Diyarbakır’da önemli yatırımları bulunan ve Organize Sanayi Bölgesi eski Başkanlığı yapan iş insanı Aziz Odabaşı, kent sanayisinin gelişmesi için alt yapının daha güçlü hale getirilmesini istedi. Yaşanan sermaye göçünün toplumsal barışın sağlanması ile tersine dönebileceğini ifade eden Odabaşı, tarihi ve kültürel değerlerin, tarımsal faaliyetlerin ve tekstildeki gelişmelerin kenti Türkiye’nin zirvesine taşıyabileceğini söyledi. 
Diyarbakırlı iş insanı Aziz Odabaşı, kent ekonomisini, ihracat verilerini, sanayicilerin sorunlarını ve çözüm önerilerini anlattı. 
Sayın Aziz Odabaşı’na yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle: 
 

“TARIM, TEKSTİL VE TURİZMDE İLK SIRALARDA YER ALABİLİRİZ”

*Deneyimli bir sanayici olarak Diyarbakır ekonomisini değerlendirir misiniz?
Diyarbakır sanayisi son yıllarda üretimde ve istihdamda artış göstermesine rağmen coğrafik ve stratejik konumu nedeniyle olması gereken yerde değil. Osmanlı'nın son dönemleri ve Cumhuriyetin ilk yıllarında sanayide ilk 3 şehir içerisinde yer alan Diyarbakır ne yazık ki bugün 67. sıraya gerilemiş durumda. Son yıllarda teşviklerden kaynaklı konfeksiyon (Hazır giyim) ve tekstil yatırımları olmasa var olan üretim gerçek anlamda sanayi bile sayılamaz. Diyarbakır’ın ekonomisinin kalbi sanayi bölgelerimizdir. Diyarbakır’daki sanayi bölgeleri şehrimize önemli ekonomik katkılar sağlıyor ancak bu durumun çok yönlü geliştirilmesi gerekir. Ayrıca tarımsal sanayi bakımından çok önemli bir potansiyel taşıyor ama bundan da yeterli oranda yararlandığımızı söyleyemeyiz. Tarımsal alanda ihracatın alt yapısını oluşturursak Türkiye genelinde ilk 10 şehir içerisine çok rahatlıkla girebiliriz.
Turizm önemli bir potansiyel ancak Türkiye ortalamasının çok altında bulunuyor. Tarihsel değerlerimiz bakımından Türkiye genelinde ayrıcalıklı bir yere sahip ama turizm bilinci bakımından ise çok geriyiz. Biz buna ‘Turizm Kültürü’ diyoruz. Turizme gerekli katkı sunulursa önümüzdeki on yıl içerisinde potansiyeli milyarlarca doları aşabilir. Bu rakam çok büyük görünüyor ama kendi gerçeğimize baktığımızda aşılabilecek bir orandır. Diyarbakırlı olarak ben de dahil % 80’i bölgemizde kaç tane veya nerede tarihi kale veya yerleşim yeri olduğunu bilsek de bunların sanat tarihi ve evrensel kültür açısından ne düzeyde bir etki yarattığını bilemiyoruz. Bu alanda işinin ehli profesyonel kişi ve kurumlar tarafından ciddi çalışmalar yapılmalı ve yerli yabancı turistlere tanıtımları yapılmalıdır. İtalya, Fransa, İspanya gibi turizmde yüksek gelir yaratan ülkelerin çalışmaları yerinde incelenmeli ve örnek alınmalıdır. 
Diyarbakır’ın ekonomik potansiyeli oldukça yüksektir. Önemli olan bunu doğru bir ekonomik politikayla yönlendirmek ve geliştirmektir.
 

“EKONOMİNİN GELİŞMESİ TOPLUMSAL BARIŞLA İLİNTİLİDİR”
*Kentin ihracat rakamları, üretim, istihdam, sektörel dağılım istenilen düzeyde mi?

Diyarbakır gibi potansiyeli yüksek ve genç nüfusun yoğun olduğu ve tarihten gelen ticaret merkezi olma özelliğinin verdiği vizyonu dikkate aldığımızda tabiî ki olması gereken oranların çok altında olduğunu düşünüyorum.
Diyarbakır 2010 yılında ihracat oranlarında ülke genelinde 27. sıraya, 2014 yılında 23. sıraya yükselmiş ancak 2020 yılında 52. sıraya gerilemiş bulunuyor. Diyarbakır’ın 2020 yılı toplam ihracatı 2019 yılına göre %7,4 oranında düşüş yaşamıştır.
Diyarbakır’ın iller bazında toplam ihracattaki sıralamada 2018 yılında 46, 2019 yılında 50. ve 2020 yılında 52.sırada yer almıştır.
2019 yılı verileri 2018 yılına göre değerlendirildiğinde ihracatta %12’lik bir düşüş olduğu görülmektedir. Ancak ithalat oranı dikkate alındığında 2020 yılında artış oranı %44,9 olarak gerçekleşmiştir.
Üzerinde özel olarak durulması gereken bir hususa kısaca değinmek istiyorum. 2012-2014 yıllarında Diyarbakır ilinde dünyanın farklı yerlerine yapılan ihracat oranlarında çok ciddi bir artış yaşanmış. Bunun en önemli faktörü silahların susması ve barış ortamının oluşmasıydı. Bu dönem üzerinde özellikle durmamız gerekiyor. Bu dönem ekonomik gelişimin toplumsal barışa ve huzura ne kadar bağlı olduğunun en önemli göstergesi olduğunu düşünüyorum.


“KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ SERMAYE AKIŞINI DEĞİŞTİRECEKTİR”
*Kent, yatırım için önemli avantajlar sağlasa da son yıllarda özellikle iş insanlarının kredi/finansa ulaşmasında yaşanan ciddi sıkıntılar sermaye göçüne neden oluyor? Bir iş insanı olarak finansa erişmede ne tür sıkıntılar yaşanıyor; sermaye göçünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

Burada birkaç noktanın altını çizmek gerekir. Her iş insanın bildiği temel bir kural var: Küresel sermaye çatışmalı ve riskli ortamları sevmez ve çekilir. Sermaye akışı sadece nakit para akışı olarak algılanmaz esasen yatırım ve ticari ilişkiler olarak ön plana çıkar. Çatışma ortamının süreklileşmesi sermaye yatırımlarını ciddi oranda etkilediğini görmekteyiz. 
Diyarbakır’da yaşanan bu sıkıntı ülkenin yaşadığı genel sıkıntılardan bağımsız değildir. Politik istikrar ve kurumlara güven sermayenin gelmesindeki etkinlerden biridir. Diyarbakır’da sermaye akışının yoğunlaşması, çatışmalı sürecin ortadan kalkmasıyla ilişkilidir. Burada objektif ve gerçekçi bir tespit yapalım: Kürt sorununun demokratik siyaset içinde tartışılması, çözümlerin üretilmesi ve silahların varlığına son vermesiyle Diyarbakır merkezli Güneydoğu’ya sermayenin çok yönlü akışını etkiler. Aynı şekilde ekonomik gelişmenin bir başka yönü hareketli halindeki sermaye dediğimiz sıcak para akışını organize etmektir. Bunun bir yönü de yabancı sermayeyi sanayi alt yapının güçlendirmesi, üretime dayalı pazarın yaratılmasıdır. Örneğin Çin artık küresel sermayenin merkez üssüdür. Biz Çin’i hangi şekilde Diyarbakır’a çekeriz. Çin’in hangi taleplerini karşılayabiliriz ve Çin’den endüstri ürünleri olarak ne alabiliriz. Bunları araştırmalıyız.


“YATIRIM İÇİN ÖNCE ALTYAPI SAĞLAM OLMALI”
*Diyarbakır OSB Başkanlığı tecrübeniz de var. Diyarbakır’ın yatırım için ne tür avantajları var? Batılı yatırımcılara bir çağrınız var mı?

Şurası bir gerçek ki bölgenin çok yönlü ekonomik potansiyeliyle ithalat-ihracat dengesi arasında açık bir çelişki bulunsa da, önümüzdeki 10 yıl içerisinde küresel dünyada sermaye hareketleri oldukça yoğunluk kazanacaktır. Sermayenin hareketliliğinin en önemli yanı üretilen malların küresel dünya piyasasına akışının hızlı sağlanması ile de yoğun olarak artacaktır. Bölgemiz ve şehrimizde önümüzdeki yıllarda tekstil, tarımsal ve hayvansal sanayi ve bir kısım sanayi ürünlerinin üretiminde önemli bir potansiyel oluşturuyor. Aynı şekilde bizim doğrudan bilişim teknolojisini oluşturan transfere ihtiyacımız var. Örneğin yapay zeka ile çalışan, tarım aletleri, tekstil makineleri gibi sıralayabiliriz. 
Ülkenin gelişme eğilimi ve yönelimi dikkate alındığında üretim ve ticaret alanları Güneydoğu’ya kayacaktır. Bu nedenle küresel ve bölgesel rekabette yer edinmek için gerekli hazırlıkların yapılması ve stratejilerin oluşturulması son derece önemlidir. Bugünden başlayarak gerekli hazırlıklar yapılmadan önümüzdeki yılların özellikle de bölgesel rekabetine hazırlanmak mümkün değildir. Diyarbakır merkezli Güneydoğu bölgesinin sadece batı değil genel olarak küresel sermayeyi çekme potansiyeli oldukça yüksektir. Önemli olan buna uygun bir organizasyon ve alt yapının oluşturulmasıdır. Sermaye kendiliğinden gelmez, sen alt yapısını oluşturursun çağrını yaparsın ve sermaye gelir bakar.


“KRİZDEN DİYARBAKIR ÇOK ETKİLENDİ”
*Ülke geneline yaşanan ekonomik krizin Diyarbakır’a yansıması nasıl? değerlendirir misiniz?

Ülkedeki ekonomik kriz, ülke ekonomisinin güçlü olduğu illeri daha az etkiler, ekonomisi güçlü olmayan illeri çok daha fazla etkiler. Türkiye’de açık bir kriz var. Bunun nedenleri üzerinde konuşabiliriz. Çok yönlü tartışmalar yürütülüyor. Diyarbakır il olarak ama özellikle sanayi bölgesi çok derinden etkilendi. İhracatta belirgin bir düşüş var. Bunun toparlanması ülke ekonomisinde toparlanmayla doğrudan ilişkilidir.


DİYARBAKIR NEDEN EN MUTSUZ KENT…
*TÜİK’in 81 kentte yaptığı “Yaşam Memnuniyeti” araştırmasında “en mutsuz” kent Diyarbakır çıktı. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bunun birkaç yönü var. Birincisi ekonomiktir. Toplumda işsizlik oranı oldukça yüksek. İkincisi buna bağlı olarak yoksullaşmadır. Üçüncü, politik ortamdaki gerginliktir. Örneğin seçilmiş belediye başkanları görevden alındı ve yerine kayyum atandı Ayrıca güvenlik merkezli bir yönetim anlayışı hakimdir. Dördüncüsü. Toplumsal sorunların çözülmemiş olmasıdır.

“YENİ STRATEJİLER GELİŞTİRİLMELİ”
*Diyarbakır’ın ekonomik kalkınması ve burada yaşayan yurttaşların refah seviyesine ulaşması için neler yapılması gerekir sizce?

Küresel sermayenin merkezi batıdan Asya’ya kayıyor. Önümüzdeki 10 yıl içerisinde Çin küresel sermayenin merkez üssü haline gelmekle kalmayıp aynı zamanda GSMH ilk sıraya yerleşecek. 2045’lerde Hindistan birinci sıraya, Çin ikinci ve ABD üçüncü sıraya gelecek. Bu nedenle küresel çaptaki ilişkilerde ithalat-ihracatta Asya dikkate alınarak bir planlama yapılmadır. Bu gerçekliğe bağlı olarak G. Antep, Ş.Urfa, Mardin, Diyarbakır ve Van illerinin GYMH’daki oranları çok ciddi oranda artacaktır. Bu artışın sağlıklı olabilmesi ve bölgeye yansıyabilmesi için bölgesel ekonomik ilişkilerde merkez üs olma konusunda ciddi ve uygulanabilir ekonomik merkezli stratejilerin oluşturulması zorunludur, önümüzdeki 15 yıl içerisinde.

“DİYARBAKIR’A VAKIF ÜNİVERSİTESİ KURULMALI”
*Buradaki genç nüfus Türkiye ortalamasında olmasına ve istihdam için önemli bir avantaj sağlamasına rağmen kentteki nitelikli eleman sorunu var. Bunu aşmak için neler yapılması gerekir.
Diyarbakır merkezli Güneydoğu bölgesinin ihtiyaçlarını karşılayacak özellikle nitelikli iş gücünü yetiştirmek ve bölgede kalıcı olmasını sağlamak için çağın dönemine uygun, geleceğin vizyonunu ön plana çıkartan nitelikli iş gücünün yaratılması gerekir. Bunun için başta Diyarbakır olmak üzere bölge genelinde vakıf üniversitelerinin kurulması atılacak bütün adımlar en önemli şartlarından birisidir. Urfa, Diyarbakır, Mardin ve Van gibi illerde Ortadoğu’yu da kapsayacak nitelikli vakıf üniversitelerinin açılması için gerekli adımların hızla atılması artık vazgeçilmez bir zorunluluk haline geldiğini söylemeliyiz.
Türkiye’de aktif olan 64 Vakıf Üniversitesinde 574 bin 962 öğrenci var. Dikkat çeken nokta ise Gaziantep’te iki vakıf üniversitesi var. Bunun dışında Güneydoğu illerinin hiçbirinde TEK BİR VAKIF ÜNİVERSİTESİNİN OLMAMASI BİR TAHLİSİZLİKTİR. Doğu ve Güneydoğu bölgesi genç nüfusuyla, öğrenci potansiyeliyle oldukça geniş olanaklara sahiptir. Her yıl binlerce öğrenci Batı illerindeki özel/vakıf üniversitelerine giderken, Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin ve Van gibi büyükşehirlerde bir tane Vakıf Üniversitesi’nin açılmamış olması, 21.yüzyıl vizyonunun kavranmadığını gösteriyor. Ekonomik, sosyal, kültürel ve hatta politik başarılarla eğitim arasında önemli bir bağ var. Batı dünyasında eğitim en önemli konuların başında gelir. Çünkü geleceği yakalamak nitelikli iş gücünün yetiştirilmesiyle ilişkilidir. Nitelikli iş gücünün yetiştirilmesi, ekonomik gelişmenin de en önemli halkalarından biridir.


“DİYARBAKIR’IN GELECEK VİZYONU ÜZERİNE KONFERANS YAPILMALI”
Kısaca şunu belirtmek isterim. Diyarbakır’da ekonomik olarak oldukça güçlü iş insanlarımız var. Önümüzdeki yıl içerisinde Diyarbakır’ın Gelecek Vizyonu üzerinde kapsamlı bir KONFERANS Yapabiliriz. Ticaret ve Sanayi Odalarımız bunu birlikte organize edebilirler. Diyarbakır’ı birlikte geleceği daha güçlü taşımak ve Türkiye’nin en az ilk 10 ili haline getirmek için birlikte çalışmalıyız.

Editör: TE Bilişim