bu oylama bize gösteriyor.

Diyarbakır İl Milli Eğitim Müdürlüğü olarak 2023 vizyon planına uygun, kentimizin sorunlarını da içeren bir eylem planı hazırladık. 8 deneme sınavımız da eylem planımızın bir parçası. Bunun dışında başka planları da hayata geçirdik. Örneğin okullarda 8’nci dakikada öğrenci, 10’ncu dakikada ise öğretmen zili çalıyordu. Öğretmen, derse girmek için zil uyaranını bekliyordu. Bunu kabul edemezdik. Bu şuna benzer; ev sahibi zil ile derse girerse öğrenci ne yapsın. Öğretmene zil çalarak, “buyur gel derse” diyoruz. Biz bu uygulamaya son verdik ve tek zil uygulamasına geçtik. Öğretmen derse girme sorumluluğunu bilecek, öğrenci de bu sorumluluğu görüp kendisi ondan önce girecek. Bir kültür gelişecek. Ayrıca her ilçede iki okulu pilot seçip zilsiz okul projesini hayata geçirdik. Bu okullarımızda zil çalmadan teneffüse çıkılıp, derse giriliyor.

Ben göreve gelince Tasarı Beceri Atölyemiz yoktu. Şimdi bir protokol yaptık. Bir şehit derneği vasıtasıyla milli futbolcular ve federasyonun da işin içinde olacağı bir tanıtım organizasyonu ile Diyarbakır 81 adet Tasarı Beceri Atölyesi kazandıracağız. Mayıs 2020’da bunun finalini yapacağız.

Diyarbakır’da engelli çocuklarımızın gideceği bir meslek lisemiz yok. Türkiye’de 73 vilayette var, olmayan 10 kentten biri de Diyarbakır. Bunun protokolünü yaptık, Sur’da açıyoruz. Vali Gökhan Aydıner Endüstri Meslek Lisemiz de 17 kalemde temizlik malzemesi ürettik. Ürün yelpazesini 40’a çıkarmayı hedefliyoruz. Patentini de altık. Ürünler “VGA” ismiyle satışa sunulacak. Öğrencilerimizin üretimle olan bağını, mesleki formasyonla olan iletişim ve gelişimlerini sürekli besleyip ve büyütmek zorundayız. Ayrıca Kocaköy’deki Çok Programlı Meslek Teknik Anadolu Lisesi’ndeki tekniği de geliştirip çorap üretimine başlayacağız. Günlük 3 bin çorap üretme hedefimiz var. Bu çorapları piyasaya satıp çocuklarımız döner sermaye katkısı üreteceğiz. Deterjan üretiyoruz, sıra masa üretiyoruz, çorap üretiyoruz. Gençlik üretme aşkıyla büyüyecek. Hepsinin üniversiteyi kazanması gibi beklentimiz yok. İdealimiz, çocuklarımızın ekmek sahibi olması. Dolayısıyla verilen ödülün Diyarbakır eğitimine bir moral verdiğini düşünüyorum. Diyarbakırlılar, bu yarışmada ben buradayım, ben iyi yöne gidiyorum, benim hayallerim var dedi. Sarıldılar ve ödülü getirdiler. Sonuçta bir halk oylaması bu.

Editör: TE Bilişim