Ahmet Sümbül / Yazı Dizisi - 2

Güneydoğu Ekspres Diyarbakır - Hapishanelerin amacı yasa tarafından verilen cezanın başlıca amacı suçun telafisi ise de aynı zamanda suçlunun ıslahı da arzulanmaktadır. Hapishanelerde cezalandırma ilk bakışta ilerici bir yaklaşım gibi değerlendirilmiştir.

Hapishanelerin getirdiği yenilikler iki açıdan değerlendirilir. Birinci olarak hapishaneler ölüm cezası ve işkencenin yerini alan önceki cezalandırmalara oranla daha esnek bir cezalandırma şeklidir. İkinci olarak cezalandırmanın yanında suçluların rehabilite edilmesi yaklaşımı da ortaya çıkmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu’nda çeşitli suçlar için uygulanan cezalar; teşhir, dayak atma, para cezası, kürek cezası, kalebentlik, sürgün gibi cezalardır. Bunların yanı sıra, yüzü karalama, sakalı kesme, dağlama, belli organları kesme ve para cezası gibi cezalara da rastlanmaktadır.

Osmanlı Devleti’nin ilk dönemlerinde hapis cezası yaygın değildi. Bununla birlikte hapis, İslâm hukukunun tamamen yabancısı olduğu bir kurum da değildir. Osmanlı Devleti’nde bazı kişiler yakalandıklarında, haklarında “padişah emri sadır oluncaya dek” hapiste tutulurlardı. Ulema ve vakıf görevlileri gibi berat sahipleri ise ancak haklarında kimse teminat vermeye yanaşmadığı ve kaçma ihtimalleri olduğunda hapse konurdu.

Sürgün cezası ise suç ve kabahatin boyutuna bakılarak kadılar tarafından da uygulanırdı. Fahişeler ve fuhuş yapan, içki içen erkekler, mahallelilerin isteği üzerine kadı tarafından veya çıkarılan bir fermanla sürgün edilirlerdi. Tefeciler, vurguncular, müzevirler, ibadetlerini yapmayanlar gibi pek çok suçluya aileleriyle birlikte bu ceza uygulanırdı.

Sakıncalı bir kişiyi, içinde yaşadığı topluluktan uzaklaştırmayı amaçlayan sürgün, yeni alınan ülkelerde bir nüfus yerleştirme politikası aracı olarak, daha sonra da siyasal gerekçelerle kullanılmıştır.

İki tür hapishane bulunuyordu

Osmanlılarda iki tür hapishane bulunmaktaydı. Hukuk ve ticaret mahkemesi kararı ile hapsedilenler ve cinayet, cünha (cinayetten az ağır ceza) ve kabahat suçlarından mahkûm edilenler farklı hapishanelere konulmaktaydı. Hapishanelerin azlığı nedeniyle, cinayet suçundan mahkûm edilenler ile cünha suçundan mahkûm edilenler aynı hapishanelerde bulunmaktaydı.

Öte yandan Osmanlılarda, ihzar (zorla getirilme) ve tevkif ismi verilen ve hapis cezasına benzeyen kurumlar bulunmaktaydı. İhzarda kişiler yirmi dört saat tutuklu kalırlardı, tevkifte ise, zanlıların kaçmasını ve delilleri karartmasını engellemek için otuz bir gün süre ile geçici veya süresiz olmak üzere hapsedilmeleri mümkündü. Ceza mahkemeleri nezdinde tevkifhane bulunmaktaydı.

Osmanlı'da hapishane mimarisi

Osmanlı İmparatorluğu döneminde, kaleler, tersaneler, askeri kışlalar gibi başka amaçlarla inşa edilmiş olan yapıların tadilat yoluyla hapishanelere dönüştürülerek kullanıma açılmaktaydı. Osmanlı hapishanelerinin mimari sistemi, mahkûmların sınıflandırılmasına uygun olmayan topluluk sistemi şeklinde yapılandırılmıştı.

Her ne kadar yayınlanan nizamnameler ile mahkûmların cinsiyet, yaş ve işledikleri suça göre sınıflandırılması düşünülmüşse de tam olarak uygulamaya geçilememiştir. Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’nde 19. yüzyılın ilk yarısından itibaren terk edilen topluluk sistemi, Osmanlı ceza infaz kurumları mimarisinin karakteristik bir özelliğini oluşturmaktadır. Topluluk sistemine uygun yapıların inşa edilmesi sınıflandırma sistemine göre daha düşük bir maliyeti gerektirmektedir.

II. Abdülhamit döneminde nizamname yayınlandı

Osmanlı İmparatorluğunda hapishanelerle ilgili ilk ciddi çalışmalar II. Abdülhamit döneminde planlandı. Bu doğrultuda Osmanlı Devleti’nde 1880 tarihinden itibaren hapishaneler Adliye Nezaretinden alınarak Dâhiliye Nezareti’ne bağlandı ve hapishanelerin yeni statüsü belirlendi.

Yeni infaz rejimi, 8 Mayıs 1880’de çıkartılan “Memalik-i Mahrusa-i Şahanede bulunan Tevkifhane ve Hapishanelerin İdare-i Dahiyelerine Dair Nizamname” ile düzenlendi. Bu nizamnameye göre, her kaza, liva ve vilayet merkezinde birer hapishane ve tevkifhanenin bulunmasını öngörülüyor ve buralarda hangi sürelerdeki cezaların infaz edileceğini gösteriliyordu.

18 yaşından küçükler için yeni cezaevi

Yine bu nizamnameyle infaz personeli ve görevleri belirlendi, tutuklularla hükümlülerin ayrılması ilkesi benimsendi ve cezaevleri ile tutukevlerinde yiyecek giderlerinin devlet tarafından karşılanması ilkesi getirildi. 18 yaşından küçükler için ayrı koğuşlar belirlendi, hükümlülere çalışma zorunluluğu getirildi, çalışanların gelirinden devletçe harcanan yiyecek giderleri çıkarıldıktan sonra kalan tutar, gerekli olduğunda, hükümlüye verilmek üzere saklandı. Hükümlü ile tutukluların günlük yaşamları, dışarısıyla ilişkileri düzenlendi. Yararlanmaları için, her cezaevinde yöneticinin saptayacağı kitapların bulundurulmasına olanak sağlandı.

Hapishane disiplin yönetmeliği yayınlandı

20 Mayıs 1880 tarihli Tevkifhane ve Hapishaneler Nizamnamesinin 85. maddesinde, tevkifhane ve hapishanede yürürlükte olan yöntem ve kurallara aykırı davranışta bulunanların, gerektiğinde hava almaya çıkmak ve diğerleriyle görüşmekten ve haberleşmekten men edilerek, kendilerine ekmek ve sudan başka yiyecek verilmeyeceği ve ayrıca demire dahi vurulacak oldukları, bu cezalandırma süresinin yaptıkları hareketin derecesine göre 24 saat ile 21 gün arasında değişeceği ve uygunsuz hareketlerin tekrarlanması halinde ceza süresinin iki kat artırılacağı yazılıdır.

Nizamnameler fiilen uygulanamıyordu

Nizamnamede hükümlüler aldıkları ceza miktarına göre kaza, liva, vilayet veya umumi hapishaneye yerleştirilecektir. Beş seneden fazla hapis cezasına veya ağır işlerde çalıştırılma yani kürek cezasına mahkûm edilenler umumi hapishanede tutulacaktır. Nizamnamede hapishanede çalışacak kadronun kimlerden oluşacağı ve hükümlülerin hapishane yaşantısı ayrıntılı olarak düzenlenmiş ve hükümlülerin tüm eylemleri idarenin mutlak kontrolü altına sokulmuştur. Bununla bir yandan hükümlülere keyfi muameleye engel olunmak öte yandan hapishanede disiplin sağlanmak istenmiştir. Nizamnamede bulunan pek çok düzenlemenin fiilen uygulanma ihtimali bulunmamaktaydı. Nizamnameye uygun hapishaneler, yetişmiş personel, mali kaynak ve merkezi koordinasyon yoktu.

Islahatlar hayata geçirilmez

1880 yılında yürürlüğe konulan “Tevkifhane ve Hapishanelerin İdarelerine Dair Nizamname ve Hapishane Gardiyanları Hakkında Talimatname” ile hapishanelerin işleyişinin bir sisteme kavuşturulması ve hükümlülerin koşullarının düzeltilmesi amaçlanmıştır. Hapishanelerde kadınlara mahsus bir daire bulunacağı, hapishane ve tevkifhanelere icabına göre Adliye Nezareti’nin tayin edeceği bir müdür, bir başkâtip ve lüzumu kadar kâtip, bir başgardiyan, yeteri kadar gardiyan bulunacağı belirtilmiştir.

Modern bir ceza infaz kurumunda bulunması gereken özellikleri yansıtan bu nizamnamenin hükümlerinin uygulamadan yoksun kaldığı bundan sonraki gelişmelerden ve yeni ıslahat girişimlerinden anlaşılır. Adliye örgütüne ve hapishanelere yeterli maddi kaynak ve personel ayrılmaması, tatil günleri dışında günde beş saat görev başında bulunması gereken adliye personelinin öğleden sonra işyerini terk etmesi ve rüşvet gibi sorunlar da doğrudan hapishaneleri etkilemiştir.

Hücre tipi hapishaneler 130 yıl önce düşünülüyordu

II. Abdülhamit, hapishaneler ile ilgili şikayetlerin artması üzerine arayışlara girer. Avrupa’daki modern hapishanelerin model alınarak mahkûmların koğuşlarda bir arada tutulduğu sistem yerine, mahkûmların ayrı odalarda (hücre) kaldığı ve konforlarının sağlandığı hapishane sistemi tartışma konusu olur.

Bu tip hapishanelerde yaşanan huzursuzlukların en aza indirilmiş olduğunu öğrenen Abdülhamit, Adalet Bakanlığı’na bir emir verir. Bu bakanlığın bünyesinde bir komisyon kurulur. Bu komisyon, “Avrupa tipi” denilen bir hapishanenin İstanbul’da inşasını ele alır. Geliştirilen çeşitli alternatiflere rağmen, Abdülhamit’in bir an önce yapılmasını istediği modern hapishane, parasızlık ve tasarruf tedbirleri yüzünden hayata bir türlü geçirilememiştir.

Politik cezalarda artış

1890 yılından itibaren politik nedenlerle tutuklananların sayısında yaşanan artış, cezaevlerinin sorunlarını derinleştirmiştir. Hapis cezasının yanında, sürgün cezasına mahkûm edilenlerin de sayısı artmış ve sürgün yerlerinde dahi sorunlar yaşanmıştır. Polisiye tedbirlerin arttırılmasını sağlamak üzere, polis teşkilatı içinde siyasi şube açılmasına karar verilmesi bu döneme rastlamıştır.

Osmanlı başkentinde hukuki alanda reform, adli teşkilat ve hapishanelerin ıslahı konularında önemli adımların atıldığı bu dönemde, Avrupa’daki gündem de pek farklı değildi. 1880’lerde başlayan hazırlık süreci, 1885 Roma Hapishaneler Kongresi ve nihayet 15 Haziran 1890 Petersburg Hapishaneler Kongresi’yle bu alanda önemli ilerlemeler kaydedilmişti.

Hapishane kongresi yapıldı

Rusya başkanlığında 15 Haziran 1890 tarihinde Petersburg'ta toplanan kongre, hapishanelerin ıslahı konusunda önemli kararlar aldı.

Kongreye İngiltere, Avusturya, Belçika, Danimarka, İspanya, Fransa, Yunanistan, İtalya, Japonya, Norveç, İsveç, ABD gibi devletlerin yanı sıra, Osmanlı Devleti de katılmıştır.

Kongrede görüşülen konular çok çeşitlidir. Sarhoşluk, hapsetme usulleri, cezaların ertelenmesi, çocuklarla ilgili olan suçlar, suça yardım ve yataklık, mahkûmların hapiste bulundukları sürede işledikleri suçlar, mahkûmların çalıştırılması, hapishane asayişi, müebbet ya da uzun süreli cezalar, hapishane personelinin seçimi, suçluların ıslahı, cezasını tamamlamış mahkûmun geçimini nasıl sağlayacağı, mahkûmların sınıflandırılması yani suça göre muamele, devlet hapishaneleri istatistiğinin ne şekilde düzenleneceği, başka ülkelerde hapis cezası çeken mahkûmların mahkûmiyet sonrası ülkelerine dönüşleri gibi konular hakkında bağlayıcı kararlar alınmıştır.

Hapishaneler Vali ve Kaymakam denetimindeydi

Siyasi ve özellikle de mali sıkıntılar nedeniyle sürekli ertelenen hapishane ıslahatı, 19. yüzyıl başlarında artık geciktirilemeyecek kadar acil ve öncelikli gündem maddeleri arasına girmişti.

Bu dönemde hapishanelerin işleyişi genel hatlarıyla şöyleydi: Hapishane ve tevkifhaneler; vilayet merkezlerinde valilere, livalarda mutasarrıflara, kazalarda ise kaymakamlara bağlı temel infaz kurumlarıydı. Hapishanelerle ilgili idari hiyerarşinin en tepesinde Dâhiliye Nezareti Umur-ı Cezaiye Dairesi bulunmaktaydı. Vilayet merkezleri, sancak ve kazalarda bulunan tevkifhane ve hapishane müdürleri doğrudan Adliye Nezareti tarafından, Hapishane-i Umumi müdürleri ise adliye nazırının takriri üzerine sadır olan irade-i seniyye ile tayin edilirdi.

Tevkifhane ve hapishaneler merkezde zaptiye nazırının, taşrada ise vali, mutasarrıf ve kaymakamların yetki ve sorumluluğundaydı. Bununla birlikte sorumluluk alanıyla ilgili konularda adliye nezaretine de müracaat edilmekteydi. Hapishanelerin inşası, ihtiyaç/harcamalar ve teşkilat konularındaki aksaklıkları gideren ve düzenleyen organizatör kurum ise Dâhiliye Nezareti bünyesinde yer alan Mebânî-i Emiriyye ve Hapishaneler İdaresi Müdürlüğü’ydü.

Editör: TE Bilişim